Önce birkaç teknolojinin tanımı ile başlayalım. Yapay zekâ, makineler tarafından ortaya konan zekâ türü olarak tanımlanır. Yapay zekâ tabanlı bilgisayar yazılımları, birtakım hesaplama (bilişim) teknikleri kullanarak insan düşünme ve karar verme süreçlerine benzer yaklaşımlar ortaya koyar. Her ne kadar yapay zekâ, canlıların doğal zekâsı ile eşleşiyor gibi görünse de bu ikisini birbirinden farklıdır.
Dünyada veri kaynaklarının ve üretilen verinin çoğalması ile artan hesaplama ihtiyacı, bilgisayarlar alanında yeni gelişmeleri zorluyor. Durmaksızın daha hızlı ve daha yetenekli bilişim araçları geliştiriliyor. Bu arada bilişim ihtiyaçlarını karşılayacak yeni yollar arayışı da sürüyor. Elektronik alanındaki gelişmeler, bilgisayar yonga ve kartlarının giderek küçülmesini sağlıyor.
Bu yeni durum, neredeyse her fiziksel nesnenin bir bilgisayar gibi davranabileceği bir imkân yaratıyor. Şöyle ki, giderek küçülen bilgisayar kartını bir nesnenin içine gömerek onu işlem yapabilen ve ağlarla İnternete bağlanabilen akıllı-bağlantılı nesne haline dönüştürmek mümkün oluyor. Sonuç olarak bu da neredeyse her nesnenin bilgisayar olduğu yeni bir yeni ekosistemi oluşturuyor. Ayrıca bir ağda yer alan veya İnternete bağlanan bu tür nesnelerin kendi aralarında paylaşım yaparak hesaplama görevlerini yerine getirebileceklerini de görüyoruz. Bu görevlerin bir kısmı, yapay zekâ fonksiyonlarını yerine getirmek amaçlı olmaya çoktan başladı.
Bilişim ihtiyaçları arttıkça hesaplama sonuçlarını daha hızlı elde etmek de bir ihtiyaç haline dönüşüyor. Eğer sonuçlara ulaşmayı geciktiren ağların veya İnternetin yavaşlığı ise buna bir çözüm bulunması gerekir. Özellikle gerçek zamanlı sistemler için hız vazgeçilmez önemdedir. Ayrıca her işlem için İnternet ağının uzak noktalarına ulaşmak da gerekmeyebilir. Bu durum; teknik olarak “uç bilişim”, günlük dilde ise “yakın bilişim” olarak isimlendirilen bir yaklaşımı gündeme getiriyor.
Uç bilişim, cevap sürelerini iyileştirmek ve İnternet bant genişliğinden tasarruf etmek için hesaplamayı ve veri depolamayı ihtiyaç duyulan yere yaklaştıran dağıtılmış bir bilgi işlem yaklaşımıdır. Uç bilişim, isteklere daha yakın ve daha az gecikme süresi sağlayan her tür bilgisayar programıdır. Eğer bu tür programlar yapay zekâ uygulamaları gerçekleştiriyor iseler bu durumda bu makine zekâsı türü “uç yapay zekâ (yakın yapay zekâ)” olarak anılıyor. Sözün kısası; yeni bilişim cihazları ve yazılım geliştirmeleri ile yapay zekâ insana ve yaşama giderek daha fazla yaklaşıyor.
Sensör, amacı bulunduğu ortamdaki olayları veya değişiklikleri tespit etmek ve bilgileri diğer elektronik cihazlara, (örneğin bir bilgisayar işlemcisine) göndermek olan bir cihaz, modül, makine veya alt sistemdir. Sensörler her zaman diğer elektronik cihazlarla kullanılır. Ortamdan fiziksel, kimyasal vb. gibi nicel alanlarda veri toplamak için sensörlerden yararlanılır. Günümüzde ortaya çıkan veri çeşitliliğinin ve miktarının artışında sensörler önemli rol oynuyorlar. Bu verilerin işlenmesi için ise yukarıda sözünü ettiğim teknolojilerden yararlanılıyor. Sensörlerin giderek çok daha fazla bulunmaya başladığı alanların ilk sırasında üretim ve hizmet işletmeleri ile fabrikalar geliyor. Bu durum da üretim mekânlarında bilişim işlerinin değişim ve dönüşümünü gerektiriyor.
Sonuçta şöyle bir görünüm ile karşı karşıya geliyoruz. İşlenmesi gereken verinin çeşitlenip çoğaldığı özellikle üretim ortamlarında uç (yakın) bilişim ve uç (yakın) yapay zekâ uygulamaları giderek yaygınlaşacak.
Uç bilişimin yararlarından biri, verileri buluttaki (yani İnternet sunucularındaki) uzak konumlara işlenmek üzere göndermek yerine, bant genişliğini korumak ve verileri gerektiren kullanıcılara ve cihazlara daha yakın işleyerek verimliliği artırmaktır. Üreticiler, yapay zekâyı yerele yerleştirerek gecikme sorunlarını azaltabilir; durumu kavrama ve karar üretimini hızlandırırken, bulut hizmetleri kullanımını ve maliyetini azaltabilir. Verilerin bir kısmının yerel olarak işlenmesi bant genişliğini ve hücresel veri kullanımını azalttığı için bağlantı maliyeti de düşer. Hesaplama yerel olarak çalıştırıldığı için, iletişim altyapısı zayıf olan uzak bölgelerde bulunan tesisler, görev açısından kritik ve zamana duyarlı karar vermeyi engelleyebilecek bağlantı kayıplarından daha az etkilenir.
(Devamı var)