1 Eylül 1992 tarihinde, Sayın Hayrettin Karaca ve A. Nihat Gökyiğit tarafından, Türkiye’nin, geleceğini tehdit eden erozyon ve çölleşme tehlikesine karşı, toplumsal duyarlılığı arttırmak ve bu mücadelenin, devlet politikası haline gelmesini sağlamak için kuruldu. bugüne kadar bu alanlarda çok ciddi çalışmalar yaptı.
Bugün de TEMA Vakfı, çED raporunun değerlendirildiği Kanal İstanbulla ilgili İDK Toplantısı’na katıldı. Toplantı da TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Kanal İstanbul’un, sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olarak değerlendirilmemesi gerekir. çünkü projenin, şehrin tüm karasal ve denizel yaşam alanlarını, yer altı suyu sistemini ve ulaşım sistemini tamamen değiştirmesi söz konusudur” dedi.
TEMA, proje, İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde oluşturacağı risklerin toplumla paylaşılması gerektiğine dikkat çektikten sonra, “ Kanal İstanbul Projesi’nin, üst ölçekli mekânsal planlama ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının, mutlaka yapılması gerekmektedir.” görüşündedir.
Ayrıca TEMA, Projenin, bu süreçler dışında tutularak sadece çED süreci ile hayata geçirilmesi, gelecekte karşılaşılması muhtemel risklerin ve yaşanacak olumsuz sonuçların toplumla ve projeden, doğrudan etkilenecek olan, kesimlerle de paylaşılmamasını istiyor.
Yine TEMA’ ya göre, İstanbul’un tarım arazileri, yapılaşma baskısı altındadır. çünkü Kanal İstanbul Projesi’nin, gerçekleşmesi halinde, büyük bölümü Avrupa Yakası’nda yer alan, tarım arazilerinin, hızla yapılaşmaya açılması riski bulunuyor.
çED raporunda, proje alanının, %52,16’sının tarım arazisi olduğu belirtiliyor. Ancak tarım arazisi kaybı, sadece kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak, kanal çevresinde, oluşacak yapılaşmalar nedeniyle, çok daha vahim boyutlara ulaşabilir.
TEMA, Kanal İstanbul gerçekleşirse, Kanal İstanbul Projesi ile 8 milyon nüfuslu, 97.600 hektarlık, bir ada oluşturuluyor ve bu alanda nüfusun, daha da artması söz konusudur. Böylesine yoğun nüfuslu ve deprem bölgesinde olan, bir alanda yapılması, planlanan kanalın olası bir depremde, yanal ve düşey hareketlere karşı, nasıl bir tepki vereceği, çED raporunda öngörülmüyor. görüşündedir.
Ayrıca çED raporunda, olası bir depremde, adada yaşayacak nüfusun nasıl tahliye edileceği konusuna da değinilmiyor.
TEMA, İstanbul’un, önemli içme suyu kaynakları risk altına giriyor görüşündedir. çünkü Projenin, çED raporuna göre İstanbul’un temel su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalmaktadır. Bu, iklim değişikliğinin kuraklık gibi etkilerini, daha fazla hisseden İstanbul halkı için, önemli bir su kaynağının kaybedilmesi anlamına geliyor.
Ayrıca, Silivri, çatalca ve Büyükçekmece ilçelerinin, altında yoğunlaşmış yer altı suyu havzaları, iklim değişikliği kaynaklı kuraklık karşısında, hayati öneme sahip tatlı su rezervleridir ve önemli miktarda tarım arazisini sulayabilecek potansiyele sahiptir.
Deniz suyundan, yer altı sularına, bir sızıntı olması durumunda, tüm Avrupa Yakası’ndaki yer altı sularında geri dönüşü olmayacak şekilde tuzlanma riski bulunuyor. Projenin, çED raporu, bu riske değiniyor ancak etkisini kapsamlı olarak değerlendirmiyor.
TEMA’ ya göre, yeni oluşacak adanın doğal yaşama etkisi öngörülebilir değildir. çünkü Kanal İstanbul’un güzergâhı, özellikle doğal varlıklar açısından, Trakya’nın zengin ve nadide bir bölgesinde yer alıyor. Güzergâhta bulunan, Terkos Gölü ve civarı, Türkiye’nin, en zengin floraya sahip bölgelerinden biridir.
O nedenle de Kanal İstanbul, İstanbul’un, Avrupa Yakası’nı Trakya’dan ayırarak yoğun nüfusu olan bir ada yaratacak,.bölgenin de iklim dengesini etkileyecektir.
Yine TEMA ‘ ya göre, Karadeniz’i Marmara’ya bağlayan Türk Boğazlar sistemi kendine has özellikler taşıyan iki tabakalı bir su ve akım yapısına sahiptir. Karadeniz ve Marmara’yı, herhangi iki deniz gibi birleştirmek, Marmara Denizi’ndeki ve hatta İstanbul’daki yaşamı önemli bir riskle karşı karşıya bırakıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İMAMOĞLU’ na göre de ” Kanal İstanbul yapılırsa, İstanbul’un 8 bin 500 yıldır var olan, yer altı ve yer üstü kaynakları yok olacaktır.
Kanal İstanbulla ilgili, ilginç olduğu kadar dikkat çeken açıklamalar da var. Nitekim Yeni mesaj gazetesi, yazarı, Sayın Yusuf Karaca, 28 Mayıs 2019 tarihli yazısında, "Seçimi hangi proje iptal ettirdi?" başlıklı yazısında, "İstanbul seçimi, Kanal İstanbul için iptal edildi!" iddiasında bulunmuştu.
Yine Sayın Karaca, aynı yazısında , " … Bu proje, bir ABD projesidir. çünkü ABD, Montrö Boğazlar sözleşmesini Kanal İstanbul projesi ile bozmak istiyor. “ demişti.
İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ise ” Kanal İstanbul, ihanet değil, cinayet projesi. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik, bir felaket projesidir. Ne rant vaadedilmiş olsa da derhal vazgeçilmelidir” dedi.
Kanal İstanbul’dan, vazgeçilir mi zaman gösterecektir. Ancak Kanal İstanbul’ la, ilgili bilgiler, değerlendirildiğinde, Kanal İstanbul’ la, sadece İstanbul değil, Türkiye' de geri dönüşü olmayan sorunlarla, karşı karışya kalacaktır.