Temiz siyaset...

AK parti 2 nci sıra Milletvekili adayı Harun Karacan dün geldi ziyaretimize…Seçimlere çok az bir süre kaldığını söyledik önce.Ardından da…-“Bu kısa sürede nasıl bir seçim kampanyası yapacaksınız?” diye sorduk…Sürenin...


AK parti 2 nci sıra Milletvekili adayı Harun Karacan dün geldi ziyaretimize...
Seçimlere çok az bir süre kaldığını söyledik önce.
Ardından da...
-"Bu kısa sürede nasıl bir seçim kampanyası yapacaksınız?" diye sorduk...
Sürenin azlığı nedeniyle sıkışacaklarını söyledi önce.
Devamla da...
-"Sıkışık da olsa gecemizi gündüzümüze katacağız elbette" dedi.
Harun Karacan 1 Kasım tarihi'ne kadar geçecek olan süre zarfında yapacakları seçim çalışmasının nicelikten öte, niteliğin ön planda tutulacağı bir seçim çalışması olacağını söylüyor.
-"Temiz bir siyaset anlayışı, temiz ve seviyeli bir seçim çalışması" diyor.
Ardından da...
2014 mahalli seçimlerini buna örnek gösterip "Ben o seçimlerde Büyükşehir belediye Başkan adayıydım. 4 ay süreyle Eskişehir'de seçim çalışması yürüttüm. Bu süre zarfında hiçbir rakibim hakkında kötü bir söz söylemedim. Hiçbir rakibimi eleştirmedim, hiçbir rakibim hakkında ağır eleştirilerde bulunmadım. Dört aylık seçim çalışmam boyunca ağzımdan, diğer partiler ve adayları hakkında kötü tek bir söz çıkmadı. Aslında o süreç benim için son derece yıpratıcı bir süreçti. Buna rağmen ne diğer partileri ne de diğer adayları rencide edici tek bir hareketim olmadı" dedi.
Bu seçim öncesi de aynı tavrının süreceğini söylüyor Harun Karacan.
-"siyaseti, partisi, kişiliği ne olursa olsun Eskişehir için herkesle bir araya gelirim ve geleceğim de" diyor.
Siyaset ve farklı fikirlerin, Eskişehir mevzubahis olduğunda hiçbir önemi olmaması gerektiğinin altını çizip "Dün ve bugün yüz yüze baktığımız, yarın da yüz yüze bakacağımız bu şehrin insanlarıyla kavga ederek bir yere varılmayacağının bir dolu örneği var. Ancak, farklı düşünceler içinde de olsak birlikte hareket ederek yapabileceklerimizin örneği çok az. İşte biz bunu başarmak için uğraşacağız" diyerek tamamlıyor sözlerini...
.....


Kime ne kadar güveniyoruz?

En son yapılan bir anket var...
Soruyorlar insanlara "En çok kime güveniyorsunuz?" diye.
Verilen cevaplara göre bir sıralama yapılıyor.
Toplumda en çok Eğitimcilere güven duyulduğu çıkıyor ortaya.
Yani...
100 kişiden 86'sı Eğitimcilere güven duyduğunu söylüyor.
Sonra da sırasıyla:
-Yüz kişiden 81'i sağlıkçılara...
-Yüz kişiden 74'ü Asker'e...
-Yüz kişiden 69'ı Polis'e
-Yüz kişiden 44'ü Yargıçlara...
-Yüz kişiden 43'ü Dini liderlere
-Yüz kişiden 37'si Gazetecilere...
Ve
-Yüz kişiden sadece 17'si Politikacılara güvendiğini söylüyor.
Sonuç, siyasetçilere güven açısından tam bir felaket.
Yüz kişiden ancak 17'si güven duyabiliyor siyasetçiye.
Aslında bu durum siyasetin bu ülkede ne durumda olduğunu da ortaya koyuyor.
Siyaset, asıl itibarıyla insanlara hizmet edebilmenin en iyi yolu.
İnsanlara hizmet eden bir kurumun da son derece güvenilir olması lazım.
Fakat, bu hizmet gereğince yapılamıyor olmalı ki, siyaset kurumu da en güvenilir olmayan kurumların başında geliyor.
Bu güne kadar sürekli olarak siyaset kurumunun bu işte bir suçunun olmadığını dile getirdik.
Asıl suçlunun, siyaseti kötü şekilde yapanlarda olduğunu söyledik.
Hala o fikirdeyiz.
Zira...
Kötü siyasetçi, siyaset kurumunun da bir anlamda içine ediyor.
O yüzden...
Eğer siyaset kurumu güvenilir hale gelecekse, bu öncelikle siyasetçinin kalitesinden geçiyor.
Yani...
"Siyasetçi düzelirse, siyaset de düzelir" e gelip dayanıyor iş...
Sonuç olarak...
Siyaset kurumunun en güvenilir olmayan kurum olması bu gün için çok normal.
Çünkü...
Bir anlamda siyaset kurumuna da şahsiyet kazandıracak, O'nu güvenilir kılacak siyasetçi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
.......

Bu defa oy moy yok!

7 Haziran seçimi sonrası yaşanan hükümet kurma çalışmaları ve beraberinde gelişen terör olayları sürecinde pek çok kişi oy verdiği partiye kazmaya başladı.
Bu kızgınlığını da, 1 Kasım seçimlerine az bir sürenin kaldığı şu günlerde açık seçik söylemeye başladı.
Karşılaştığımız çoğu kişi, 1 Kasım seçimleri için "Artık o partiye oy moy yok" diyor.
Önümüzdeki günlerde bu durum partilerin milletvekillerine de söylenecek.
Oy vermeyeceği partinin milletvekili adayını çarşı-Pazar'da gören birçok kişi, belki de karşısına geçip "bu seçimde sana oy falan yok" diyecek.
Belki de çoğu kişi, sırf "Sana oy falan yok" demek için, o partinin milletvekili adaylarının yollarını gözleyecek.
Kısacası...
1 Kasım seçimleri için, bu güne kadar oy verdiği partiye artık oy vermeyeceğini söyleyenler dolu.
Bu durum, 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarına nasıl etki eder bilemiyoruz ama, mevcut durum bize geçmişte yaşanan bir olayı anımsatıyor.
Türk siyasetinin en renkli ve tanınmış siması olan Süleyman Demirel, eşi Nazmiye hanım ile birlikte seçim günü oy kullanmak üzere okula gidiyor.
Tam okulun kapısından gireceği sırada bir vatandaş "Bu seçimde sana oy falan yok haa! Sakın benden oy falan bekleme" diye bağırıyor.
Demirel'in en büyük özelliği hazır cevap oluşu.
Merdivenleri çıkarken aniden duruyor.
Sesin geldiği tarafa dönüyor ve yüzündeki alaycı gülümseme ile:
-"Herkes bize oy verirse, bu kadar oyu biz neremize koyacağız gardeşim? Sende bize oy verme tabii!" diyerek, çıkıyor merdivenleri.
Ve o seçimde Demirel'in genel başkanlığını yaptığı Adalet partisi tek başına iktidara geliyor.
......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM

Azeri nin biri hamamı çok severmiş. Kalkmış bir gün hamama gitmiş. Güzelce yıkanmış. Göbek taşında yatmış. Sonra çıkmış dışarıda bir müddet uzanmış. Bir de limonlu çay içmiş. Sonra kurulanıp üzerini giymiş. Kasaya doğru yürümüş. Elini cüzdanına atmış. Cüzdan yok. Hamamcıya cüzdanının çalındığını söylemiş.
Hamamcı buna çok kızmış,
- biz hırsız mıyız diye.
Hamamcı ve adamları, adamı güzel bir dövmüşler.
Aradan bir iki ay geçmiş. Bizimki yine kalkmış gitmiş hamama. Yine yıkanmış. Keyif etmiş sonra çıkmış. Bir süre soyunma odasında uzandıktan sonra kurulanmış. Elbiselerini giymek için askıya bakmış. Bir de ne görsün. Sadece bir kemer kalmış. Bizimki kara kara düşünmeye başlamış. Hamamcıya söylese yine dayak yiyecek. Neyse kemeri beline bağlamış. Korka korka kasaya doğru yaklaşmış. Elbiselerinin çalındığını direk söyleyememiş. Demiş ki:
-Aya hele bak! Men buraya bele mi gelmiştim?


Haberleri