Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu'nun, açılış konuşmasını yapan Genel Kurmay Başkanı Orgeneral BAŞBUĞ, önemli olduğu kadar, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Önerileri dünyadaki ülkeler tarafından, dikkate alınır mı bilinmez ama bu beladan dünyanın kurtulması için, uluslararası işbirliği şarttır.
Ancak Batı ülkelerindeki insanlar, iki büyük savaştan sonra gözleri korktu. Bu korku içinde, paktlar ve İttifaklar oluşturuldu. Siyasetçiler, "Barış" kavramını söylemlerinden düşürmediler. Hatta savaş yapmamakta, karar kıldılar. Bu durum, Batı ülkelerindeki politikacıların elini, kolunu bağladı.
Batı ülkeleri, savaşın yerini alabilecek ve politika, strateji ve senaryolarını yürütebilecekleri, özellikle de dünyadaki çıkarlarını koruyabilecekleri, şiddete yönelik bir arayış içine girdiler. Sonuçta da, "TERÖR" denen belayı buldular. Böylece dünyada, savaşların yerini de terör aldı. Dünyadaki, özellikle de ABD ve AB ülkelerindeki, politikacılar, açmaza girdikleri yerlerde, savaşa değil, teröre başvurdu. Politika ve stratejilerini ve senaryolarını da savaşlarla değil de terörle gerçekleştiriyorlar. Artık dünya ve ülke başarışını, savaşlardan çok, "TERÖR" tehdit ediyor.
Aslında politika-terör, öyle arsız bir biçimde yürütülüyor ki, bütün dünya, tanıyor ve biliyor bu terörist politikacıları. Bu politikacılara göre, bir adam, üç, beş kişi öldürse katil. Birkaç bin kişi öldürürse, terörist ilan ediliyor. Bu insanlara kimlik de veriliyor. Daha da ileri gidilerek, uluslararası kimlik kazandırılıyor.
Elbette "TERÖR" eleştiri ve önerilerle ortadan kalkmaz. En somut çözüm teröre neden olan sebepleri, ortadan kaldırmaktır. Bunun içinde Sayın BAŞBUĞ' un da söylediği gibi, Uluslararası yeni güvenlik anlaşması, daha geniş bir tehdidi içerecek şekilde genişletilmeli terör ve askeri tehditlerin yanı sıra, ekonomik, eşitsizlik, adaletsizlik ve doğal kaynakların yok olması, etnik anlaşmazlıklar, uluslararası göç, uyuşturucu ticareti ve enerji haklarının güvenliği gibi sorunların da içermelidir.
Ayrıca terörizmin küreselleşmesi, sınır aşan niteliği, ülkelerin işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Terörizm kaynağı hedefi amacı her ne olursa olsun, dünyadaki bütün toplumlar, hiçbir şekilde meşruluğu olmayan insanlık dışı eylemlerin, bütünü olarak kabul etmelidir. Aksi halde terörü, yok etmek veya önüne geçmek mümkün değildir.
Terörün önlenmesi, güvenlik güçlerine bırakılmayacak kadar da önemlidir. Ayrıca "TERÖR" Askerin işi de değildir. Çünkü terörle mücadele, yalnız güvenlik kuvvetleri tarafından değil, siyasi karar alıcılar, medya ve kamuoyu tarafından da yapılmak zorundadır.
Elbette terörle mücadele, mutlaka yasalar çerçevesinde yürütülmelidir. Çünkü terörün olduğu bölgelerde, bölge halkının güvenliği önceliklidir Teröristle masum bölge halkının karıştırılmaması ise vazgeçilmez bir husustur. Ancak bugün demokrasiyi dilinden düşürmeyen ülkeler terörü, terörün yöntemi ile yok etmektedirler.
İşte! Afganistan, Irak!
Terörle mücadelede, bölge halkının desteği ve güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alması terörle mücadelede önemlidir. Bunu sağlayabilmek içinde terörist ile teröristlere yardım edenler, teşvik edenler ve onlara değişik nedenlerle sempati duyanlar, iyi ayırt edebilmeli ve her birine karşı da farklı davranış biçimleri geliştirilmelidir.
Devlet, bölgeyi çok iyi bilen bölge insanından, korucu olarak yaralanıyor. Ancak köy koruculuk sistemi, Türkiye'de çok tartışıldı. PKK da geçici ve gönüllü köy koruculuğu siteminin kaldırılmasını istiyor. Çünkü bu insanlar, PKK ile mücadelede çok önemli görevler üstlendiler. Elbette korucularda da hata yapanlar olacaktır. Bu nedenle de tüm korucuları suçlamak yanlıştır. Bugüne kadar da korucular, terörle mücadelede 1343 şehit verdi.
Toplumun terörle mücadeledeki kararlılığı da çok önemlidir. Örgütün yaymaya çalıştığı dehşetin ve korkunun önüne geçebilmek için, en önemli görev medyaya düşmektedir. Medya doğru bilgilere dayanarak, kamuoyunu bilgilendirmelidir. Aksi halde terör olaylarını ortalığı velveleye vererek, yansıtan bir medya sayesinde, önemli bir güç haline dönüşür.
Şu bir gerçek ki terör olaylarının ekrana yansıtılması, terör örgütlerinin saldırılarının ana haber bültenlerinde yer alması, terör örgütlerini memnun eder. Hatta bilmeyerek propagandası yapılır. Oysa medya, terörün oksijenidir. Özellikle de şehir cenazelerinin, medyada yer alması, şehit cenazesinde güvenlik güçlerinin ağlaması, devleti zayıf gösterir. Hâlbuki ABD'de, tabut resimlerinin, yayınlanması dahi devleti ve toplumu rahatsız eder. Ülkemizde ise şehit cenazeleri ve terör olayları dakikalarca yayınlanarak, terör örgütünün dehşet yaratma hedefine, bilmeden hizmet ediliyor.
TERÖR VE MEDYA
Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumunun, açılış konuşmasını yapan Genel Kurmay Başkanı Orgeneral BAŞBUĞ, önemli olduğu kadar, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Önerileri dünyadaki ülkeler tarafından,...