TERÖR YASALARI DEĞİŞTİRİLMELİ

Milli Güvenlik Kurulu kararında, "Daha etkin ve kararlı şekilde sürdürülecek olan terörle mücadelenin, demokrasiden ve hukuk devleti anlayışından asla taviz vermeden, devam ettirileceği hayatın olağan akışını olumsuz etkileyecek...

Milli Güvenlik Kurulu kararında, "Daha etkin ve kararlı şekilde sürdürülecek olan terörle mücadelenin, demokrasiden ve hukuk devleti anlayışından asla taviz vermeden, devam ettirileceği hayatın olağan akışını olumsuz etkileyecek hiçbir gelişmeye izin verilmeyeceği, gibi ifadeler yer aldı. Oysa terörle, terörün yöntemi ile mücadele edilir. ABD ve AB ülkelerinin, Afganistan da yaptığı uygulama ortadadır.
En dikkat çeken ve ilginç cümle ise " Devletin, tüm kurum ve kuruluşlarının azami uyumu ve koordinasyonuyla daha etkili mücadele stratejilerinin hayata geçirileceği ifade edilmiştir" ifadeleriydi. Aslında bu karar yıllardır alınıyor ama her nedense buUYUM ve KOORDİNASYON" bir türlü hayata geçirilemiyor.
Ayrıca Türkiye, terörle mücadelede yeni stratejiler belirliyor. Bu stratejilerle, ne kadar başarılı olacak bilinmez ama bu mücadelede, terörle ilgili yasal düzenlemeler yapmadığı sürece, başarılı olunması hiçte kolay olmayacaktır. Çünkü terörün önlenmesinin önündeki asıl engelin Terörle Mücadele Yasaları ve yöntemleridir. Mevcut yasalar, eylemi hainlerin inlerini öğrenmeyi adeta yasakladığını belirten uzmanlar, örgütü çökertmek için, güvenlik güçlerine daha etkin yetkilerin geri verilmesi gerektiğini sürekli söylüyorlar.
AB'ye uyum yasaları ve Terörle Mücadele Yasası'ndaki askerin hassasiyeti yerine getirilmeyince, güvenlik güçlerinin eli kolu bağlandı. Askerin önerileri dikkatte alınmadan çıkartılan Terörle Mücadele Yasası'nda, değişiklik öngören düzenlemeler, 2006 yılının Haziran uygulamaya girdi.
Bugün de terörle, Özel Harekât timleri ile mücadele edilecek. Oysa uygulamada olan, terör yasaları ile güvenlik güçleri terörle mücadele edilemez. Çünkü özel Hareket Timleri, artık operasyonlara hemen başlayamayacak, operasyon yapılacak kişi, ya da kişiler, bu görüşmeciler tarafından önce konuşarak ikna edilmeye çalışılacak. Bu kişiler, psikologlar tarafından eğitilen ve uzman kişilerden oluşacak. Bir operasyon anında, Cumhuriyet Savcıları talimatı doğrultusunda hareket edecek Suçlular ikna etmeye çalışacak. Silahlı çatışma, artık Özel Hareket Timleri'nin en son çaresi olacak. Bu tabloda, Türkiye, özellikle de, güvenlik güçlerinin, terörle mücadelede, başarılı olması mümkün mü?
Öte yandan ülkemizdeki, polise yapılan saldırıların ve güvenlik zaaflarının nede/nedenleri var. Son yıllarda, ülkemizin şartları, özellikle de jeopolitik konumu ve demografik yapısı düşünülmeden çıkartılan, Avrupa Birliği'ne uyum yasaları, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağladı. Polisin, parmak izi almak veya olay yerinde parmak izi karşılaştırması yapması bile mahkeme kararına bağlı.
Tablo bu olunca, özel ordu kurulsan neye yarar?
CMK' nın 116 maddesine göre, yakalanabileceği ve suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa, şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri ve ona ait diğer yerler aranabilir. Aynı kanunun, 119 maddesine göre ise aramaya, hakimin karar verebileceğini veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, cumhuriyet savcısının yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Eskiden gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, polis derhal müdahale edebiliyordu. Yine kongrelerde, büyük toplantılarda veya acil durum gerektiren hallerde, üst araması yapabilmek için mahkeme kararı gerekiyor. Halbuki üst arama, mülki amir izniyle yapılabilmelidir.
AB'ye Uyum Yasaları çerçevesinde, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu gözardı edilerek, Ceza Muhakeme Kanunu'nda değişiklik yapıldı. Ancak Polis Salahiyetleri Kanununda, gündeme getirilmedi ve polisin haklarının ne olduğu ve ne yapıp ne yapamayacağı açıkça belirtilmedi. Bu yapılmadığı için de yapılan değişikliklerle polis, artık kimseye bir şey yapamayacak hale getirildi. Polis birine müdahale edip, zor kullansa, hemen kötü muamele yapmaktan soruşturmaya tabi tutuluyor. Daha da kötüsü, polis meslekten atılma korkusu yaşadığı için, artık zor kullanma konusunda, eskisi gibi cesur davranamıyor. "Zor kullanırsam acaba ne olur?" diye tereddüt içerisinde kalıyor. Suçlular da polisin bu tereddütlü davranışlarını fırsat bilip, onları vuruyor ve öldürüyor. Polis yeni yasalar gereği, birinin üstünü arayamıyor. Gözaltına alamıyor; alsan bile hemen serbest bırakılıyor.
Aslında Türkiye' nin, geçmişte terörle ilgili başarılı uygulamalar var. Nedir bilinmez, siyasi iktidarlar, geçmişteki yanlışlardan ibret, doğrulardan da örnek almaktan kaçınırlar. Oysa 1983 yılında emniyet amiri İbrahim Şahin ve üniversite mezunu 11 komiser yardımcısından oluşan, ilk tim kuruldu. 1993'de, sayıları 8000 civarına ulaşmıştı. PKK' ya karşı, çok başarılı oldular. Yok denecek kadar da şehit verdiler.
Türkiye, terörle ilgili yasaları ve mücadele yöntemlerini değiştirmedikçe, ABD ve AB' ye karşı da tavır alınmadıkça, terörle mücadelede, istediği sonucu alamaz. Çünkü PKK' batı ülkelerinin, taşeron bir örgüttür.

Haberleri