TOKİ parayı Eskişehir'den kazanır, prestijli projeler söz konusu olduğunda ise Eskişehir'i unutur

TOKİ’nin belki de en çok para kazandığı kent Eskişehir.Hemen her projesi TOKİ’ye para kazandırdı.Ihlamurkent’ten tutun da Sıraevlere, Kentpark projesinden Söğütönü projesine kadar hemen her projesi para kazanma üzerine yapılmış...

TOKİ'nin belki de en çok para kazandığı kent Eskişehir.
Hemen her projesi TOKİ'ye para kazandırdı.
Ihlamurkent'ten tutun da Sıraevlere, Kentpark projesinden Söğütönü projesine kadar hemen her projesi para kazanma üzerine yapılmış projelerdi ve TOKİ bu projelerden, yani Eskişehir'den kazandığı para ile başka şehirlerde ucuz konutlar üretti.
TOKİ nin Eskişehir'den para kazanma projeleri bitecek gibi değil.
Karapınar projesi ve Stadyum projesi ile TOKİ nin Eskişehir'den kazandığı paralara yenileri eklenecek.
Eskişehir'den bu denli para kazanan aynı TOKİ ye bakıyorsunuz ki: prestij projeler söz konusu olduğunda aynı Eskişehir'i pas geçiyor.
Dün çoğu gazetede haber olarak yer aldı.
TOKİ Safranbolu evleri yapacakmış.
Yani...
Bugüne kadar üretmiş olduğu konut portföyünün yüzde 5'i oranında yerel ve kültürel mimari örneklerini yapılarına yansıtan TOKİ, Safranbolu evlerinin aynılarını yaparak yeni bir prestij projesi meydana getirecekmiş.
Kısacası...
Erzincan ve Çayeli'nin yanı sıra Safranbolu'da da yapılacak Safranbolu konutlarının ihaleleri, yöresel ve kültürel mimariye uygun tarzda inşa edilecek şekilde ilan edilmiş.
Eskişehir'de Safranbolu evlerinin hiç de gerisinde olmayan, hatta Osmanlı mimarisinin tüm özelliklerini üzerinde barındıran Odunpazarı evleri var.
Nedense TOKİ nin aklına bu tür prestijli projeler yapılacağında Odunpazarı evleri gelmiyor.
Eskişehir ve Odunpazarı denilince TOKİ nin aklına hep para kazanacak projeler geliyor.
TOKİ, yerel ve kültürel mimariyi yapılarına yansıtacak olan bu projeyi Safranbolu yerine Eskişehir Odunpazarı evleri için yapsaydı ne olurdu?
Hem, tüm projeleri ile milyarlarca lira para kazandığı Eskişehir'e az da olsa borcunu ödemiş olur, hem de Odunpazarı evleri içim müthiş bir tanıtım gerçekleşmiş olurdu.
Ama TOKİ bunu Odunpazarı'nda ve Odunpazarı evleri için yapmak yerine Safranbolu'da yapmayı tercih etti.
Demek ki...
TOKİ Eskişehir'den para kazanmaya öyle alışmış ki, parasız ve prestijli işler olduğunda hiç aklına gelmiyor.
İşin içinde para olunca da, Eskişehir'e çadırı hemen kuruyor.
...........
Kim ne anlarsa anlasın
"Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.
Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni.
Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.
Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar.
Etrafta su yok.
Bağların olgun zamanı.
"İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye
Bir bağa giriyorlar.
Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler.
"Kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar.
Bu sırada bağın sahibi gelmiş.
Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar.
Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.
Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.
Üçüncüsü de Türk.
Dönmüş Ermeni'ye,
"Bak bu adam Türk, yesin malımı.
Benim kanımdandır.
Helali hoş olsun.
Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir.
Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?" demiş.
Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen
Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş.
Adam, papazı bir güzel dövmüş.
Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.
Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş.
"Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun.
Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun,
Çünkü o Türk'tür.
Kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş
ve yere uzatmış.
Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş.
Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türk'sün,
Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının
bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış.
Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve
"Biz," demiş..."papazı dövdürmeyecektik arkadaş."
Bu yazıyı geçmişte de bu sütunlarda yazmıştık.
Yazı şu günlerde daha da anlam kazanıyor.
Biliyoruz ki bu yazıdan başka başka anlamlar çıkartan olacaktır.
Ama çoğunluğun aynı anlamı çıkartacağına eminiz...
........
Kendin söyle kendin işit
Zaman zaman bu köşeden Eskişehir'i yöneten seçilmiş ve atanmışları uyarıyoruz.
Yaptıkları bazı uygulamaların yanlış olduğunu söylüyoruz.
Bizim gibi, çoğu meslektaşlarımız da benzeri uyarılarda bulunuyor.
Fakat...
Koltuğa oturan her kim olursa olsun, çevrelerini sıkı sıkıya sarıp sarmalayanların oluşturduğu çemberden midir bilemiyoruz ama, gerçeği bir türlü göremiyor.
Ya da görmek istemiyor.
Çünkü...
Çevrelerinde olan insanlar, kendisi ne yaparsa yapsın "Doğruyu yaptınız" diyor.
Meslek yaşamımız boyunca, bir çok makam sahibi insanı uyardığımız olmuştur.
Bir tanesi de çıkıp;
-"Doğru söylüyorsun, ben yanlış yapmışım" demedi.
Taa ki, oturduğu koltuğu kaybettikten sonra anladı gerçeği.
O zaman da iş işten geçmiş oldu.
Üstelik.
Biz ve bizim gibilerin uyarılarına zamanında kulak asmadığı ve yanlışta ısrar ettiği için kaybetti altında ki koltuğu.
O yüzden, bugünkü yazıyı Eskişehir'i yöneten ve altlarında koltukları olan kişileri bir kez daha uyarmak için kaleme aldık.
Zamanında Hüsamettin Cindoruk anlatmıştı.
-"Yönetenlerin yanında her zaman, hapşırdıklarında 'Çok yaşa' diyen insanlar vardır. Hiç kimse çıkıp 'Neyiniz var? Hasta mı oldunuz?' demez. Halbuki yönetenlerin 'Çok yaşa' diyecek insanlardan çok 'Neyiniz var?' diyecek insanlara ihtiyacı var" derdi.
Netice itibarıyla...
Koltuklar kimseye baki değil.
Ancak...
Koltuğa oturan, o koltukla mezara gideceğini düşünüyor.
Bu yüzden de, olabildiğince yanlış yapıyor.
Dahası...
Yaptığı yanlışı birileri söylemesine rağmen inanmıyor.
Çünkü...
Yanı başında olanlar, her zaman doğru yaptığını söylüyor.
.........
Biraz da gülmek lazım
Bir Rus Yahudi'si İsrail'e göç müsaadesi alır. Çıkışta Ruslar bagajını kontrol ederken elbiseleri arasında Lenin'in büstünü bulurlar,
Sorarlar: Bu nedir?
Yahudi: Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi... Bu ulu önder Lenin'dir, sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getiren... Bende bunu bereketli günlerin hatırası için yanıma aldım.
-Tamam, Ruslar bırakır ve geçer.
Tel Aviv havaalanında gümrük memurları büstü görür ve sorar: -Bu nedir?
Yahudi: Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi... Bu Lenin'dir. Bu deli cani yüzünden Rusya'yı terk etmek zorunda kaldım! Yanıma aldım ki her gün bakıp lanet okuyayım!
-Tamam, bırakırlar ve geçer...
Adam evine gider, büstü büfenin üstüne koyar, gelişi sebebiyle akrabalarına davet verir. Yeğenlerden biri sorar: -Bu kimdir?
Yahudi cevap verir: -Bu kimdir değil, bu nedir diye sorman gerekirdi...
Cevap da, on kilogram yirmi dört ayar altın, vergisiz, gümrüksüz...

Haberleri