Toprak Koruma Kurulu…
Görevi: Adı üzerinde tarım alanlarını yani toprağı korumak.
Dün, termik santralin yapılacağı tarım arazilerinin tarım dışı kullanılmasını oylamak için toplandı bu kurul vilayet binasında.
Toplantı öncesinde, toplantının yapılacağı vilayet binasının etrafı bariyerlerle çevrildi.
Adım başı polis yerleştirildi vilayet binasının meydanına.
Sivil polisler gezdi kararı bekleyen insanların arasında sürekli.
Müthiş bir koruma önlemi vardı anlayacağınız…
Kısacası…
Toprağı koruması gereken kurul dün vilayet meydanını bariyerlerle çevirttirerek kendini korumayı tercih etti iyi mi?
Dünkü toplantıda “Termik Santralin kurulacağı alan tarım dışı kullanılabilir” oyu vermiş toprak koruma kurulu üyelerine söylenecek bir-iki çift söz var…
Keşke kurul olarak korumanız gereken toprak, Eskişehir’in tarım toprağı olsaydı…
O zaman, tepkisini bugüne dek hep medeni biçimde göstermiş, hiçbir zaman agresif olmamış Eskişehir halkından da kendinizi korumak gibi bir psikolojinin içine düşmezdiniz.
Böylece…
Gelecek yıllarda isimlerinizin “Toprak yerine kendilerini koruyan kurul üyeleri” olarak anılmasını sağlamış olmazdınız…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Koru(ma) kurulu…
Termik santralin kurulacağı alan birinci sınıf sulanabilir tarım arazisi.
üstelik yasa ile koruma altında.
Böyle vasfı olan bir arazi üzerine termik santral yapılabilmesi için, arazinin üzerindeki korumanın kalkması gerekiyor…
Bunu kaldıracak olan da Toprak Toruma Kurulu.
İşte bu kurul dün toplanıyor.
Kurulun 6 tane atanmış üyesi “Arazi tarım dışı kullanılabilir” oyu veriyor.
3 üye ise “Tarım dışı kullanılamaz” diyor.
Netice olarak…
Termik santralin kurulacağı arazi tarım alanı olmaktan bu oylama sonucu ile çıkmış oluyor.
Dün bir dostumuza “Haberin var mı? Toprak Koruma Kurulu, termik santralin kurulacağı arazi için ‘tarım dışı kullanılabilir’ kararı verdi” dedik…
Dostumuz önce “Ne bekliyordun ki?” dedi önce.
Ardından da…
-“Adı üstünde işte! Toprak Koruma Kurulu. Görevini yapmış korumamış” dedi.
Düşündük…
“Adam doğru söylüyor yahu” dedik kendi kendimize…
***
Adam daha 2 gün önce Davos’ta “Termik santralleri kapatıyoruz” dedi iyi mi?
Davos’ta Dünya Ekonomik Forum’u devam ediyor.
önceki gün Fransa Cumhurbaşkanı Macron bir konuşma yapmış söz konusu forumda.
Kendisinden önceki Cumhurbaşkanı Hollande’nin “2023 yılı sonuna kadar tüm kömürlü termik santralleri kapatacağız” vaadinin öne çekildiğini söylemiş.
ülkesindeki kömürlü termik santrallerin kapanma tarihini 2 yıl geriye çektiklerini belirterek “Fransa’da tüm kömürlü termik santraller 2021 yılında kapatılacak” demiş.
önceki gün Davos’ta söylemiş bu dediklerimizi Fransa Cumhurbaşkanı.
Tarihe dikkat edin!
2021…
Eskişehir’e kurulması düşünülen santral, eğer bu işte ısrar edilirse muhtemelen 2021 yılında faaliyete geçecek.
Yani…
Fransa’nın tüm kömürlü termik santralleri kapattığı yıl, bizim Alpu termik santrali çalışmaya başlayacak…
-“Ne olmuş canım. Şu ülke de kullanıyor, bu ülke de kullanıyor” diyenler için bu bir şey ifade ediyor mu acaba?
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Sahibi kesinlikle çıkmıyor valla…
Akşehir kadısı keyfine düşkün bir adammış. Akşehir'de halkın yanında içki içemeyeceğini iyi bilen kadı efendi, canı içmek isteyince; şarap şişesini alıp, bağlara gidermiş.
Kadı efendi bir gün şarap şişesini alıp bağlara gitmiş, kendisini kimsenin görmeyeceği bir yere varınca; şarabını içmeye başlamış. İyice sarhoş olan kadı efendi, cübbesini, sarığını bir yere fırlatıp atmış ve kendisi de sızıp kalmış.
Nasrettin Hoca'nın da bir cübbeye ihtiyacı varmış. üstündeki epey eskiymiş. Yerlere atılmış cübbeyi görünce hemen alıp sırtına giymiş.
Kadı akşama doğru ayılmış, bir bakmış ki; cübbe yok. Cübbesini arayan kadı efendi, bulamayınca; çalındığını sanmış. O halde evine gelen kadı efendi, adamlarına emir vermiş:
- Yarın sabah kimin sırtında benim cübbeyi görürseniz; hemen yakalayıp getirin!..
Ertesi gün çarşıyı pazarı dolaşan kadının adamları, bir bakmışlar ki; kadının cübbesi Nasreddin Hoca'nın sırtında. Bunu gören adamlar, Hoca'yı apar topar yakalayıp kadının huzuruna getirmişler. Kadı cübbeyi tanıyınca sormuş:
- Hoca efendi, bu cübbeyi nerden buldun?
- Dün bazı arkadaşlarla bağda dolaşıyorduk. Bir de ne görelim? Saçı sakalı ağarmış, şöyle sizin gibi kelli felli bir adam, zil zurna sarhoş olmuş yatmıyor mu? Yanında da içilmesi haram olan koca bir şişe şarap da var. Cübbesini sarığını çıkartıp atmış. Bu halde oralardan bir hırsız geçecek olsa cübbeyi çalacak. Buna meydan vermemek için cübbeyi aldım. Sahibi çıkınca hemen çıkarıp vereceğim. Şahitlerim de var.
Kadı şöyle sakalını bir sıvazladıktan sonra biraz düşünmüş ve demiş ki:
- Sen o cübbeyi sağlıkla giymeğe devam et Hoca efendi, o cübbenin sahibi hayatta çıkmaz!..
öyle olaylar yaşıyoruz ki…
Söyleyen belli, yapan belli, yaptıran belli…
Ama gelin görün ki sanki onlar söylememiş, onlar yapmamış, onlar yaptırmamış.
Hayatta sahiplenmiyorlar kendi bizzat yaptıklarını…
üstelik, hikayedeki cübbe misali başkalarına giydirmeye çalışıyorlar kendi cübbelerini.
Marifetlerini üstlenmemeleri bir yana, bir de başkalarına sıvamaya çalışarak insanların zekalarıyla alay ediyorlar resmen…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım…
çölde petrol arayan şirketin sahibine şantiye şefinden susuzluktan yakınan mektuplar geliyordu.
Kayserili patron sekretere:
-"Şikayet etmek için ne lazımsa yapıyorlar. Ama ben bir türlü inanamıyorum."
Sekreter:
-"Bu seferki ciddi sanırım. çünkü zarfın üstündeki pulu toplu iğneyle tutturmuşlar."