TOPRAK VARSA YAŞAM VARDIR

                                        Valimiz, Sayın Özdemir ÇAKACAK’ ı,  ziyarette,  Eskişehir’ de, tarım alanlarının korunmasını iletmiş, ülkemizde, tarım alanlarının, mutlaka korunması...

                           
            Valimiz, Sayın özdemir çAKACAK’ ı,  ziyarette,  Eskişehir’ de, tarım alanlarının korunmasını iletmiş, ülkemizde, tarım alanlarının, mutlaka korunması gerektiği hususunda da hemfikir olmuştuk,
            Maalesef Türkiye’de, son yıllarda büyüyen, inşaat sektörü, bir yandan ekonominin büyümesine katkı sağlarken, öte yandan,  "YAŞAM" için, olmazsa olmaz bir kaynak olan, en verimli tarım alanlarının, kaybolmasına neden oluyor.
             Nitekim Türkiye’nin, önde gelen tarım merkezlerinden, Mersin’de, son 15 yılda 90 bin, Adana’da 200 bin, Hatay’da, 60 bin dekarlık tarım alanı yok oldu. Antalya’da ise imarlaşmanın yanı sıra, “turizm” adı altında otel ve tatil köylerine ayrılan bölgelerin de içine girmesiyle 170 bin dekarlık verimli tarım arazisi, imara açılarak betona gömüldü. Hatta bir yetkilimiz, bu illerde, tarımın dağlarda yapıldığını söylemişti.
            Tarım ülkesi olan Türkiye’de, tarım toprakları giderek azalarak, yerini konut sanayi ve turizm tesislerine bırakıyor.  Ak parti iktidarının, 2003-2014 yılları arasındaki döneminde yaklaşık.  3 milyon hektar tarım arazisi kaybedildi. Kaybedilen tarım arazilerinin, büyüklüğü, Belçika’nın, büyüklüğüne denk geliyor.
               Plansız kentleşme, Türkiye’nin verimli tarım arazilerini yutuyor. Türkiye’de son 15 yılda 2 milyon 500 bin dekar tarım arazisi, imar politikalarının, kurbanı yapılarak betona dönüştürüldü.
               Oysa ülkemizde, ne sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor  
             DSİ tarafında işletmeye açılmış,  2. 072.571 hektar sulama alanının 179.737 hektarlık kısmı, imarlı veya imarsız yapılaşmalarla, tarım dışı bırakılmıştır. Hâlbuki bu topraklar, 1. sınıf tarım toprağı vasfındadır. Sulama ve drenaj tesisleri yapılmış, kısmen yılda iki gün ürün alınan topraklardır. Bu şekilde yok olan tarım alanları, Bursa, Eskişehir, Manisa, Tokat, Bolu ve Mersin sulama alanlarına eşit alanlardır.
              Şu bir gerçek ki, devlet kuruluşları, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını yok ediyorlar. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, yapılan tesislerin temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar…
             ülkemizde, bir yandan ovaların sulaması için, baraj ve sulama kanalları inşa edilirken, diğer yandan sulaması öngörülen, tarım alanları, üzerine konut ve sanayi tesisi inşaatına izin veriliyor. 
              Belediyeler ise, yapılmış olan sulama tesislerinin yol geçişlerine mani oldukları gerekçesi ile kaldırılmalarını talep edebiliyorlar. Tesisleri yıkılıp kaldırılması için de  milyarlarca lira harcamak durumda kalıyorlar.
                Şu bir gerçek ki Türkiye, tarım alanları üzerinde arzu edilmeyen gelişmelere,  devlet hazırlıksız yakalanmıştır. Zira Avrupa ülkelerinin, yüzyıl evvel hazırladıkları gibi, sanayi, konut, tarım ve orman alanlarını gösteren ülkemizde, bir”MASTIR PLAN” bulunmadığından, devlet yatırımcılara, sanayi ve konut alanları gösterememiştir.
               Bu çerçevede, belediyeler mücavir alanları içinde ki sahaları, Valiliklerde bu alanlar dışındaki sahaları, tarım alanı olup olmadığına bakmaksızın, imar planları yapıp, tasdik ederek imara açmıştır.  Hâlbuki bu sahaların sınırlarında veya yakınlarında hiçbir ekonomik değeri olmayan, sanayi ve yerleşim alanına müsait, devlete ait büyük alanlar mevcuttur.         
             Türkiye’de, yerel yönetimler, tarım alanlarını titizlikle korumalı, 1.2.3 sınıf tarım arazilerinin tarım dışı gayelerle kullanılması yasaklanmalıdır.. Tarım alanlarını koruyacak kamu kurum/kuruluşlarına, geniş yetkiler verilmeli, cezai müeyyideler caydırıcı olmalı, Türkiye arazi kullanma haritası hazırlanmalıdır.   
               Ayrıca İmar planlarında, temel amaç, insan, aile ve toplum hayatını, yakından etkileyen, fiziki çevreyi, sağlıklı bir yapıya kavuşturmak ve bu yönde gelişmesini sağlamaktır. Bununla ilişki olarak, yatırımların yer seçimlerini belirleyip; gelişme eğilimini yönlendirmek yanında, toprağın korunmasını ve en rasyonel biçimde kullanılmasını sağlamaktır.
              Anayasa’ nın 56. maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek, bu hakkı korumanın, devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır
               Aslında mevcut tarım alanları, çocuklarımızın ve torunlarımızın bize emanetidir. ülkemiz genelinde ve Eskişehir’de, tarım alanlarını yok etmek, onları açlığa mahkûm etmek demektir.  Emanetlerine de ihanettir. Oysa tarım alanlarını korumak, insanımız için,  öncelikli bir görev, ödev olduğu kadar, bir haktır da.  çünkü Topraktan geldik, toprakta yaşıyoruz, toprağa döneceğiz.

Haberleri