Ülke genelinde ve Perşembe günü de Eskişehir'de, türban karşıtı insanlarımız, ellerinde Türk bayrakları, Atatürk posterleri, döviz ve pankartlar taşıyarak, başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan anayasa değişikliği teklifinin geri çekilmesini istedi.
Teklif geri çekilir mi bugünkü oylama gösterecektir ama kamuoyuna, üniversite öğrencilerinden başlayarak zaman içinde, orta ve ilköğretim öğrencileri ile tüm kamu çalışanlarını kapsayacağı ifade edilen türban serbestliğinin, masum bir özgürlük talebinin ötesinde rejimi değiştirmeye yönelik bir tehdit olduğu sendromu hakim. Türban karşıtlarına göre, türban, bazı odaklar tarafından yapay ve kasıtlı bir biçimde, dinsel bir simge olarak üretilmiş ve daha sonra da yine kasıtlı olarak, başta laiklik olmak üzere, Cumhuriyetimizin temel niteliklerine karşıt, siyasi bir simgeye dönüştürülmüştür.
Elbette AKP ve MHP, bu düşünceleri taşıyor mu, en iyi kendileri bilir ama türbanla ilgili gelişmeler, ülkemizin bugününü ve geleceğini etkileyecek niteliktedir. Çünkü dünyadaki ekonomik kriz yanında, Türkiye' nin, çok önemli ve de acil çözüm bekleyen ekonomik, sosyal ve siyasal iç ve dış sorunlar var. Bu sorunlar çözüm beklerken, türban konusunun, toplumun gündemine yeniden getirilmesi, kaygıları daha da artırdı.
Öte yandan Danıştay ve Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyetinin temelini oluşturan 'Devrim Yasalarına' ve bu bağlamda 'laiklik', 'ulusal birlik', 'hukuk devleti', 'eşitlik' ve 'demokratiklik' ilkelerine aykırı bulduğu karar yanında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının da, dikkate alınmaması, kamuoyunda sendromu daha da artırdı. Diğer yandan yıllardır, Anadolu kadını, allı, morlu, beyaz ve işlemeli yazmalarla başını örttü. Ne konuşuldu, ne de müdahale edildi. Ne zamanki kadınlarımızın başını örtmesi, siyasiler tarafından, "TÜRBAN" ve "Sıkma Baş" olarak gündeme getirildi. Ülkemizin de gündemine oturdu. İnancından dolayı başını örten onlarca kadını da mağdur etti. Doğrudur. Müslüman olan kadınlardan isteyenler başını örtecektir. Nitekim de asırlardır öttü. Ancak bu örtmenin bir şekli yoktur. Hal böyle iken, "Türban" ve "Sıkma Baş" da niçin ısrar ediliyor ve bir simge olarak takdim ediliyor, bunu da anlamak çok zor.
Nitekim MHP Lideri Bahçeli, "Başörtüsü sorunu kangren haline gelmiştir. Türk Milleti'ni inciten bu sorunun, zaman içinde kemikleşerek çözümsüzlük sürecine itilmesinin en büyük sorumlusu, başörtüsünü siyasi amaçlarla istismar eden siyasi zihniyetlerdir" ve "Siyaset, başörtüsünden elini çekmelidir. Bu konuyu, ekonomik geçim kapısı olarak gören çevreler bundan vazgeçmelidir." sözleri ile bu durumu, en güzel şekilde ifade etti ama MHP'de, türban kervanına katıldı.
Ayrıca MHP'nin, "Türban, AKP'nin elinde siyasi kozdu. Onu elinden alacağız." Gerekçesi ise kabul edilecek bir mazeret değildir. Rekabet böyle giderse, "ilkokulda, ortaokulda, lisede ve kamuda türban serbest olacağı gibi var olan huzuru da aratacaktır.
Türbanla ilgili gelişmeler, bir gerçeği de su yüzüne çıkardı. Önümüzdeki yerel seçimlerde yöntem "din " ile "milliyetçilik" istismar şeklinde olacak. Hülasa yerel seçimlerde, AKP, "daha milliyetçi" MHP ise daha "dindar" olacak, Şayet yasa, CHP nin, müracaatı ile anayasa mahkemesinden dönerse, yerel seçimler de AKP ve MHP, "Mağduriyet" kavramını, oya dönüştürmek için caba göstereceklerdir.
Diğer yandan AKP ve MHP' nin, "Yasama organının" milli iradenin yegane temsilcisi olduğu öne sürülerek, son günlerde nakarat gibi tekrar etmesi de ortamı daha da gerdi. Çünkü mevcut Anayasaya göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet, bu yetkisini, "YASAMA" , "YÜRÜTME" ve " YARGI ORGANLARI" eliyle kullanır. Bu organlardan birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Bu nedenle, TBMM'deki sayısal çoğunluk milli iradenin, tek temsilcisi olarak göstermekte yanlıştır.
Bazı kesimler, Türbanın serbest bırakılmasının, öğrencilerden başlayarak bütün üniversite personeli arasında ayrışma ve kutuplaşmalara, dini ve siyasi konularda farklı düşünenler arasında çatışmalara yol açacağı kaygısı da taşıyorlar.
Elbette türbanla ilgili gelişmeler sonrası, üniversite öğrencilerinden başlayarak zaman içerisinde, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri yanında, tüm kamu çalışanlarını da kapsayacak mı veya masum bir özgürlük talebinin ötesinde, türban rejimi değiştirmeye yönelik bir tehdit olacak mı, bugünden bilinmez. Ancak Anayasa değişikliği, bugünkü şekli ile kabul edilirse, türbanla ilgili tartışmalar ve gelişmeler, bu günden itibaren, daha da artarak devam edecek, üniversitelerden başlayarak, toplumdaki barış ve huzur da bozulacaktır
TÜRBAN SENDROMU!
Ülke genelinde ve Perşembe günü de Eskişehirde, türban karşıtı insanlarımız, ellerinde Türk bayrakları, Atatürk posterleri, döviz ve pankartlar taşıyarak, başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan anayasa değişikliği...