Türk Dünyası Başkenti projesinde umarız paralar sokaklara saçılmaz...

Her ne kadar "Bu Eskişehir’in projesi" denilse de, hükümetin Eskişehir için öngördüğü bir proje var.Eskişehir 2013 Türk dünyası Başkenti projesi…Proje kapsamında 2013 yılı boyunca Türk dünyası ile ilgili aktiviteler gerçekleştirilecek.Türk...

Her ne kadar "Bu Eskişehir'in projesi" denilse de, hükümetin Eskişehir için öngördüğü bir proje var.
Eskişehir 2013 Türk dünyası Başkenti projesi...
Proje kapsamında 2013 yılı boyunca Türk dünyası ile ilgili aktiviteler gerçekleştirilecek.
Türk devletlerinin sanat, kültür ve siyaset adamları ve heyetleri sık sık Eskişehir'e gelip gidecek yıl boyu.
Tabi bu bir yıl boyunca sürecek olan proje çerçevesinde gerçekleştirilecek etkinlikler için şehir altyapısının takviyesi gerekiyor.
Proje kapsamında bu da düşünülmüş.
Eskişehir'in gerek yatak kapasitesinin çoğaltılması, gerekse mekan ve toplantı salonlarının arttırılması ve bunun yanı sıra Eskişehir'e yeni mekanlar kazandırılması gerekiyor.
Eskişehir'in 2013 Türk dünyası Kültür Başkenti olması ile ilgili projede prosedür neredeyse tamamlandı.
Ajansı kurulup, yönetimi belirlendi.
Şimdi bütçesinin oluşması ve bu oluşan bütçe çerçevesinde, yıl boyunca yapılacak olan etkinliklerin planlanarak, programının çıkartılması gerekiyor.
Projeye ayrılan para bir hayli yüksek.
Dolayısıyla bu bütçenin har vurup harman savrulmaması, projenin başarılı sonuçlanmasını sağlayacak etkinliklere ayrılması, en önemlisi de Eskişehir'in bu proje sayesinde kalıcı eserlere sahip olması icap ediyor.
Tüm bunlardan sonra kısaca şunu söylemek istiyoruz.
Eskişehir'de ulusal ve uluslar arası düzeyde yapılan çok festival ve buna benzer organizasyonlar gördük.
Para, genellikle sokak eğlencelerine, konserlere ve gösterilere harcandı.
Kalıcı hiçbir şey yapılmadı.
O yüzden de, geçmişte yapılan organizasyonların büyük bir bölümü akıllarda dahi kalmadı.
Dememiz o ki...
Eskişehir 2013 Türk dünyası Kültür Başkenti projesi de bunlara benzemesin.
Sokakta yapılan eğlenceler, sanatçıların astronomik rakamlarla verdikleri konserler ve 15-20 kişiye verilen konferanslardan ibaret olmasın.
Kısacası...
Toplanan para bu yollarla havaya saçılmasın.
Bu proje hiç olmazsa...
-"İşte bu yapılar ve bu eserler Kültür başkenti olduğumuz yıl dikildi" diyebileceğimiz yapıların Eskişehir'e kazandırıldığı bir proje olarak hatırlansın.
.........
Dün söylenen de bugün söylenen farklı oluyorsa...
Birisi hakkında ya da bir olay yakında düşüncenizi dile getirirsiniz.
Aradan bir zaman geçer...
Aynı kişi ya da olayla ilgili bu kez farklı bir düşünce ortaya koyarsınız.
O zaman insanlar size sorar ve;
-"Dün söylediğin mi doğruydu? bugün söylediğin mi?" diye.
Hakkında düşüncenizi dile getirdiğiniz kişi, aradan geçen süre içinde değişmişse...
Ya da...
Hakkında fikir beyan ettiğiniz olay, aradan geçen süre içinde farklı boyutlara taşınmışsa...
Rahatlıkla çıkıp;
-"Dün söylediğim de doğruydu, bugün söylediğimde" dersiniz.
Zaten doğru olan da budur.
İyiye "İyi", kötüye de "Kötü" diyebilmektir marifet.
Gazeteci olarak, geçmişte "Kötü" diyebildiğimiz birçok kişi ve olay için, belki bugün "İyi" değerlendirmesinde bulunuyoruz.
Bu söylediğimizin tam tersi de sıkça oluyor.
Dün "İyi" olanın, bugün "Kötü" olması, bizlerin bazı kaygılar ya da beklentiler içinde olduğumuzu göstermiyor.
Aksine...
Farklı zamanlarda yaptığımız farklı yorumların asıl nedenini, hakkında değerlendirme yaptığımız kişi ve olayların farklı hale bürünmeleri oluşturuyor.
O nedenle...
Dün başka, bugün başka değerlendirmeler yapıldığında, önce hakkında değerlendirme yapılan kişi ve olayların geçen süre içinde değişip değişmediğine bakılmalı...
Eğer kişi ve olaylar, aradan geçen süre içinde aynı yerde duruyorlarsa, herkesin;
-"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?" deme hakkı var...
Ancak...
Aradan geçen süre içinde kişiler ve olaylar sizin düşüncenizin tam tersi bir seyir izlemişse...
İlk düşüncenizle tezat oluşturacak bir değerlendirmeyi, geçmişle çelişme pahasına herkes gönül rahatlığıyla yapabilmelidir.
Bu nedenle...
Doğru; sadece mezarda değil, yaşarken de söylenilmesi gereken bir erdemdir...
...........
Vidaların biraz sıkılması gerekiyor galiba...
Daha önce de yazmıştık...
Cıvata sıkma lafının patenti, rahmetli eski Büyükşehir belediye Başkanlarından Aydın Arat'a aittir.
Büyükşehir belediye başkanlığı görevi devam ederken vefat eden Arat, bu Cıvata sıkma sözünü pek çok kullanırdı.
1996 yılında Eskişehirspor birinci lige çıktığında, Aydın Arat kulübün başkanlığını yapıyor ve sık sık;
-"Bu takım asansör bir takım olmayacaktır. Önce ligde kalacağız, sonra ilk 5'e oynayacağız" demeçleri veriyordu.
Gerçekten de, onun başkanlığı döneminde Eskişehirspor kulübü belki de tarihinin en çok para bulduğu dönem oldu.
Şehir öyle bir havaya girdi ki, tribünlerde;
-"Aydın Arat ile Avrupa kupalarına" pankartları açılır oldu.
Yapılan kaliteli yabancı transferlere rağmen Eskişehirspor birinci ligde başarılı olamadı.
Malubiyetler ve puan kayıpları peş peşe geldiğinde hiç unutmuyoruz Aydın Arat bir basın toplantısı yapmış ve;
-"Hoca'ya söyledim. Bu futbolcuların cıvatalarını sıkacak. Eğer o bunu yapmazsa, ben hoca'nın cıvatalarını sıkacağım" demişti kızgın bir vaziyette.
O sezon Eskişehirspor 1 nci lige çıktığı gibi düştü.
Çünkü...
Ne Teknik Direktör futbolcuların, ne de Aydın Arat Teknik direktör'ün cıvatalarını sıkabilmişti.
Gelelim bu güne.
Eskişehirspor süper ligde rahat alabileceği iki maçı kaybetti.
Oynadığı futbolla da taraftarı kahretti.
Teknik direktör büyük tepki çekti
Üçüncü maçını Mersin karşısında kazanınca, her şey unutuluverdi.
Bir hata önce söylenilenler, sanki hiç söylenilmemiş gibi davranılmaya başlandı.
İşte bu son derece tehlikeli bir durum.
Umarız bu galibiyet büyük bir rahatlık sağlamaz.
Umarız yönetim teknik Direktörün, Teknik Direktör de futbolcuların biraz vidalarını sıkar.
Tıpkı Arat örneğinde olduğu gibi vidalar sıkılmazsa, Eskişehirspor'u oldukça zor günler bekler ki, taraftarın buna hiç mi hiç tahammülü yok.
..........
Daha önce de yazmıştık...
Cıvata sıkma lafının patenti, rahmetli eski Büyükşehir belediye Başkanlarından Aydın Arat'a aittir.
Büyükşehir belediye başkanlığı görevi devam ederken vefat eden Arat, bu Cıvata sıkma sözünü pek çok kullanırdı.
1996 yılında Eskişehirspor birinci lige çıktığında, Aydın Arat kulübün başkanlığını yapıyor ve sık sık;
-"Bu takım asansör bir takım olmayacaktır. Önce ligde kalacağız, sonra ilk 5'e oynayacağız" demeçleri veriyordu.
Gerçekten de, onun başkanlığı döneminde Eskişehirspor kulübü belki de tarihinin en çok para bulduğu dönem oldu.
Şehir öyle bir havaya girdi ki, tribünlerde;
-"Aydın Arat ile Avrupa kupalarına" pankartları açılır oldu.
Yapılan kaliteli yabancı transferlere rağmen Eskişehirspor birinci ligde başarılı olamadı.
Malubiyetler ve puan kayıpları peş peşe geldiğinde hiç unutmuyoruz Aydın Arat bir basın toplantısı yapmış ve;
-"Hoca'ya söyledim. Bu futbolcuların cıvatalarını sıkacak. Eğer o bunu yapmazsa, ben hoca'nın cıvatalarını sıkacağım" demişti kızgın bir vaziyette.
O sezon Eskişehirspor 1 nci lige çıktığı gibi düştü.
Çünkü...
Ne Teknik Direktör futbolcuların, ne de Aydın Arat Teknik direktör'ün cıvatalarını sıkabilmişti.
Gelelim bu güne.
Eskişehirspor süper ligde rahat alabileceği iki maçı kaybetti.
Oynadığı futbolla da taraftarı kahretti.
Teknik direktör büyük tepki çekti
Üçüncü maçını Mersin karşısında kazanınca, her şey unutuluverdi.
Bir hata önce söylenilenler, sanki hiç söylenilmemiş gibi davranılmaya başlandı.
İşte bu son derece tehlikeli bir durum.
Umarız bu galibiyet büyük bir rahatlık sağlamaz.
Umarız yönetim teknik Direktörün, Teknik Direktör de futbolcuların biraz vidalarını sıkar.
Tıpkı Arat örneğinde olduğu gibi vidalar sıkılmazsa, Eskişehirspor'u oldukça zor günler bekler ki, taraftarın buna hiç mi hiç tahammülü yok.
.......
Biraz da gülmek lazım
Temel, kahvehanede arkadaşlarına av maceralarını anlatmaktadır:
- Geçenlerde ormana ava gittum. Birden bi ayi ile karşulaştum. Tüfeği atıp kaçmağa başladum. O
da beni kovalamaya başladi. Tam ayinun nefesini ensemde hissettuğum anda ayi kayup yere
düşti. Bu durumu fırsat bilip arayi açmağa çaliştum. Ama ayi gene peşima düşti. Gene tam nefesini ensemde hissettuğum anda ayitekrarkayup yere düşti. Ben tekrar arayi açmağa çalıştum.
O arada Dursun, dayanamayarak sorar:
- Ula Temel, çok cesaretli adamsun. Ben senun yerinde olsam, altuma ederdum.
Temel atılmış:
- Ula sen ayinun neye basup kayduğunu zannedeysun?

Haberleri