-Eşber Yağmurdereli:
Yaşamının büyük bir bölümünü hapishanede geçirmiş, ülkenin Entelektüel solcularından oldan bir isim.
İnsan hakları mücadelesinin en önde gelen savunucularından birisi...
Yazdığı öyküler ve Tiyatro oyunları ile ödüllere doymuş bir sanatçı.
Küçük yaşta geçirdiği bir hastalık yüzünden gözlerini kaybetmiş.
Hiç görememesine rağmen Hukuk fakültesini derece ile bitirmeyi başarmış değerli bir isim.
Edip Akbayram:
Küçük yaştan itibaren kendisini müziğe adayan bir isim.
Sol düşünceyi yaşam tarzı yapmış.
Düşüncesi nedeniyle büyük sıkıntılarla karşılaşmış.
Buna rağmen pes etmemiş.
250'den fazla ödülü var müzik yaşamı boyunca.
Dokuz aylıkken çocuk felcine yakalanmış ve bu durum onun yürümesini bir hayli güçleştirmiş.
-Can Yücel:
Efsane Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu.
Türk şiirine farklı bir tarz getirmiş önemli bir sanatçı.
Diğer bir özelliği de, ağzına geleni geldiği şekliyle söylemesi ve son derece espri yeteneğinin bulunması.
Bir gün bir festivalde üçü buluşuyor.
Festival alanına erken giden Can Yücel, arkadaşlarıyla otururken, uzaktan Eşber Yağmurdereli ile Edip Akbayram'ın kol kola girmiş bir şekilde kendilerine doğru geldiğini görüyor ve yanındakilere dönüp:
-"İşte Türk solunun hali beyler" diyor.
Demesiyle birlikte kahkaha yükseliyor masada.
Can Yücel elbette hem Eşber Yağmurdereli hem de Edip Akbayram ile olan arkadaşlığı ve dostluğuna güvenerek, onların gücenmeyeceklerini düşünerek yapıyor bu espriyi.
Söz konusu espriyi duyduklarında ne Eşber Yağmurdereli ne de Edip Akbayram güceniyor kendisine.
Tam tersi...
Onlar da duyduklarında gülüyorlar.
Ancak...
CHP'de, özellikle şu son yaşanan gelişmeleri görünce, insanın Can Yücel'e hak veresi gelmiyor değil hani...
.....
"Yaparım" ile "Yaptırmam" arasına sıkışan siyaset...
Siyasette 12 Eylül'den itibaren devam eden bir gelenek var.
İktidar'daki parti "Yapacağım" diyor, muhalefetteki parti ise "yaptırmam" diye diretiyor.
Yani...
İktidar partileri siyasetlerini "Yapacağım" üzerine inşa ederken, muhalefetteki partiler siyasetlerini "yaptırmayacağım" üzerine inşa ediyor.
Bunun ilk ve en somut örneği şüphesiz, Turgut Özal'ın Boğaz Köprüsünü satacağını söylediğinde Halk Partisi lideri Necdet Calp'in "Sattırmam" diye karşı çıkmasıdır.
İşte o günden bu yana devam edip gitti bu gelenek.
İktidardaki partiler "Yapacağım" dedikçe, muhalefette bulunan partiler "yaptırmam" politikasını bir türlü terk edemedi.
Sonunda...
Kazanan hep "Yapacağım" diyenler kazandı siyasette.
"Yaptırmam" diyen muhalefet halkın nazarında hep bir şeyleri engelliyor gibi göründü.
CHP en son 7 Haziran seçimleri öncesi bu geleneğin dışına çıkar gibi oldu.
Emeklilere maaştan tutun da, Askerlik, sağlık sigortası gibi pek çok konuda "yapacağım" demeye başladı.
Muhalefet partisinin geleneğin dışına çıkıp "yapacağım" demesiyle bu kez iktidar partisi "yapamazsın" konumuna düştü.
Ama görünen o ki bu uzun sürmedi.
CHP bugün de iktidarın "yapacağım" söylemleri karşısında "Yaptırmam" politikasına dönüş yaptı.
İyi mi yaptı kötü mü yaptı bilemiyoruz ama.
Bildiğimiz o ki, siyaset yıllardır "yaparım" ile "yaptırmam" arasında sıkışıp kaldı bu ülkede.
.....
Çevreyolunda bakım ve onarım yaparken şu önlem alma işi biraz daha ciddiye alınsa...
Çevreyolu üzerinde her gün bir onarım ya da bakım var.
O yüzden.
Hemen her gün aracınızla giderken karşınıza önce elinde kırmızı bayrak ballayan bir görevli, ardından yolu daraltan dubalar çıkıyor.
Çevreyolu üzerinde bazen karayolları bazen de Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bu çalışmalarla ilgili önlem bazen kuralına göre oluyor, bazen de kuralsız.
Yol üzerinde kuralına göre alınan önlemlerde sıkıntı yok da, kuralına uyulmadan alınan önlemler telafisi mümkün olmayan sıkıntılara yol açıyor.
İşte sözünü ettiğimiz kuralına uygun olmayan önlemlerin son kurbanı, dostumuz Recep Taşel olmuş.
Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan fabrikasından evine gitmek üzere Çevreyoluna aracıyla çıkan Taşel, tam Kartal kavşağı alt geçidinden çıkar çıkmaz karşısında kırmızı bayrak sallayan ve yolun daraldığını haber veren görevliyi görmüş.
Yavaşlamış tabii.
Fakat arkadan gelen araç fark edememiş bunu ve oldukça süratli bir şekilde vurmuş Taşel'in aracına.
O hızla Taşel'in aracı da öndekine...
Allahtan kazada ciddi yaralanan olmamış ama her üç araçta da bir hayli hasar oluşmuş.
Telefonla konuştuğumuz Recep Taşel "Çok şükür ufak tefek sıyrıklarla atlattık ama bu resmen önlemin yeterince alınmaması yüzünden meydana gelen bir kazaydı" dedi önce.
Ardından da...
-"Eğer yolun daralacağı uyarısı altgeçitten hemen sonra yapılacağı yerde, altgeçide girilmeden yapılmış olsaydı böyle bir kaza olmazdı. Ne olur sen de uyarıda bulun da bizim canımız yandı, başkalarının yanmasın" dedi.
Ne diyelim?
Umarız çevreyolu üzerinde bakım ve onarım için alınan önlemler bundan böyle, sürücülerin ve yol üzerinde çalışan görevlilerin yaşamlarını tehlikeye düşürmeyecek şekilde alınır.
.....
Biraz da gülmek lazım
Tarihte ilk kez Doğuda bir köye ayna gelmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce kendini hiç görmediği için karşısındakini ölen kardeşine benzetmiş. Adam;
"Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek varmış nasipte" diyerek hüzünlenmiş. Aynayı ev götürüp, sarılıp uyumuş kardeşine...
Karısı bakmış, adam bi şeye sarılmış uyuyor. Merakla aynayı eline alıp bakmış ki bir kadın!
"Allah belanı viree.. Bu karı da kim? Bi boka da benzese bari " diyerek, feryat figan evden çıkmış ve komşuları olan muhtara gitmiş.
"Muhtar efendi, adam beni bu çirkin karıyla aldatıyor. Ne yapayım?"
Muhtar aynaya dikkatle bakar ve şöyle der;
"Yav baci, yanlışin olmiya. Bu garıdan çok gavata benziir!"
Türk solu'nun hali mi?
-Eşber Yağmurdereli:Yaşamının büyük bir bölümünü hapishanede geçirmiş, ülkenin Entelektüel solcularından oldan bir isim.İnsan hakları mücadelesinin en önde gelen savunucularından birisi
Yazdığı öyküler ve Tiyatro oyunları...