TÜRK TARIMI VE İTHALAT

                                                Çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, "Kalkınma Köyden başlayacaktır" ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini...

                                   
            çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, "Kalkınma Köyden başlayacaktır" ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini yerine getiremedi. Hatta bu vaat entelektüel çevrelerce, yadırgandı ama aynı çevreler,"Serbest Pazar Ekonomisini" öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler ama bu vaatler, sözde kaldı.
              Türk tarımı, iktidarların, yanlış, tarım politikaları ile sürekli kan kaybetti. Bugün de Ak Parti iktidarı, yüksek enflasyon bahanesiyle, gümrük vergisi aşağı çekilerek, tarım ürünleri, ithal etmesi, Türk tarımına, ciddi zarar verecektir. Hatta çökertilecektir.
          Nitekim Türkiye, 2014-2016 yıllarında 17.1 milyar dolarlık, tarım ve hayvancılık ürünü ihraç ederken, 22.4 milyar dolarlık da ürün ithal etti. Ancak, ithalat rakamlarının; gümrük vergisinin düşürülmesi ve ESK ile TMO’nun,  gümrüksüz ithalat ile yetkilendirilmesi sonucunda,  ithalatın daha da artması bekleniyor.
             Ekonomi Bakanı Sayın Zeybekci de gıdada spekülasyonu, engelleyecek şekilde, ithalat vergilerindeki yüzde, 70-130 arasındaki oranları, yüzde 20 ile 30’a indirmeyi planladıklarını, kamuoyu ile paylaşmıştı.
             Bu açıklamadan sonra, Bakanlar Kurulu'nun, 27 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan kararına göre, şu günlerde hasadı yapılan buğdayda, ithalat gümrük vergisi yüzde 130'dan, yüzde 45’e, arpada yüzde 130'dan yüzde 35'e, hasat için hazırlıkları devam eden mısırda ise yüzde 25'e düşürüldü. Canlı büyükbaş hayvanların, ithalat gümrük vergisi yüzde 135'ten yüzde 26'ya düşürüldü. Karkas et ithalatında ise yüzde 100 ile yüzde 225 arasında olan gümrük vergisi yüzde 40'a indirildi.
           Aslında bu durum, yadırganmamalıdır. çünkü yıllardır, hububat, pancara, gibi tarım ürünlerine, Ankara’da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki, taban fiyatı belirleyicisi, siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek, halka ucuz ekmek ve şeker yedirebilmek için, maliyet ve fiyat ilişkisini, hiç dikkate almaksızın,  ülke ve Eskişehir’deki temel ürünlerin fiyatını, sürekli baskı altında tuttu ve Türk çiftçisini de sürekli mağdur etti.
            Bu politikalar, sonucu olarak da,  2014’te, 6 milyar dolar olan tarım ve hayvancılık ihracatı, 2015’te 5.7 milyara, 2016’da, 5.4 milyar dolara geriledi. İthalat ise aynı yıllarda, sırasıyla 8.4 milyar, 7 milyar ve 6.9 milyar dolar oldu.
             Türkiye’nin, sığır, manda, koyun ve keçiden oluşan, canlı hayvan varlığı, toplamı 1980 yılında, 85 milyon iken, bugün 53 milyona gerilemiş, başka bir deyişle 32 milyon azalmıştır. Oysa aynı dönemde, nüfusumuz 34 milyon artmıştır.
             Ayrıca Türkiye’ de, son 15 yıl içerisinde, tarım alanlarımız, 23 milyon hektara düştü.  3.5 milyon hektar tarım alanı kayboldu. Buralara, sanayi tesisleri kuruldu, yollar ve TOKİ evleri yapıldı.
                Oysa ülkemizde, Toprak Koruma Kurulları var. Bunların 9 üyesinden, 7’sinin bakanlığın elemanı, “Kalan 2’si ise biri ZMO, bir diğeri de TEMA. Anayasanın,  ilgili hükmüne ve bu kurulun, olumsuz görüşlerine rağmen, tarım arazileri kayboldu. Bu nedenle de son 13 yılda, ZMO, Türk Toprak Koruma ile ilgili, 144 dava açmıştır.
              öte yandan Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın yapısal sorunları, henüz çözülmeden, çoğu üründe, verim rakamları yükseltilmeden, girdi fiyatları düşürülmeden, tarladan markete, pazarlama kanallarındaki sorun çözülmeden, ithalat kapılarını açmanın, gıda fiyatlarını, çok fazla etkilemeyeceği gibi, üretimde de sıkıntı yaratacağını belirtti.
            Geçmiş yıllarda, hayvancılıkta, hem kendine yeten hem de komşu ülkelere canlı hayvan ve lop et ihraç eden Türkiye, son yıllarda, hem net ithalatçı, hem de dünyanın en pahalı kırmızı etinin satıldığı, ülke haline gerilemiştir.  Başta et olmak üzere pek çok üründe dışa bağımlılığın artması, gözleri bir kez daha tarım politikalarına çevirdi.
              öte yandan bugün, Türk çiftçisinin, diğer ülkelerle rekabet etme şansı da yoktur. çünkü mazotun litresi, ABD’de 2 lira 38, Rusya’da 2 lira 22 kuruş. Türkiye'de ise mazotun litresi 4 lira 37 kuruş seviyelerinde ve döviz kurundaki her artış mazotun litre, fiyatını daha da yukarı çekiyor.
              Türkiye'de, dekar başına, 270 kilogram buğday alınırken, bu rakam, Litvanya’da 456, Meksika’da 519, Fransa’da 735, Almanya’da 862, Belçika’da 941 kilogramı buluyor.
              İktidarın, tarım ürünleri ithalatında, gümrük vergisinin kaldırılması, Türk tarım ve çiftçisini çökertecektir. Oysa Türk çiftçisi, Türk toplumunun, bekasının da teminatıdır.
              Nitekim Atatürk, “ Milletimiz, çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa, bunun temel sebebi şundandır: “çünkü Türk çiftçisi, bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sapanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin, büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı,  biz bugün, dünya yüzünde bulunamayacaktık.” demiştir.

Haberleri