Avrupa Birliği' nin, 2005 ilerleme raporunda, ''Türkçe harici dil ve lehçelerde yayınla ilgili zaman sınırlamasının'' uygulandığı ve ''diğer dil ve lehçelerde yayın için RTÜK'e yapılan ve Temmuz 2004'ten bu yana bekletilen, 7 başvuruya cevap alınamadığı'' belirterek, Türkçe dışındaki dillerde, siyaset yapılmasına izin verilmediğini iddia etmişti.
Avrupa Birliği' nin istekleri, bir bir yerine getirildi. Bu rapordan ve siyasi iktidarın hoşgörüsünde istifade eden, DTP öncülüğünde düzenlenen, 'Anadilde eğitim istiyorum' kampanyasında, Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde dikkat çeken bir etkinlik gerçekleştirilmişti.
Kürt dili ile ilgili bu tür çalışmalar, nabız yoklaması mı bilinmez ama bir müddet sonra "Kürtçe eğitim" ülke gündemine geldi. Siyasi iktidar açık ve net olmasa da YÖK ve RÜTÜK, Kürtçe ile ilgili olarak bazı uygulamaları harekete geçirdi.
Diğer yandan ise Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan, TBMM Araştırma Komisyonu, "Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adlarının Türkçeleştirilmesi, cep telefonu mesajlarında ve internette 'merhaba' yerine 'mrb', 'selam' yerine 'slm' gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmesi" de dahil çeşitli önerilerin bulunduğu bir rapor hazırladı.
Raporda, Türkçeyi özensiz kullanma, yabancı dille öğretim, bilim dili olarak Türkçenin tercih edilmemesi, kelime ve terim türetmedeki yetersizlikler, dil bilinci ve milli bir dil politikasının oluşturulamaması" olarak sayılıyor. Ayrıca dilin bozulmasını önlemek ve yabancılaşmasının önüne geçmek için Türkçenin doğru kullanımıyla ilgili bilincin oluşturulmasına öncelikle aileden başlanması gerektiği belirtiliyor ve Milli Eğitim Bakanlığı, Türk Dil Kurumu ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının işbirliğiyle ailelere yönelik özel programlar geliştirmesi gerektiği de yer alıyor.
Yine raporda, Radyo ve televizyon kanalları, gazete ve dergiler, adlarından başlayarak kendilerini Türkçeleştirmelidir. Spiker, haber ve program sunucuları, seslendirme yapacak personel diksiyon konusunda TDK, RTÜK, TRT ve iletişim fakültelerinin işbirliğiyle açılacak kurslarda Türkçe yeterlilik belgesine sahip olmaları aranmalı. Yerli sermaye ile kurulan televizyon isimleri Türkçe değilse yayın izni verilmemelidir.
Tüm basın yayın kuruluşlarında, dil denetleme kurulları kurulmalıdır. Tirajı 10 bine kadar olan süreli yayınlarda bir, 10 bin-200 bin arasında olanlarda iki, 200 binden fazla olanlarda ise uzmanlık bürosu kurulması sağlanmalıdır.
Genel dil bilgisi kurullarına aykırı dil kullanılmamalı, yabancı kökenli kelime ve adlara yer verilmemeli, her türlü ilan ve tanıtım Türkçe yapılmalıdır.
Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları Türkçeleştirilmelidir. Radyo ve televizyonlarda yayına çıkanlar, en az iki yılda bir mecburi hizmet içi eğitime alınmalıdır.
İşyerlerine ve ürünlerine ad vermede kurallar getirilmeli, Türkçe yazım kurularına aykırı yazılış biçimleriyle işyeri, ürün, kurum kuruluş adlarına izin verilmemelidir.
Caddelerde, yabancı ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran tabelaların kaldırılması için yabancı tabelalara, yüksek vergi getirilmeli, Türkçe tabelalara ise kolaylık sağlanmalıdır
Ülkemiz de Türkçe isimleri değiştirilmesi, bizzat Sayın Gül ve AKP iktidarı tarafından destek görürken, Komisyona, "Turizm yörelerinin Türkçe isimleri özenle korunmalı, her türlü tabela bir standarda bağlanmalı, öncelik Türkçeye verilmelidir. Türkçesi önce, yabancı dildeki karşılığı sonra yazılmalı, tarihi kalıntılar kendi adları ile anılmalıdır. Turizm adına Ürgüp, Göreme, Nevşehir'e "Kapadokya", Selçuk'a "Efes" denilmemeli, Spil Dağının adı değiştirilmelidir." Görüşü hakim oldu.
Yine Komisyonda, "Mahalle, sokak, cadde, park, site ve binalara Türkçe ad verilmeli. Türk dilinin kullanıldığı bütün sanat dalları ve araştırmalarda üç yılda bir "Cumhurbaşkanlığı Türk Diline Hizmet Büyük Ödülü" verilmelidir. TDK Kanunundaki eksiklikler giderilerek, 8 yıldan beri verilemeyen Türk Dil Kurumu Ödülleri yeniden verilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı din görevlileri Türkçe hizmet içi eğitime alınmalı, hutbeler "temiz Türkçe" ile hazırlanmalıdır. "görüşü benimsendi. Ve Türkçeyi küçümseme, Türkçenin konuşulmasını yasaklama gibi, Türkçeye karşı saygısızlıkta bulunanlar Dışişleri Bakanlığı tarafından hemen bir nota ile uyarılmalıdır" dendi.
Komisyon raporu ve lozan'da söylenen "Lozan da kaybettiklerimizi, onlara alfabe verdiğimizde tek tek geri alacağız " sözü, hale ortada ama bazı kesimler, bu raporun gereğini yapma yerine, dünya dil literatüründe yer almayan "KÜRTÇE" yi, dil yapma caba ve gayreti içindedir. Oysa Türkçe millî birliğimizin ve bütünlüğümüzün vazgeçilmez teminatıdır. Bu teminat ortadan kaldırılıp yok edilirse, bizi millet yapan unsurlar kaybolur gider. Türkiye' nin, millî birliğini ve beraberliğini korumak istiyorsak Türkçemize sahip çıkmak zorundayız.
TÜRKÇE BİRLİĞİMİZİN TEMİNATIDIR
Avrupa Birliği nin, 2005 ilerleme raporunda, ’’Türkçe harici dil ve lehçelerde yayınla ilgili zaman sınırlamasının’’ uygulandığı ve ’’diğer dil ve lehçelerde yayın için RTÜK’e yapılan ve Temmuz 2004’ten bu...