TÜRKİYE TEHLİKELİ ŞEKİLDE KUTUPLAŞIYOR

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ nda, Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Baykal ve MHP Lideri Bahçeli’nin, aralarındaki siyasi gerilimi törene yansıtmaları dikkatlerden kaçmadı. Liderler, çocukların ve ülkenin en büyük...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' nda, Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Baykal ve MHP Lideri Bahçeli'nin, aralarındaki siyasi gerilimi törene yansıtmaları dikkatlerden kaçmadı. Liderler, çocukların ve ülkenin en büyük bayramında, birbirlerinin suratına bile bakmaması, çocuklarımıza hiçte iyi örnek olmadı.
Türkiye, önemli siyasal, ideolojik, dinsel, etnik farklılıkları barındıran, buna karşılık uzlaşma kültürünün güçlü olmadığı bir ülke. Ancak çok-partili düzene geçilmesinden bu yana, özellikle siyasal görüş ayrılıkları temelinde, şekillenen kutuplaşmalar, ülkeyi her defasında askeri müdahalelere götürdü. Müdahaleler, bir yandan kutuplaşmaları bastırırken, öte yandan yenilerinin, tohumlarını attı.
Hülasa Türkiye' de yaşanan gelişmeler, toplumu ikiye böldü. Ülkemiz, 'ulusalcı- ulusalcı olmayan' "Laik, anti laik" gibi bir kutuplaşmaya doğru hızla sürükleniyor. Geçmişte de "solcu-sağcı," " Alevi –Sünni", "Kürt- Türk" gibi gelişmelerle bu tabloyu yaşamıştık Bugünde, 'ulusalcı- ulusalcı olmayan' gibi bir kutuplaşma yaşıyor. En tehlikelisi de "Atatürkçü", "milliyetçi" ve "ulusalcı" olmak suç gibi gösteriliyor. Ülkemizin geldiği en tehlikeli nokta budur. Medya siyaset ve toplumun her kesiminde kutuplaşıyoruz.
Son günlerde, Türkiye, "LAİKLİK" ve " ULUSAL BÜTÜNLÜK" üzerinde, iki eksende kutuplaşıyor. Siyasiler, bu kutuplaşmayı körüklüyor. Kritik ve çok tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Ümraniye soruşturması, son gözaltılar, din ve etnik akımlar, DTP' nin, sivil itaatsizliğe teşviki, toplumdaki saflaşmayı ve gerginliği daha da artırdı.
Oysa "Laiklik demokrasinin", "demokrasi laikliğin" "din laikliğin", "laiklikte dinin" düşmanı değildir. Maalesef bugünkü süreçte, bu kavramlar topluma böyle sunulmaya çalışılıyor. Her iki kesimin, düşüncesi de yanlıştır. Çünkü laikliğe yöneltilen tehditler karşısında, onu koruyacak olan demokrasidir. Laiklik, inanç ve demokrasinin güvencesidir.
Kutuplaşmalarda, dinin ve etnik yapının odak noktası olarak alınması ise kaygı vericidir. Radikal kesimler, ya da yaygınlaşmış olan laikçi ve ırkçı tavır zıtlaşması. Dinsel önyargı ve nefreti artırdı. Bu, hayra alamet değildir. Nitekim eski CİA Başkanı George J. TENET " Nerde kaos varsa, bil ki arakasında, "DİNSEL" ve "ETNİK" nefret veya önyargı vardır." demiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Bu laiklik, gerçek Müslümanlara hiçbir engel, hiçbir yasak getirmemiştir. Hatta İslamcı partilere, yayınlara, tutumlara, belki de gereğinden fazla özgürlükler tanınmıştır
Milli Eğitim Bakanlarımızda Rahmetli Avni AKYOL' un söylediği gibi "
Hem Müslüman, hem çağdaş; Hem Müslüman, hem laik; Hem Müslüman, hem Atatürkçü, hem Müslüman, hem medeni, ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız..."
Ne, Atatürk' ü sevmek, Atatürkçü olmak, Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkleri doğrultusunda hareket etmek, "DİNSİZLİKTİR" ; ne de İslamiyet, gericilik, bilime ve çağa karşı olmaktır. Evet, Müslümanlık ve çağdaşlık, Müslümanlık ve Atatürkçülük, Müslümanlık ve Lâiklik, Müslümanlık ve yenilikçilik, medenilik ve ilericilik, ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır. Bunları birbirinin karşıtı ve düşmanı sanan kafalar, gerçekleri ve olması gerekenleri kalp gözüyle, göremeyen, çok az sayıda fanatikler ve aşırılar, her dönem vardı.
Bu kesimler, daima, anlaşmanın ve dayanışmanın, milli uzlaşmanın, birliğin, huzur ve güvenin, ortamının tehdit edici azınlık unsurları olmuşlardır. Hala da tehdit unsurları olmaya, insanları yanıltarak, şaşırtarak, hedef saptırarak, kullanmaya, güçlenmeye ve yayılmaya çabalamaktadırlar.
Aslında çağdaş, demokratik ve laik devlet düzeninde, Milletimizin birliğini huzurunu, devletin bütünlüğünü ve güvenliğini zedelemek; yönetimde, kimsenin, din, vicdan ve kanaat hürriyetine, karışmamak ve müdahale etmemek esastır. Bu anlayışla, dini inanç ve yaşayışları birbirinden farklı olanların, birbirine üstünlük taslamalarında veya Devlete ve yönetime egemen olmalarına, etkili ve yönlendirici olmak istek ve eğilimlerine imkân ve fırsat verilmemelidir.
Yabancılar da, Türkiye' deki, kutuplaşmalardan kaygılıdır. Nitekim Türkiye`yi ziyaret eden Claudia Roth, Alman Büyükelçiliği'nde düzenlenen resepsiyonunda bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, Türkiye`de, artan kutuplaşmasının, ülkenin geleceği için kendisini korkuttuğunu belirterek, `Bir demokraside her zaman farklı görüşler ve yaklaşımlar var ama duvarların olması çok üzücü' dedi.
Hülasa Türkiye, tehlikeli bir şekilde kutulaşıyor. Bu kutuplaşmadan da bir an önce kurtulmalıyız. Maalesef yabancılar bile tehlikeli kutuplaşmanın farkında ama siyasiler, hala umursamaz bir tavır içindedir. Çok yazık.

Haberleri