TÜRKİYE VE BEYİN GÖÇÜ

Türkiye’ de, siyaset ve ideolojilerin girdiği kurumlar bir bir çöküyor. Buralara atanalar ise her vesile, kendilerini atayanlardan övgü ile bahsediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün atadığı, TÜBİTAK Başkanı Nüket...

Türkiye' de, siyaset ve ideolojilerin girdiği kurumlar bir bir çöküyor. Buralara atanalar ise her vesile, kendilerini atayanlardan övgü ile bahsediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün atadığı, TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş yaptığı konuşmada, Gül'e övgüler yağdırdı: Ve "Abdullah Gül, Atatürk'ten sonra bilim ve teknolojiye, en çok önem veren Cumhurbaşkanımızdır." dedi.
Elbette bu sözlerin doğruluğunu, en iyi kamuoyu değerlendirecektir. Bu hususta yorum yapamaya bile gerek yok. Ancak Nüket Yetiş' in, sözleri ve tavrı, dalkavuk insanları hatırlattı. Oysa TÜBİTAK gibi, bir bilim kurumun başında olan insanlara, bu tavır hiç yakışmıyor. Çünkü bilim adamı, şartlar ne olursa olsun, gerçekçi hareket eder; dalkavuk görüntü sergilemez. Bu meziyetteki bir insanımızın, TUBİTAK gibi, bir bilim kuruluşunun başında olması, Türkiye, kurum ve bilim açısından şanssızlıktır.
Ödül töreninde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül' ün, "Türkiye dışında özellikle ABD ve Avrupa'da binlerce belki de on binlerce doktoralı Türk bilim adamı var. Binlerce Türk bilim adamı, erkeğiyle kadınıyla bu ülkelerde büyük çalışmaları yapıp, büyük katkıları o ülkelere verirken, biz bir yolunu bulup, onlar oradayken bile, onların bütün birikimlerini Türkiye'ye aktarabilmeliyiz. Öyle bir network oluşturmalı ki en iyi üniversitelerinde öğretmeye, araştırmaya devam ederken bir şekilde de Türkiye ile irtibat kurmalı ve tecrübelerini Türkiye'ye aktarabilmeliler." Sözleri de dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül' ün, 2008 yılı TÜBİTAK Ödülleri için Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törende, ülkemizdeki bilim adamlarımızın değil de yabancı ülkelerdeki bilim adamlarımızın, başarılarını, niçin gündeme getirdi en iyi kendisi bilir. Ancak isterdik ki, ülkemizdeki bilim adamlarımızdan övgü ile bahsetsin. Başka ülkelerdeki bilim adamlarımızın, Türkiye' ye getirilmesini istesin. Demek ki ülkemizde ve ödül verdiği bilim adamları arasında bile övgüye layık insan bulamamış veya "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" felsefesi ile sitem etmiş de olabilir.
Başka ülkelerde, binlerce bilim adamımız var. Bunlarla övünmek yerine "Nerde hata yaptık ki bu insanlarımız, başka ülkelerde çalışıyorlar? Veya " Bu bilim adamlarımızı tekrar nasıl kazanabiliriz?" Sorusuna cevap aranmalıdır. Çünkü bu insanlarımızın, o ülkelerde elde ettiği bilgileri veya teknolojiyi, karşılıksız Türkiye' ye aktarmak kolay değildir. Onun içinde Türkiye, bu bilim adamlarımızı ülkeye kazandırmak için, gayret göstermeli veya çalışma şartlarını daha cazip hale getirerek, geri dönmelerini sağlanmalıdır.
Türkiye, büyük kaynak ayırarak yetiştirdiği, ancak ilgisizlik ve yeterli çalışma imkânı bulamadığı için, başka ülkelere göç eden bilim adamı, mühendis ve hekim gibi vasıflı insanlarımızla övünmek yerine üzülmesi gerekir. Çünkü Dünyamızda, beyin göçü ile karşı karşıya kalan ülkelerle, göç edilen ülkeler arasında gelişmişlik ve imkânlar yönünden, büyük farklılıklar oluşmaktadır. Ayrıca beyin göçü, yoksul veya gelişmekte olan ülkelerin, en büyük kaybı olurken, gelişmiş ülkelerin de en önemli zenginlik kaynağıdır.
Beyin göçünde, en büyük sorumluluk siyasi iktidarlarındır. Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm siyasi iktidarlar, bilim adamlarına değer vermediği gibi çalışma şartlarını da zorlaştırdı. Yeterli olmayan ücret politikası, vergi oranlarını yüksek olması, gelecek endişesi ve sürekli siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, beyin göçünü daha da hızlandırdı.
Diğer yandan Türkiye' de üniversitelerin bilgi üreten değil, bilgi öğreten yerler olması, gerek üniversitelerde, gerekse sanayi de, Ar-Ge çalışmalarına, bilim ve teknolojiye, önem verilmemesi, AR-GE çalışmalarında altyapı eksikliği, teşvik azlığı, ülkemizde elde edilen buluş ve teknolojilerin, para etmemesi de beyin göçünün, tuzu biberi oldu. Beyin göçünün, en önemli nedenlerinde biri de istihdamdır. Ülkemizde, Üniversite mezunlarının, büyük bir bölümü, iş bulamadığı gibi, iş bulanlarda meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışmaktadır. Yabancı dil öğretiminin de yetersiz olması, beyin göçünün tuzu biberi oluyor.
Türkiye' nin, yönetiminden sorumlu olanlar, beyin göçü ile ilgili gerçekleri görmek, bir an öncede tedbir almak zorundadırlar. Güçlükle yetiştirilen insanlarımızın, başka ülkelere kaçışı, diğer ülkelerin, özellikle de ABD ve AB ülkelerinin, bilim ve ekonomisine katkıda bulunurken, ülkemizdeki gelişmeleri ve kalkınmayı da engellemektedir.
Ülkemizde, beyin göçünü tersine çevirecek imkân ve olanakların acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunun için, Ar-Ge'ye önem verilmeli, Teknoparklar ve Araştırma Merkezleri yanında, verimli işletmelerde veya "Çatı" ve "sektörel" şirketlerin kurularak, bünyelerinde, Ar. Ge birimleri oluşturulmalı, üniversiteler de bilgi üreten kurumlar haline getirilmelidir. Yani bilim adamına, ülkemizde, her türlü imkân ve olanak sağlanmalıdır. İşin doğrusu da bu değil midir?

Haberleri