TÜRKİYE'Yİ, UFUKTA ZOR VE KRİTİK SÜREÇ BEKLİYOR

Eskişehir’de, Başbakan Sayın Erdoğan’ nın, "Dünün krizler ülkesi Türkiye, bugün dünyadaki ekonomi otoriterinin deyişiyle, ’büyük bir fırsatlar ülkesi’ haline gelmiştir. " sözü hiçte hayra alamet değildir. Çünkü...

Eskişehir'de, Başbakan Sayın Erdoğan' nın, "Dünün krizler ülkesi Türkiye, bugün dünyadaki ekonomi otoriterinin deyişiyle, 'büyük bir fırsatlar ülkesi' haline gelmiştir. " sözü hiçte hayra alamet değildir. Çünkü Fırsatlar ülkesi haline getirilen Türkiye' de, genel seçimler yaklaştıkça, dış ve iç şer odakların, tercih ettiği politika ve stratejiler, yanında, partilerde belli olmaya başladı.
Hülasa Türkiye'yi, ufukta zor ve kritik bir süreç bekliyor.
Türkiye'de önümüzdeki dönemde, yapılacak seçimlerde, Batılı ülkelerin, milliyetçilerin, seçimleri kazanması noktasında, önemli endişeleri var. AB ve ABD' nin, özelikle de Rumların seçimleri, AKP'nin, kazanmasını istediği söyleniyor.
Nitekim Yunan Elefterotipia Gazetesi'nin, 15 Mayıs 2006'da manşetten verdiği haberde, seçim hesabı yapan Erdoğan'ın, Karamanlis'i arayıp, ek protokol için 2007'ye kadar süre rica ettiği söyleniyor. Karamanlis'in, Erdoğan'ın 'bir yıl bekleyin' ricasına sıcak baktığını yazan Elefterotipia, iki başbakanın, bazı sıkıntılı konularda da anlaştıklarınıda ortaya attı.
Portekiz Dışişleri Bakanı Diogo Freitas do Amaral, Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas'ın, ortak basın toplantısında, Amaral " Ben, Türkiye'deki seçimlere kadar beklemeye hazırım, ama ondan hemen sonra, Türkiye'den Kıbrıs sorunu hakkında hızlı ve açık bir çözüm bekliyorum. Ankara, Rum yönetimini en geç 2007'de tanımalı." Sözleri seçimlerden sonra Kıbrıs'ın, pek çok gelişmeye gebe olduğunu gösteriyor.
Nitekim Yunanistan'ın 2003'teki Başbakanı Kostas Simitis'in, "Yunan halkına bir müjdem var. Kıbrıs'tan sonra Ege, Fır Hattı ve Kıta Sahanlığı konularında da anlaşma tamam. Bunun için Türk hükümeti yetkililerinden söz aldık" demişti. .
Yine, Başbakan Erdoğan'ın, Kıbrıs'ta, Belçika modeli diye seçimden önce Simitis'le anlaştığını, To Vima gazetesi yazmıştı. Bu durum ortaya çıkınca, Erdoğan Türk kamuoyunu rahatlatmak için söylentilerin doğru olmadığına dair bir demeç vermiş, ancak Simitis'e telefon ederek, "Daha önceki konuşmamız geçerlidir, burada söylediklerim, iç kamuoyuna yöneliktir" sözlerini To Vima gazetesi yazdı ve Sayın Erdoğan' da yalanlamadı. Hatta Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel de, Tayyip Erdoğan'ın, Simitis'e Belçika modeli ile ilgili gizli bir söz verdiğini söylemişti...
Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda, bekleyen diğer önemli bir tehlikede, federal sistem tartışmaları olacaktır. Federal sistemde AKP, kararlı gibi görünüyor. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Tekirdağ'da katıldığı bir açılış töreninde, eyalet sistemine ve Amerika'ya övgüler dizdi. AKP'li Bakan, ABD'nin eyalet sistemi uygulamasında, Osmanlı Devleti'nden esinlendiğini söyledi. Bu proje hayata geçtiğinden, İstanbul'daki Patrikhane Vatikanlaşma yönünde önemli adımlar atacak, Ermeniler dünyada ve Türkiye'de, yeni mevziler kazanacaktır. Ülke federatif yapıya doğru hızla yol almaya başlamıştır. Topraklarımız, fabrikalarımız, bankalarımız, madenlerimiz, üniversitelerimiz bir bir yabancıların eline geçmeye başladı. Bu projeler uygulamaya sokulunca, Türkiye misyonerlerin, cenneti haline getirildi. Avrupa Birliği tarafından, camilerimizdeki hutbelerimize müdahale edilmiş, Fatiha Suresi'ndeki Hıristiyan ve Yahudileri kasteden ayet mealleri ders kitaplarından çıkartılmış, Mustafa Kemal'i unutturmaya çalışılmış ve Lozan delik deşik edilmiş, milletin sahip olduğu değerlere karşı saldırı her geçen gün artmıştır.
Türkiye'deki bu teslimiyetçi politikalar, özellikle de AB'nin ve ABD'nin dayatmaları milliyetçi duyguları, giderek geliştirmeye başladı. Dış ve iç şer odakları, bundan rahatsız oldular, etnik milliyetçiliği tahrik edip, çatışma ortamına sürükleniyor. Bunu sağlamak içinde, Kürt milliyetçiliği tahrik ediliyor. Kürt milliyetçiliği üzerinden Kuzey Irak'ta oluşan yapıyla, Kuzey Irak' da ekonomik hakimiyet bölgesi oluşturmak isteniyor. Türkmenlere yönelik baskılar, artarak devam ediyor.
Türkiye' de siyasi otorite, Türkmenlere ve Misak-ı Milli sınırlarımıza sahip çıkmıyor. Türkmenlerin yaşadıkları yerleri, Misak-ı Milli sınırları içinde görülmemektedir. Bunun Türkiye açısından kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, siyasi otoritenin tüm hatalarına rağmen, 3-4 milyon Türkmen'in, Batılı güçler ve onların bölgedeki işbirlikçileri tarafından ezilip geçilmesine de göz yummayacaktır.
Hülasa Türkiye'yi ufukta, zor ve kritik günler bekliyor.

Haberleri