Sevgili dostumuz gazeteci-yazar Sabir Şahtahtı’nın şahşımıza gönderme lütfunda bulunduğu, şaire Suna Valiyeva’nın yeni şiir kitabı ‘’Türk’ün Gelişi’’ ni elime alınca kendimi Oğuz Han’ın ordusunda Türkistan bozkırının sonsuzluğunu soluyarak batıya doğru at koşturan bir askere benzettim. Kitabın ilk dörtlüğünü dilimde türkü yaptım. Türküye atımın dalgalanan yelesi eşlik etti.
‘’Tanrı dağlarından vardım
Gönderdiler ben de geldim
Gök bayrağım Yer gemimdi
Yol açtılar ben de geldim’’
Türk’ün Gelişi şiir kitabından edindiğim ilk izlenim; Oğuz Kağan Destanı’nda geçen ; ‘’Daha deniz, daha müren
Güneş bayrak, gök çadır.’’ dizelerinin yansımasıydı. Suna hanım, kitabında Türk’ün atası Oğuz’un bu sözlerini şerh ederek bütün Türk gençliğine mesajlar verip öğütlerini terennüm ediyordu. Oğuz Han , dünya barışının bütün milletleri aynı çadırda yaşayan bir aile gibi görülmesiyle sağlanacağını buyuruyordu.
Tarihçi O. Menghin’in Türk milleti hakkında bilimsel yaklaşımı olan;
‘’ Savaşçılık kabiliyetini iyice güçlendiren demirciliği yanında, otlak ve su için mücadeleler dolayısıyla metaneti artan bozkırlı, aynı zamanda, huzur içinde yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı hissi ile donanması gerektiğini de öğrenmiş ve insan kütlelerini sürekli olarak barış halinde tutabilmek için toplulukta herkes tarafından zaruri bir hukuk düşüncesine ulaşmıştır. Bu devlet fikrinin doğuşudur. İşte savaşçılığına, hukuk fikrine ilavaten yine at sayesinde sağladığı uyuşuk yerli kütleleri zihin durgunluğundan kurtararak, insan iradesine sonsuz faaliyet ufukları açan sürat kavramı ve maddi araç olarak sahip bulunduğu demir vasıtası ile Türkler, kendilerine bağladıkları insanları idare etmek üzere yeryüzünde ilk siyasi kadroları vücuda getirmiş, ilk kanun koyucu millet olmuştur.’’ sözleri, Suna hanımın Türk’ün Gelişi’nde estetik- bedii yaklaşımlarla yer bulmaktadır.
Suna hanımın Arazbarı adlı Türkiye Türkçesiyle yayımlanan ilk kitabı için yazdığım değerlendirmede şöyle demiştim: ‘’ Suna Valiyeva’nın şiirlerinde gerçekle hayâl yan yanadır. O, duyguların daha çok aşk üzerinde yoğunlaştırır. Bu aşk, vatana öncelik tanıyan bir aşktır. Vatan aşkı, aileye bağlılık ve tarih şuuru ile pekişir, Allah aşkıyla zirveye çıkar. Onun şiirinde vatan ve millet söz konusu olunca derin koyaklara bir Köroğlu avazı saldığını da görürüz. Düşündüklerini açık, anlaşılır ve sade bir dille ortaya koyar. Şair, ölçülü şiirlerinde gösterdiği sanatsal maharetini serbest şiirlerinde de aynı estetik kaygılarla vermesini bilmiştir.’’
Suna hanım Türkiye Türkçesiyle yayımlanan ikinci şiir kitabı Türk’ün Gelişi’nde bu tespitimin ne kadar yerinde söylendiğini teyit etmektedir.
Suna hanım, şiirlerinde çok güçlü bir şekilde Türklük vurgusu yaparak iki yönlü bir tesir yapmak istemektedir. Bunlardan birincisi Türk’ün özgüvenini artırıcı söylemlerdir:
‘’Yol verildi göçe varam
Karanlığa nur aparam
Dünyayı Hakk’a çağıram
Elimde nur, ışık geldim ‘’
İkincisi ise şairenin, Türk gençliğinin muhteşem hedefine ulaşmasın için verdiği ümittir.
‘’Hak bendedir ben Hakk’tayım
Yakındayım, uzaktayım
ölçüsüz vakit tahtındayım
Zamanla ölçüldüm geldim.’’
Böylece Türk’ün Gelişi muhteşem ülküsüne doğru emin adımlarla ilerleyerek Oğuz Han’ın kurduğu ve hedef gösterdiği barış ve kardeşliğe kavuşacaktır.
Araz Yayıncılık kitapları arasında çıkan Suna Valiyeva’ın Türk Gelişi adlı eseri, çok güzel kompoze edilmiş bir kapak içinde okuyucularına sunulmaktadır. ön kapaktaki Türk atlılarının minyatürleri kitabın içeriği hakkında da bir bilgi oluşturmaktadır. Kaşgarlı Mahmut’un; ‘’ At Türk’ün kanadıdır.’’ sözü hareketin ve dinamizmin bir ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Arka kapakta Suna hanımın bir portre fotoğrafıyla kitaplarının kapakları ve sanatının değerlendirildiği bir yazı yer almaktadır.
Toplam 200 sayfadan meydana gelen eserin ilk yüz sayfasında şiirlerin Türkiye Türkçesi, ikinci yüz sayfasında ise Azerbaycan Türkçesi verilmiştir. Her iki bölümün girişinde de sevgili dostum gazeteci-yazar Sabir Şahtahtı’nın ‘’Türk’ün Gelişi’ne Hoşgeldin Diyelim ‘’ başlıklı gayet objektif bir değerlendirme yazısına yer verilmiştir.
Birbirinden güzel 31 şiirin bulunduğu eser, Türk’ün Gelişi şiiriyle başlayıp Türk’ün Duası’yla son bulmaktadır. Şiirler her sözüyle okuyucusuna çok olumlu mesajlar vererek insan olmanın ve insan varlığını Türk olarak sürdürmenin ; ümit, coşku, heyecan, özgüven, cesaret duygularını vermektedir.
Suna Valiyeva’ın kitabında ‘’ İki devlet, tek millet ‘’ olmanın ruh ve gönül birlikteliğini bir kez daha görmenin bahtiyarlığını yaşamaktayız.
‘’Türk’ün Gelişi’’ aziz vatanlarımız üstüne bir güneş olup doğmakta, içimizi ısıtmakta, geçmişimizin gururunu geleceğimizin ümidi biçiminde yiğit oğullarımıza emanet etmektedir.
Suna hanımın bu güzel eserinin Türk meslektaşlarına örnek olacağına inanarak kendisini kutluyor, daha nice güzelliklere imza atması için Yaradan’dan kendisine güç-kuvvet ve ilham vermesini diliyorum.