Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünde, Heronlarca saptanan hedeflere yönelik F-16 bombardımanı sonucu 35 sivil yaşamını yitirmesi 2011 yılının en talihsiz olayı oldu. İktidar," TSK ve MİT", basın, CHP ve BDP tarafında sorumlu tutulurken, bu olayın sorumlusu olan PKK ve yandaşları unutuluyor.
Ölen 35 sivilin, nasıl ve neden öldüğünü, en iyi ilgiler bilir ama şartları ve gelişmeleri bilmeden, ahkâm kesen siyasiler ve köşe yazarları, ülkeye büyük zarar verirken zaten gergin olan toplumu, daha da geriyor. Etnik nefreti ve kamplaşmayı daha da artırıyor.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseynin Çelik, öldürülen sivillerin, "terörist olmadıklarını" kaçakçılık yaptıklarını söyledi. Köylülerin, büyük çoğunluğunun aynı aileye mensup olduklarına dikkat çekti ve operasyon kazasından kaynaklandığını söyledi. Olayın soruşturulacağını da vurguladı.
Elbette Şırnak Uludere operasyonuyla, 35 sivilin hayatını kaybetmiş olması trajiktir. Kabul da edilemez ama bu trajik olayda öncelikli sorumlu PKK ve yandaşlarıdır.
O bölgede, PKK ile mücadele olmasa, PKK silahlarını katılarla taşımasa, 35 sivil hayatını kaybeder miydi?
CHP Genel Başkanı KILIÇDAOĞLU' nun, "Hiçbir ülke kendi vatandaşlarını bombalamaz" ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, "Bu insanlar açıkça öldürüldü" sözleri, CHP' ye yakışmadı. Ayrıca CHP kurmaylarının, siyasi çıkar için gerçekleri göz ardı ederek, ULUORTA KONUŞMALARI, hem ülkeye, hem de CHP' ye zarar veriyor. Siyasi partiler, muhalefette de olsa, olayları körüklemez, bilakis çözümü için çalışır. Çünkü siyaset, sorun yaratma değil, çözme sanatıdır.
Uludere'de yaşamını yitiren, 35 kişinin, cenazelerinin ardından konuşan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, ise "Bugün ülke bölünmüştür. Artık emin oldum. 50 bin defa da öldürseniz, bu toprakların adı Kürdistan'dır. " sözleri karşısında, "AÇILIM" ve " MİLLİ BİRLİK PROJESİ mimarları, bu sözleri değerlendirir mi, bilinmez ama iktidarın, "AÇILIM " projeleri, toplumun, ayrışmasına ve kutuplaşmasına neden oldu.
F-16 bombardımanı sonucu, 35 sivil yaşamını yitirmesinden sonra, Taksim adeta savaş alanına döndü. Duraklar parçalandı. Sivil ve resmi araçlara zarar veren grup, polisi taş yağmuruna tuttu. Terör örgütü lehine sloganlar atan grup bölgeden geçmek isteyen araçlara saldırdı. ARAP BAHARINI destekleyenler, bu gelişmeler karşısında, ne düşünür bilinmez ancak bu gelişmeler, hiçte hayra alamet değildir.
Öte yandan Güneydoğu' da, karakollar taranıyor, askerlerimiz şehit oluyor ama Türkiye' de siyasi otorite, uluslararası anlaşmaların gereğini yapmıyor. Oysa uluslararası alanda, başka ülke sınırlarından, terör sızmaları olduğu durumlarda, o ülkeye karşı meşru müdafaa hakkı ve savaş ve sınır ötesi takip hakkı vardır. Meşru müdafaa, hakkı doğuyor. Ama Siyasi iktidardan, bu alanda ciddi bir girişim yok. Üstelik bazı odaklarca, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı, Asimetrik ve psikolojik savaş sürdürülüyor.
Elbette sınır ötesi harekâtın, belli şartları vardır; örneğin sınır ötesi takipte takibin kendi ülkenizde başlayıp, sınır ötesinde devam etmesi lazım. Oradan saldırı yapıldığı, iyice kanıtlanması ve Birleşmiş Milletlere de bildirilmesi gerekir. Bugüne kadar, siyasi iktidarın, bu yönde BM' den, tek isteği olmadığı gibi, Üstelik Kuzey Irka' ta, bir Kürt devleti' nin kurulması için, bilerek veya bilmeyerek, destek veriliyor.
Bazı kesimler, PKK ile mücadele yerine, "TSK ile mücadele" ediyor. Daha da kötüsü, PKK' yı masum, Türk Silahlı Kuvvetlerini de, "TERÖR ÖRGÜTÜ" gibi gösteriyor. Bu haksız itham karşısında, Genel Kurmay Başkanlarımızdan Orgeneral Sayın BAŞBUĞ' un, " ...Bugün maalesef Türkiye'de basının bir bölümü, çok açık söylüyorum, İstiklal Savaşı'ndaki mütareke basınını, dahi aratacak seviyede" diye konuştu. Orgeneral Başbuğ, "Ben inanıyorum ki, mütareke basını dahi bu kadar hain, bu kadar önyargılı değildi" sözleri karşısında, malum medya ve kişi/kişiler, tavır almıştı.
İktidarın AÇILIM ve siyasilerin başlattığı, "ETNİK KİMLİK" tartışmaları, maalesef Türkiye'yi, karanlık bir tünele doğru hızla sürüklemeye başladı. Bugün etnik kimliği, bir sorun olarak ortaya atanlar, çözümü, "alt kimlik-üst kimlik" de görenler; Avrupa Birliği'ni bahane ederek, Türkiye' yi bölmeye çalışanlar, ülkemizi belirsizliğe sürüklediği gibi, tedbir alınmazsa Fatura da etnik kimliği ne olursa olsun Türk halkına kesilecektir.
Ayrıca birlikte, huzur ve refah içinde yaşamak istiyorsak, nesilleri, tek yönlü nefret ve ön yargıda kurtarmak ve bu ortamı yaratacak tavır, davranış ve söylemlerden de uzak durmak gerekir. En önemlisi de Uludere olayında, İktidar, MİT ve TSK' ya, önyargılı yaklaşmak, şartları bilmeden, ULUORTA KONUŞMAK, olaylara sebep olan, PKK ve yandaşlarını, daha da cesaretlendiriyor, çözüm de üretilemiyor.
ULUORTA KONUŞMAK!
Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünde, Heronlarca saptanan hedeflere yönelik F-16 bombardımanı sonucu 35 sivil yaşamını yitirmesi 2011 yılının en talihsiz olayı oldu. İktidar," TSK ve MİT", basın, CHP ve BDP tarafında sorumlu...