Tepebaşı Belediyesi'nin çocuklar için hayata geçirdiği en önemli projelerden birinin "İki Elin sesi Var" projesi olduğunu defalarca yazdık.
Müzikle yakından uzaktan alakası olmayan çocukların müzik aletleri ile tanıştırılıp, kısa süre içinde bu çocukların birer müzisyen haline getirildiği ve bu çocuklardan Türkiye'nin ilk "Çocuk senfoni Orkestrası"nın kurulduğunu da defalarca dile getirdik.
Projenin, çocukları n suça yönelmesini önlediği gibi, ileride önemli birer müzisyen olmalarının yolunu açtığını, projenin içinde yer alan 300 çocuğun, birlikte iş yapma becerilerine sahip olduğunu da defalarca yazdık.
En önemlisi de...
Proje henüz bir yıllıkken bu çocukların senfoni orkestrası olarak birbirinden güzel yerlerde birbirinden güzel konserler vererek insanları nasıl da büyülediğini ifade ettik bu sütunlarda.
Sözünü ettiğimiz Çocuk senfoni Orkestrası'nın İzmir'de verdiği konseri öncesinde, belediye yetkilileri ile sohbet ederken çok ilginç bulduğumuz bir haber duyduk.
Tepebaşı Belediye yetkilileri:
-"Biz bu projeye başladığımızda da, projeyi hayata geçirdikten sonra da, yetiştirme yurtlarında kalan öğrencilerin de projeye dahil olmasını, orada kalan çocukların da müzik aleti çalmayı öğrenip, orkestraya dahil olmalarını istedik. Bu isteğimizi bizzat kurum yöneticilerine de bildirdik. Ancak, her defasında olumsuz cevap aldık. Eğer bu çocukların da projemize katılmasına izin verilseydi, şimdi onlar da birer müzik aleti çalıyor ve Türkiye'nin ilk çocuk senfoni orkestrası içinde yer alıyor olacaklardı" dediler.
Kızdık, üzüldük, şaşırdık duyduklarımız karşısında.
Kendi kendimize:
-"Umarız doğru değildir bu duyduklarımız. Nasıl olur da böylesine bir teklife 'hayır' diyebilirler? Yoksa sırf projeyi yapan belediye CHP'li diye mi kabul etmediler çocukları göndermeyi?" diye uzun uzadıya düşündük.
Hala bilemiyoruz doğru olup olmadığını bu duyduklarımızın.
Gerçek olmadığını umut ediyoruz kendimizce.
Çünkü...
Eğer bu doğruysa, çocukları en iyi şekilde hayata hazırlamakla görevli kurumlar, çocukların hayata hazırlanması için mükemmel bir fırsat olan bu güzel projeyi resmen kaçırmışlar...
Hem de siyaset uğruna...
.....
Turizm Koordinasyon merkezi önerisini yaptığımız gün Nabi Avcı Turizm Bakanı oldu...
-Eskişehir'de, hiçbir kentte olmayan bir turizm hareketi, yani "Kent Merkezi Turizmi" var.
Bu hareketin de kesinlikle değerlendirilmesi gerekiyor.
-Eskişehir, yakalanan bu algı üzerinden gerekli planlamaları yapabilirse, bu şehir hizmet, konaklama, eğlence, bilim, kültür ve sanat alanlarında, ülkenin ender kentlerinin başını çekebilir.
-Böylesine planlı ve ciddi bir çalışma, konu ile ilgili tüm kamu ve özel kuruluşlarının bir araya gelmesiyle oluşturulacak bir "Eskişehir Turizm Merkezi" benzeri büyük bir yapılanmayı gerektiriyor.
-İçinde vilayetin ve belediyeler başata olmak üzere, esnafın, tüccarın, turizmcinin örgütlerinin de bulunduğu, tıpkı Ulaştırma ve Altyapı koordinasyon merkezleri gibi, "Turizm koordinasyon merkezi" oluşturulmalı.
-Bu merkez, Eskişehir'de ortaya çıkan "Kent Merkezi Turizmi"ni daha da ileriye taşımalı ki, bu şehrin yakaladığı bu fırsat,bu şehrin geleceğini de kurtaran bir boyut kazansın...
Dünkü köşemizde yer alan yazıydı bu.
Yazının yayınlandığı gün ile, yeni kabinenin açıklandığı ve Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı'nın yeni kabinede Kültür ve Turizm Bakanı olduğunun açıklandığı gün ilginç bir şekilde çakıştı.
Yani...
Eskişehir turizminin daha planlı olmasına ilişkin öneri sunduğumuz gün Nabi Avcı kültür ve Turizm bakanı oldu.
Kendi kendimize heveslendik ne yalan söyleyelim?
"Acaba yeni Kültür ve Turizm bakanı, bu şehrin daha sistemli ve planlı bir turizme sahip olabilmesi için işe kendi seçim bölgesi olan Eskişehir'den başlar mı? Bu şehirde bir "Turizm Koordinasyon Merkezi" kurulmasına önayak olur mu?" diye düşündük elbet...
Niye olmasın değil mi?
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Birkaç yüzyıl önce Papa bütün Yahudilerin Roma''yı terk etmeleri gerektiğine karar verir. Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun üzerine, Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir.
Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz''i seçerler. Ancak Moiz''in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle müzakere de konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler.
Papa kabul eder. Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir.
Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.
Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir.
Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir.
Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır.
Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak: "Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler" der.
Müzakere sonrasında Papa''nın etrafına toplanan kardinaller Papa''ya ne olduğunu sorduklarında Papa;
- Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek tanrının onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp tanrının bizim günahlarımızı bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı. Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?
Aynı sırada Yahudi cemaati de Moiz''in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı. Moiz:
- Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim.
- Sonra ne oldu? diye kalabalık heyecanla sordu.
- Valla, sonrasını ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım.
Hepsi bu!...
Umarız bu duyduklarımız doğru değildir
Tepebaşı Belediyesi’nin çocuklar için hayata geçirdiği en önemli projelerden birinin İki Elin sesi Var projesi olduğunu defalarca yazdık.Müzikle yakından uzaktan alakası olmayan çocukların müzik aletleri ile tanıştırılıp,...