Umutla beslenip, hayalle yaşayan ama hüsrana uğrayan Eskişehir... (Başbakan için tekrar)

Öncesini bilmeyiz ama, 1985 yılından sonrasını iyi hatırlarız.Çünkü mesleğe başladığımız ilk yıllarımızdı.O yıllarda, dönemin Eskişehirli Enerji Bakanı Eskişehirlilere müjdeyi vermiş ve;-"Eskişehir’de petrol bulduk"...

Öncesini bilmeyiz ama, 1985 yılından sonrasını iyi hatırlarız.
Çünkü mesleğe başladığımız ilk yıllarımızdı.
O yıllarda, dönemin Eskişehirli Enerji Bakanı Eskişehirlilere müjdeyi vermiş ve;
-"Eskişehir'de petrol bulduk" demişti.
Hem de bulduk dediği petrol, Bayat pazarında bir dükkânın bodrum katından çıkmıştı.
Eskişehirliler buna gerçekten inandı iyi mi...
Kimsenin aklına "Yahu dükkanın altından petrol mü çıkar? Bu işte kesin bir yanlışlık vardır. Güldürmeyin insanı?" demek gelmedi.
"Petrol çıktı" denilen yerin çevresinde ev ve işyeri bulunanların adeta yürüyüşleri değişti.
Petrol zengini havasına girdi pek çoğu.
-"Eskişehir ihya oldu" naraları atıldı.
Söz konusu dükkandan çıktığı söylenen petrolü, elinin iki parmağı ile ovalayıp, daha sonra burnuna götüren Bakanın "Bu vallahi billahi petrol" demesiyle, sevinç naraları atıldı.
Tam havai fişek gösterisi yapılacaktı ki, dükkan altından çıkan ve petrol olduğu söylenen sıvının, sızıntı akaryakıt olduğu ortaya çıktı.
Sevinç yerini hüzne, hayal de yerini hüsrana bıraktı.
Yürüyüşü değişenler, eski yürüyüş şekline dönmek zorunda kaldı.
İşte o günden bu yana uyutuluyor, avutuluyor Eskişehir.
Umutlarla besleniyor, hayallerle yaşatılıyor.
Neticede hüsrana uğrayıp, büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Hem de hemen her olayda.
Bakın şimdi...
O tarihlerden bu yana, hemen her yıl Eskişehir'in Demiryolu ile liman bağlantısından söz edilir.
Söz edenler üstelik "Bu basit iş. Derhal yaparız" der üstelik.
Eskişehir inanır buna.
Anında hayalini yaşamaya başlar.
Kimsenin aklına, "Yahu nasıl basit iş? Buradan limana ip germeyeceksin ki Demiryolu döşeyeceksin?" demek gelmez.
Sonunda her geçen yıl hüsran vardır.
Daha ortada su yokken, Eskişehir Termal kenti ilan edilir...
Eskişehirli buna da inanır.
Gelen giden turistin hesabı yapılıp, onların bırakacağı para adeta cebe konur.
Kimsenin aklına "İyi de ortada ne su ne proje var?" demek gelmez.
Havaya girilir, yürüyüşler değişir.
Ama son değişmez. Çünkü sonunda yine hüsran ve hayal kırıklığı olur.
-"Size yeni stadyum yapacağız" denir, eski stad elinden alınır.
-"Size havaalanı yapacağız" denir, uçak seferi kaldırılır.
Uçak seferi kaldırılır, "Hızlı Tren getirdik ya" denir.
Hemen her yıl Eskişehir kah kargo merkezi olur, kah Demiryolları ve havacılık merkezi.
Bunlara da inanır Eskişehir.
Çünkü; beklenti fazla olduğu için ömrü "Bunlar olsun" diye yıllardır beklemekle geçer.
Ve her geçen yıl, hüsran üzerine yeni hüsranlar ekler...
Bu yazı daha önce de köşemizde yer almıştı. Aylar sonra yeniden yazma ihtiyacı duyduk. Nedenine gelince; Bugün Başbakan Erdoğan Eskişehir'e geliyor. Kendisine Eskişehir ile ilgili bir çok şey söylenecek, pek çok brifing verilecektir.
Olur ya, tesadüfen de olsa okuma gereği duyarsa diye yazdık.
Eskişehir'i bir de bizden dinlesin diye...
Şimdi diyeceksiniz ki;"Başbakan o kadar işi arasında senin yazını mı okuyacak?"
Doğru, muhtemelen okumayacak...
Bizim ki Nasreddin Hoca misali işte; "ya okursa"
.....

Kaldıramadık gitti şu protokolü...
Nedense, bir protokol hastalığına tutulmuşuz ki sormayın gitsin.
Vilayet meydanında en küçük bir Hafta kutlaması bile vatandaşa işkence eder hale geliyor.
10 dakikalık bir çelenk koyma töreni bile, işini halletmek için notere ya da başka bir kuruma yetişecek olan insanlara ızdırap çektiriyor.
Tören alanının kapatılan dört bir yanı nedeniyle, vatandaşın ulaşabileceği 100 metrelik yok, kilometrelerce yol yürümesine dönüşüyor.
Vilayet binasının önünden yürüyüp işine gidecek insanların karşısına dikilen Polisler;
-"buradan geçiş yok" deyince, o vatandaşlar söve söve koskoca meydanın etrafından dolaşmak durumunda kalıyor.
Bırakın"Tören var buradan geçemezsiniz" diye yolu kesilen insanları bir tarafa...
Törene bizzat katılmak isteyen vatandaşın da durumu pek farklı değil hani.
Öne bir güzel diziliyor protokol üyeleri.
Arkasında bir dizi polis adeta perde örüyor taa en arkaya atılan vatandaşa.
Katılıp katılacağına resmen pişman oluyor insanlar.
Çünkü ne bir şey görebiliyorlar tören adına, ne de saygı görüyorlar.
Kısacası...
Öteden beri törenler, adeta protokole yapılır oluyor.
Cefasını ise vatandaş çekiyor.
Protokol tamamen kalksa bu sorun da ortadan kalkacak ama nerde?...
.......

Program içinde yer alan iki önemli bölüme dikkat kesilenler var...
Başbakan Erdoğan'ın bu gün geleceği ve iki gün geçireceği Eskişehir programında, siyasi anlamda önemli iki bölüm var.
Birincisi; Anemon Otel'de yapılacak olan Partisinin il Divan toplantısı.
Diğeri ise; Pazar sabahı, kaldığı Anemon Otel'de öğlen saatlerine kadar yapacağı kişisel görüşmeler.
Bu iki bölüm, Eskişehir'deki Ak parti açısından önem taşıyor.
Anemon Otel'de saat 15.00 de başlayacak olan İl divan toplantısının açılış konuşmasını yapacak Başbakan Erdoğan.
Ardından, toplantı Basına kapatılacak.
Ve bu kapalı bölümde Başbakan, hem partilileri dinleyecek, hem de muhtemelen beraberinde getireceği notlar çerçevesinde sorular soracak.
Belki bu sorular, hesap sorma şekline de dönüşebilecek.
Pazar günü ise, öğlen saatlerine kadar kaldığı Otel'den ayrılmayacak Başbakan.
Bunun nedeni, aynı saatlerde Üniversite sınavının olması.
Dolayısıyla...
Otel'de bazı görüşmeler yapacak.
Başbakan bu özel görüşmeleri kimlerle veya hangi heyetlerle yapacak? Bilinmiyor.
Sonuç olarak...
Başbakan'ın Eskişehir programı içinde yer alan hem İl divan toplantısı, hem de Otel'de ki görüşmeleri büyük ölçüde gündem işgal edecek.
Hem Basına kapalı il Divan toplantısında ki tavrı, hem de Otel'de yapacağı görüşmeler kim bilir, belki de mahalli seçimlere yönelik bazı ipuçları bile verebilecek.
Netice itibarıyla...
Başbakan Erdoğan Eskişehir'e iki büyük projenin açılışı için geliyor.
Biri; Yüksek Hızlı Trenin Eskişehir-Konya seferlerini başlatma, diğeri ise 2013 Türk Dünyası Kültür başkenti projesine start verme.
Fakat...
Siyasi çevreler, özellikle de Ak parti çevresi daha çok Başbakan'ın İl divan toplantısında ki tavrı ile, Otel'de yapacağı görüşmelere kilitlenmiş durumda.
.......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki tane çiftçi; biri Adana`lı diğeri Kayseri`li, sohbet ediyorlarmış; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar. Adana`lı başlamış :
-Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoruz demiş... Kayseri`li de bunun üzerine,
-Yav bizim de vardı öyle eski bir arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık...

Haberleri