Vatandaşın cebine dokunmaya gör...

    “Hükümetleri ekonomi getirir ekonomi götürür” sözü çok kullanılır.Çoğu kişi, en güçlü iktidarların bile bozulan ekonomi karışsında iktidarını koruyamayacağını savunur.Bu sözün doğruluğu konusunda zaman...

 


 


 


 


“Hükümetleri ekonomi getirir ekonomi götürür” sözü çok kullanılır.


çoğu kişi, en güçlü iktidarların bile bozulan ekonomi karışsında iktidarını koruyamayacağını savunur.


Bu sözün doğruluğu konusunda zaman zaman şüpheye düştüğümüz olmuştu.


Bize göre ekonomi kötüyken ve daha da kötüye gideceği ortadayken, mevcut iktidarın hala iktidarını koruyor olması, sözün doğru olmadığı kanaati taşımamıza neden oluyordu.


Bunu dillendirdiğimizde ise, sözün doğruluğuna inanan siyaset ve ekonomi bilgi düzeyleri yüksek kişilerden şu açıklamayı sık sık duyar olmuştuk.


 “Kötü ekonomi, yoksul ve dar gelirli vatandaşın cebine dokunmadığı sürece iktidarlar için bir sıkıntı yoktur. Fakat ekonomi bu kesimin cebine dokunduğu an, iktidarlar için çöküş sinyalleri başlar. Zira bu kesim için ekonomi, ceplerine giren ve çıkan para ve bu para ile alabileceklerinden ibarettir”


Nitekim buna mahalli seçimler öncesinde bizzat şahit olduk…


Zira…


Poşetlerin 25 kuruş’a satılması kararı, mevcut iktidara karşı özellikle bu kesimden gelen  müthiş bir tepkiye  neden oldu.


Seçim öncesi yapılan sokak röportajlarında bile, mevcut iktidarı o güne kadar desteklediğini açık açık söyleyen insanlar, “Poşet de para ile satılır mı?” diyerek tepki gösterip, oy vermeyeceklerini söylüyordu.


Nitekim iktidar ciddi sayılabilecek oranda oy kaybı yaşadı o seçimlerde.


Seçim sonuçları üzerine yapılan analizlerde ise iktidar partisinin oy kaybına uğrama nedeni olarak, bu ve benzeri vatandaşın cebini direkt etkileyen sıkıntılar gösterildi.


Şimdi…


Şu sıralar görebildiğimiz kadarıyla sigaraya yapılan zam da toplum üzerinde buna benzer bir tepki oluşturmuş vaziyette.


İktidarı son seçimde dahil destekleyen birçok kişi, sigara zamlarıyla ilgili olarak özellikle sosyal medya üzerinden iktidarı eleştiriyor.


Pek çoğu yapmış olduğu paylaşımlarla “Seçimde görüşürüz” falan demeye başladı.


Sonuç olarak…


Hükümetleri gerçekten de ekonomi getirip, ekonomi götürüyor…


Bozulan ekonominin yarattığı olumsuzluk vatandaşın cebine yansımaya görsün…


Kesin götürüyor…


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


Ağacın gölgesi ile idare ediyoruz resmen…


 


2018 yılında yapay zeka bilimsel yayın sıralamasında Türkiye 12 nci sırada yer almış.


Kanada, İspanya ve Rusya gibi ülkeleri geride bırakmış.


İnsan ister istemez “madem bu kadar araştırma ve yayın yapılıyor, bunlar paraya niçin dönmüyor?” diye sorguluyor.


öyle ya…


Niçin sayısı bir hayli fazla olan bu araştırma ve yayınların meyvelerini toplayamıyoruz?


Bunun tek bir cevabı var:


Ağaçlarımız harika ama meyve vermiyor. çünkü ağaç aşılama tekniğinden yoksunuz. Ancak gölgesiyle yetiniyor, meyvesini ise ithal ediyoruz.


Demek ki yaptığımız bilimsel yayınlar, pratik sonuç doğurmayan araştırmalardan ibaret.


Ya bilinen şeylerin tekrarı ya da havada kalan araştırmalar.


çoğunun çalıntı olduğunu söylemiyoruz bile…


O yüzden…


Fazla bilimsel yayınımızın olması, bu yayınların meyvesini yiyemedikten sonra pek bir anlam taşımıyor.


Sonuç olarak…


önce ülkeyi içine düştüğü akademik çöplükten biran önce kurtarmanın yolları bulunmalı.


Aksi takdirde…


-“O kadar çok makalemiz var, ortada niçin bir ürün yok” diye daha çok kara kara düşüneceğiz galiba…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Sıra geldi çöküşe…


 


 


-Dayanışmanın yok olması.


-üretimin zayıflaması.


-Tüketim çılgınlığı.


-Vergilerin artması.


-Liyakatin dikkate alınmaması


-Adaletsizliğin yaygınlaşması.


-Umutların kırılması.


-Göçün hızlanması.


-İblisane bir gurur ve kibir.


-Gösteriş, riyakarlık ve yalakalık.


-En kötüsü de: Her şey normalmiş gibi, bütün bunları görmezden gelen ve kabullenen bir topluğun olması.


700 yüzyıl önce yaşamış olan İbni Haldun, bir toplumun çöküş nedenlerini yukarıdaki şekliyle sıralamış.


Yüzyıllar öncesinden böyle bir sıralama yapmış…


Tek tek bir daha okuduğunuzda şunu göreceksiniz:


Maşallah hiçbirini atlamamışız ülke olarak…


Tek tek yerine getirmişiz yapmamamız gerekenleri…


Sıra haliyle çöküşe gelmiş…


Böyle giderse o da olacak sanki…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


Zenginleri doyurduğumuz gün…


 


Sosyal medya üzerinde izledik.
Ama kılığına giriyor adamın biri.
Elinde 500 dolar isabet etmiş bir loto bileti.
Şehrin en zengin mahallesine gidiyor önce.
İki kişiyi durduruyor.
Durdurduğu iki kişinin de hallerinden son derece iyi durumda oldukları belli.
-“Ben görme özürlüyüm. Biletime para çıktığı söylendi ama emin olamadım. Siz de bakabilir misiniz?” diye veriyor bileti.
İyi giyimli ilk adam, daha bilete bakar bakmaz alıp kaçıyor.
Diğeri ise…
-“çıkmamış. Seni kandırmışlar” diyerek bileti cebine sokuyor.
Ama kılığına girmiş adam bileti istese de vermiyor.
-“ben senin yerine atarım bunu” diyerek, biletle birlikte uzaklaşıyor.
Aynı durumu şehrin en fakir Mahallesi’nde deniyor adam.
Yine iki kişiyi durduruyor.
üstleri başları perişan. Fakir oldukları her hallerinden belli.
Her ikisi de biletlere bakıyor.
-“Evet. 500 dolar kazanmışsın. Hemen git ve paranı al. Güle güle de harca” diyerek veriyorlar bileti.
En az onun kadar sevindikleri de samimi bir şekilde gösteriyorlar.
Bunun üzerine adam gerçeği söylüyor.
Ama olmadığını belirtip, her ikisine de 10’ar dolar veriyor.
10’ar doları alan her iki kişi de en son bir gün önce ve bir öğün yemek yemiş.
Ve…
çekilen film “bu dünya zenginler doyduğunda güzel olacak” sloganı ile sona eriyor…


 


.......................................................


Biraz da gülmek lazım.



Askeriyede, Karacıların komutanı bir askeri çağırmış. 
Asker - 'Emret komutanım' diyerek yanına gitmiş. 
Komutanı yere yatmasını istemiş.
Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş
Asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz ezilmiş.
Komutan diğerlerine dönerek :
'İşte cesaret' demiş.
Havacıların komutanı da bir asker çağırmış. 
Asker yine; 'Emret komutanım' diyerek yanına gitmiş.
Komutanı helikoptere binmesini emretmiş.
Asker helikoptere binmiş ve havalanmış daha sonra
Komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş. 
Asker de Emre itaat etmiş ve atlamış. 
Yere çakılmış ve can vermiş.
Komutan da diğeri gibi dönerek :
'İşte cesaret' demiş .
Sıra gelmiş Denizcilerin komutanına. 
Komutan askerini çağırmış.
Asker çakı gibi hazır ol’a geçmiş ve; 'Emret komutanım' demiş.
Komutan :'Derhal denize atla ve 30 dakika yüzeye çıkma' demiş.
Asker "Yürü len ordan. Sıkıyorsa bi tarafın sen atla da görelim' demiş.
Komutan, diğer komutanlara dönerek :
'İşte asıl cesaret budur' demiş...


 


 

Haberleri