Yalın Tunalı'dan "Naziler Geldi"

  Yalın Tunalı 2018’de “Yağmurhane” şiir kitabıyla okuyucu ile buluşmuştu. Altu Kitapevi yayınları arasında yer alan, Temmuz 2020 tarihli ve “Naziler Geldi” ismini taşıyan ikinci kitabı ise küçürek (çok kısa) öykülerden...

 


 


Yalın Tunalı 2018’de “Yağmurhane” şiir kitabıyla okuyucu ile buluşmuştu. Altu Kitapevi yayınları arasında yer alan, Temmuz 2020 tarihli ve “Naziler Geldi” ismini taşıyan ikinci kitabı ise küçürek (çok kısa) öykülerden oluşuyor. Kitaptaki öykülerin her biri, bu genç yazarın yalın bir üsluba eşlik eden sanatsal birikiminin ve edebi zekâsının ışıltılarını taşıyor. Diğer yandan kitabını okurken –çok farklı zamanlarda da olsa– bu genç edebiyatçı ile (Maarif Koleji iken Anadolu Lisesi olan) aynı okuldan mezun olmanın keyfini yaşadığımı da söylemeliyim.


 


Küçürek öykü, çok kısa oluşuna rağmen hâlâ karakter ve olay örgüsü sunabilen, benzersiz bir edebi türdür. İngilizce temelli Batı edebiyatından Türkçeye hikâye veya öykü olarak çevirdiğimiz “story” sözcüğü roman ve senaryoyu da içine alacak şekilde kullanılır. Aynı çevreler, bilinen türde öyküyü ifade etmek için “short story” ifadesini tercih ediyorlar. Küçürek öykü için ise “microfiction” veya “very short story” gibi terimler kullanılıyor.


 


Küçürek öykü, sayı olarak 750 sözcükten daha kısa anlatılardır. Hatta tek cümleden oluşanları bile görülür. Şiirde olduğu gibi yoğun bir anlatımdan yararlanılır ve anlatılmayanın okuyucu tarafından hayal edilmesi beklenir. Bu çerçevede Yalın Tunalı’nın şiir yaklaşımı ile “Naziler Geldi”deki küçürek öykü anlatımının birbiriyle yakınlığı dikkat çekicidir.


 


Yalın Tunalı’nın küçürek öyküleri bu edebi türün ruhuna uygun olarak insan yaşamından kesitler, küçük olaylar ve içsel konuşmalar sunuyor. Bu tür öykülerin sınırlı ve kısıtlı dünyasında insanın duygu ve hayal dünyasını, olaylar karşısında şaşkınlığını, olana bitene cevaplarını ya da cevapsızlığını, kitleler için yalnızlığını bulmak mümkün oluyor.


 


Küçürek öykünün kısa yapısı, anlamı açıkça ortaya koymaz. Anlam, simgelerin içine gizlenmiş haldedir. Yalın Tunalı da bu özelliği kendi öykülerinde başarıyla ortaya koyuyor. Tunalı’yı okurken anlatılmayanın gizemini çözmek ve her öykünün ardından gizem üzerine yorumlar yapmak kitabı eğlenceli hale getiriyor.


 


Küçürek öykü üzerine örnekler verilirken sıklıkla fabl türü kısa masallar ile Nasreddin Hoca fıkraları anılır. Tunalı’nın küçürek öykülerinde de Hoca’nın bir insani sır içeren fıkralarını hatırlamamak mümkün değil. Tunalı, Hoca’nın kentinde onun yüzyılların içinden damıtılıp gelen ilginç bakış açısını kitabındaki 124 öyküye taşıyor.


 


Müzik ve tiyatroya olan ilgisini edebiyatla bütünleştiren Tunalı kitabını gene kendi üslubuyla tanıttığı önsözünde şunları söylüyor: “… tabiri caizse vur-kaç tavrında öykü akımına gayri ihtiyari girdiğimi fark ettiğimde henüz birkaç senelik öykücüydüm. Sonradan bu öykü tavrının çehov’un ‘en sevdiğim deniz betimlemesi bir çocuğa aittir: deniz büyüktür’ aforizmasını çok iyi sarmaladığını keşfettim. Gerçekten … bu öykü anlayışı, günümüz dünyasının sorunlarını şipşak bir hızla vurgulayıp maksadını yerine getirip sahneyi terk eden tiyatrocu gibi alkış buluyordu.


 


Umarım benim ağırlıklı olarak 7-8 seneye yayılan ve çoğunlukla mizahı silah gibi kullandığım bu öykülerim size de bir yerinden temas eder. Hep beraber gülmek dileğimle…” İşte size; Tunalı’nın anlatımıyla Nasreddin Hoca geleneği…


 


Batıda olduğu gibi bizde de küçürek öykü yazarları var. Yalın Tunalı yeterince tanışık olmadığımız bu türü mizahla yoğurarak edebiyat soframıza sunuyor. Yeni başarılı çalışmalarını okumayı dileyelim.


 

Haberleri