YAŞLILARA İTİBARLARINI GERİ VERELİM
Gelişmiş ülkelerde, yasama organları ve idareci konumda olanlar, mutlaka insan psikolojisi konusunda ya bilgi sahibidirler ve gerekli eğitimi almışlardır, veya psikolog danışmanları vardır. Yapacakları yasa ve yönetmeliklerde veya...
Gelişmiş ülkelerde, yasama organları ve idareci konumda olanlar, mutlaka insan psikolojisi konusunda ya bilgi sahibidirler ve gerekli eğitimi almışlardır, veya psikolog danışmanları vardır. Yapacakları yasa ve yönetmeliklerde veya halka yönelik alacakları kararlarda mutlaka psikolojiden yararlanır ve insan psikolojisini göz önünde bulundururlar. İnsanları ve toplumu rencide edecek, zor durumlarda bırakacak ve gururlarını incitecek şekilde kesinlikle davranmazlar. Zaten, bu önemli konuya uygun olmayan bir karar, yine insan psikolojisini önemseyen yetkililerin idareci olduğu Sivil Toplum Örgütlerinin bu görevlileri tarafından, önce kararı alanlar hemen ikaz edilir, düzeltilmediği takdirde de toplumsal gösteriler şeklinde düzeltmeleri için toplumsal baskı uygulanır.
Gerek geri kalmış, gerekse gelişmekte olan ülkelerde, bürokratların böylesi bir insan psikolojisine önem vermeleri ise enderi nadirattandır. Ve alınan kararlarda, öncelik, iktidardakilerin siyasi beklentileri ön planda olacağından, alınan kararla ilgili olanların psikolojileri, karardan olacak etkilenmeleri pek fazla düşünülmez. Bu ülkelerde, Sivil Toplum Örgütlerinin yetkililerinin de insan psikolojisine ilişkin eğitimleri veya psikolog danışmanları yaygın olmadığı için, hemen ikaz etmeleri söz konusu olmaz. Belki diyorum, ancak insanlar alınan bir karardan zarar görüp gururları incindikten yavaş yavaş ikaz mırıltıları çıkmaya başlar. Toplumsal gösteri ve yürüyüş ise hak getire.
Yazının başlığından, sözü nereye getireceğim iyice anlaşıldığına göre, artık konuya açıkça girebilirim.
Halk arasında asırlardır şu iki özdeyiş vardır: "Beleş atın dişine (yularına, dizginine, yaşına) bakılmaz" ve "Bedava sirke baldan tatlıdır". Bu özdeyişler, bedava malın, ilk andaki aldatıcı insan sevincini ancak yansıtmakta, malın elde edilişinden sonra olabilecek insan ruhundaki olumsuz gelişmelerden ise oldukça uzaktırlar.
Engelli ve yaşlı vatandaşlara ücretsiz seyahat hakkı tanıyan düzenlemenin usul ve esaslarını belirlemek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan Ücretsiz veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliği, 04 /Mart / 2014 tarih ve 28931 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre, 60-65 arasındakiler şehir içi yolculuklarını (taksi ve minibüsler hariç) ve şehirlerarası deniz ve demiryollarındaki seyahatlerini %50 indirimli yaparken, 65 yaş üstündekiler ise bu yolculuklarını tamamen ücretsiz yapmaya başladılar. İlk günler, "Cicim ayı" misali, bu insanlarımız, emeklilik veya yaşlılık aylıklarındaki yetersizlikleri sonucu, zaten kıt kanaat olan geçimleri nedeniyle sevindiler. Fakat, uygulama başlayınca, bu sevinçleri kısa sürdü. Hani sevinci kursağında kaldı derler ya! Aynen öyle oldu. Çünkü, zaman içinde, ücretsiz yolculuk yapılan herhangi bir vasıtada hem yaşlı kişiler, hem de özellikle özel halk otobüsleri şoför ve yetkilileri tarafından, bu uygulamaya ilişkin sakıncalar fark edilmeye ve çok üzücü olaylar da yaşanmaya başlandı.
Yaşlı kişilere, diğer yolcular tarafından, anlamlı tebessümlerle karşılanmaya ve beleşçi gözüyle bakılır konuma düştürler. Bu gözle bakan diğer yolcular, "biz para vermişiz ve tabii ki oturmayı biz hak ediyoruz" düşüncesine kapılmaya başladırlar. Bu düşüncede olan gençler bile, yaşlı teyze ve amcalara yer vermez oldular. Hatta, bastonlu bile olsa, bu davranışından vazgeçmeyen ve yaşlının gözüne baka baka bu saygısızlığına devam edip, bu saygısızlığını paraya değişenler çoğunluğu oluşturmaya başladı. Yakınlarımdan ve hastalarımdan duyduğum örnekler, gün geçtikçe artıyor ve çok üzülüyordum. Başlangıçta, özellikle gençlerin bu davranışını, saygının artık bittiğine yorumlayan yaşlılarımız, durumu anladıkça üzülmeye başladılar ve bu uygulamaya karşı mırıldanmaya başladılar. Çünkü, yaşlı olmayanlar, onların hem emekli maaşlarının yetersizliğini göz önüne almıyorlar, hem de onları zavallı, fırsatçı ve hatta dilenci gibi görüyorlardı. Bu yaklaşım ise, yaşlılarımızın gurunu incitiyor ve duygusal ağırlıklı karakteri olanlar, yukarıda saydığım davranışlara muhatap olmamak için, toplu taşıma araçlarına binmemeye başladılar. Ya yürümeyi veya zorla parasını vermeyi tercih eder oldular. Bu şekilde davranan yaşlıların sayısı da gün geçtikçe artış göstermektedir.
Konunun diğer gurur kırıcı yönü, özellikle halk otobüslerinin şoförlerinden oluyor. Zaman zaman "bedavacılara yer verin gençler" diye seslenen, bindiği ön kapının hemen dibinde bekleyip, dizlerindeki ağrılar nedeniyle arkaya geçemeyen ve yine ön kapıdan inmeye çabalayan yaşlılara, eskisi gibi anlayış göstermeyen ve onları arka kapıya gitmeleri için zorlayan şoförlerin sayısı artmaya başladı. Daha önce, hastalığı nedeniyle,1-2 durak sonrasına parası ile binen yaşlıya hürmet ederek yaklaşan şoförler, bu şekilde kısa mesafe sonra inen yaşlıya,"Tabi, bedava buldunuz, bol bol biniyorsunuz" şeklinde taciz edici sözler de söylenir oldu.
Halbuki, yaşlı psikolojisi yanında, gençlerin de bu ücretsiz uygulamayı, yukarıda belirttiğim örnekler şeklinde değerlendirilebilseydi, insanlar arasında oluşmuş olan bu etik değerler zedelenmeyecek ve yaşlıların itibarları zarar görmeyecekti. Hele hele, halk otobüslerine yapılan son zamanlardaki zamlar, bu hoş olmayan durumu daha da katlamış durumda.
Yapılacak şey, 60 yaş üstündeki tüm kişiler için %50 ücret konmasıydı. Böyle bir değişiklik yapılırsa, son zamlara da gerek kalmayacaktır. "Ucuz mal, pahalıdır" misali, bu ücretsiz uygulama da, hem yaşılar, hem de vasıta sahipleri için pahalıya patlamış durumda. Düzeltilmesi ümidi ile.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.
NOT-2: 17 Eylül Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETİ" nin 10 ncusuna inşallah devam edeceğim.