YENİ ANAYASA VE ASKER

Yeni anayasa çalışmaları, hız kazandı ama tartışmalar sürüyor. AK Parti’nin, başlattığı çalışmalara, CHP ve MHP yanında, diğer kesimlerden de eleştiri geldi. Ancak Anayasa çalışmalarında veya bu alandaki önerilerde,...

Yeni anayasa çalışmaları, hız kazandı ama tartışmalar sürüyor. AK Parti'nin, başlattığı çalışmalara, CHP ve MHP yanında, diğer kesimlerden de eleştiri geldi. Ancak Anayasa çalışmalarında veya bu alandaki önerilerde, hedef, "KÜRT SORUNU" ve "ASKER" dir. Bu iki unsurun gündemde kalması için, bazı kesimler ciddi gayret gösteriyorlar. Kürt soru'nun da bazı adımları atamazsa, ya da 'asker sorunu' nda kararlı ve yürekli davranamazsa, sivilleşme demokratikleşmeye yetmeyebilir görüşündeler.
Nitekim Yeni Anayasa taslağı daha ortada yokken, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, geçiş sürecine ilişkin bir yol haritası çıkarması, bunu da kamuoyu ile paylaşması esasa hedefin, "ASKER" olduğu da ortaya çıktı. Bu açıklamalara göre, "Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı' na, bağlanması... Darbelere dayanak olan 35. Madde'nin kaldırılması... Jandarmanın yapısının değişmesi... Profesyonel orduya geçiş... Zorunlu askerliğin tartışmaya açılması... Askerlikte kötü muameleye son verilmesi... General Muğlalı adının Gürpınar'daki kışladan silinmesi... Askerlik derslerinin kaldırılması... yer aldı.
Bu görüşler, orduyu, tartışmaya açmak değil de nedir?
Hülasa bazı odaklar, "Askere siyaset alanı kapatılmadan, sivilleşme olmadan demokrasi ve hukuk devletinin kapıları açılamaz" görüşündedir. Elbette "ASKER" le ilgili değişiklikler, yeni anayasada yer alabilir. Ancak askeri tamamen pasifize etmek, ülkeye yara değil zarar da verecektir. Türkiye' de siyasetin emrinde olan kurum/kuruluşların durumu ortadadır. Hepsinde icraatlar, her iktidara göre şekil aldı. Oysa devlette, süreklilik esastır.
Bazı köşe yazarlarının,, "...Siyaset sınıfı, uzun yıllar kendi kendini aldattı. Tepesindeki 'askeri vesayet'i kabullendi. Askerin darbelerle çizdiği 'kırmızıçizgiler 'in içindeki dar alanda oynadı. Askerin, devlet içindeki devlet gibi olan rolünden sadece kapalı kapılar arkasında yakınmakla yetindi." gibi kışkırtıcı sözler, ortamı gerdiği gibi TSK' ya da zarar verir.
Ayrıca Türkiye' de bulunan veya ziyaret eden, AB kurmayları adeta sömürge valisi gibi hareket ediyor. Siyasi otorite ise adeta, bu gelişmeleri seyretti. Bu durum ise Avrupa Birliği kurmaylarını, daha da cesaretlendi. Her İlerleme Raporunun, önemli bölümlerinde sürekli askerin rolü oldu.
Nitekim Kretschmer, 'Hükümet bazı adımlar atmak istese bile hepimiz biliyoruz ki ülkenin farklı kesimlerinde, devlet bürokrasisinde, orduda bir mukavemet var. Bir tarafta belli bir dönem için gelen siyasiler, hükümet var. Diğer yanda özellikle çok net ideolojik duruşu olan ordunun temsil ettiği güçlü devlet kurumları var' görüşünün arkasında, ülkemiz açısında hiçte hayra alamet olmayan düşünce ve senaryolar var. Çünkü Türk toplumunu bugünlere, ASKER" ve "KÖYLÜ" taşıdı.
Türkiye' de, asker etkisiz hale getirilirse, ülkemizin bağımsızlığı ve ülke bütünlüğü tehlikeye girer. Bu gerçeği çok iyi bilen, Avrupa ülkeleri, dış ve iç şer odakları, askeri etkisiz hale getirmek için her yolu kullanıyor. Türkiye'deki senaryoları ve hedefleri önünde, Türk Silahlı Kuvvetleri' ni, engel olarak düşünüyor, Bu engellin kalkmasını da, TSK' yı etkisizleştirmek de görüyorlar.
Hülasa yeni Anayasa gerekçe gösterilerek, önce ordunun komuta kademesini istedikleri gibi düzenlemeleri gerekiyordu da onun için. Sıra orduları dağıtmaya gelmişti. O nedenle de TSK' yı, dağıtma düşüncelerini tartışmaya açtılar!
Türkiye Anayasa yapmadan önce, "ASKER" üzerinde değil, yöntem üzerinde mutabakat sağlamak zorundadır. Anayasa"DEMOKRATİK" veya "demokratik olmayan" yöntemlerle mi gerçekleşecek önce buna karar vermelidir.
Anayasa yapım sürecinde, halkın talep ve görüşlerini örgütlü bir biçimde ifade edecek olan sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler de çok önemli bir görev üstlenir. O nedenle de anayasa yapılırken, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, kurum/kuruluşların, özellikle de akademisyenlerin görüşleri alınmalıdır.
Aslında sağlıklı bir Anayasa yapmak, güç bir iştir. Onun içinde ' Toplum Katılımı" ve " Ortak akıl" ve "Orta payda" gibi kavramların, çalışmalara hakim kılınması, toplumun tüm kesimlerinin önerilerinin dikkate alınması, olmazsa olmaz koşuldur.
Ayrıca halka ve muhalefete rağmen, Anayasa da yapılamaz. Ayrıca iktidar partilerinin, tek başına anayasa yapması toplumda kabul görmediği gibi, Anayasa değişiklilerinde olduğu gibi, sürekli tartışma ve eleştiri konusu olur. Ülke genelinde, gerginlik, kutuplaşma ve zıtlaşmalara, ivme kazandırır. Ülkeye de vakit kaybettirir. Çünkü ANAYASALAR TOPLUMSAL UZLAŞMA METİNLERİDİR.

Haberleri