YENİ MÜFREDAT!

             Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eskişehir Şube Başkanı, Sayın Sevgi AKMEN, düzenlediği basın toplantısında, Yeni müfredatı, dine dayalı, yeni bir toplumsal düzen inşa etme çabasının, bir parçası...

 


            çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eskişehir Şube Başkanı, Sayın Sevgi AKMEN, düzenlediği basın toplantısında, Yeni müfredatı, dine dayalı, yeni bir toplumsal düzen inşa etme çabasının, bir parçası olarak değerlendirdi.


               Ayrıca yeni müfredatı, eleştirenler, kadının ikinci sınıf olarak gören, bir yaklaşımın benimsediğini, çocuk yaşta evlilikler teşvik ettiğini, 5. Sınıf Sosyal Bilgiler ders kitabından ‘Atatürkçülüğü ve Atatürk İlke ve İnkılâplarını öğreniyorum’ bölümüyle ‘Atatürk İlke ve İnkılaplarını’ bölümlerinin çıkarıldığı belirttikten sonra,” ülkemizin, geleceğinin karartıldığı kaygısı ile yeni müfredatı, doğru bulmuyorlar.


              Aslında tartışma yaratan, müfredat yadırganmamalıdır. çünkü “ Eğitim Bir Sen’ in raporu ve Enerji Bakanı Taner Yıldız,  "Halkın, eğitim seviyesi arttıkça, bize güven azalıyor." Sözleri, YöK Denetleme Kurulu üyeliğine atanan, Prof. Dr. Bülent Arı’da  “…Okuma oranı arttıkça, beni afakanlar basıyor. Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede.” görüşleri, müfredatın ayak sesleriydi.


               Oysa Cenabı Allah, “Hiç bilenlerle, bilmeyenler, bir olur mu?” buyurmuştur. Ayrıca. Peygamberimiz, Hz. Muhammed "ilim, kadın ve erkeklere farzdır" demiştir.  Ayette de buyrulduğu üzere, ilim yönünden, kendini yetiştirenle, yetiştirmeyen bir değildir. İbadet ve kulluk vazifelerimiz için, önce ilim, sonra amel gelir.


              Nitekim Batı medeniyeti ve bugünkü modern bilim ve teknoloji; temellerinin gelişimini, Farabi, ibni Sina, El Burini gibi, bilgilerin, yaşadığı dönemdeki, İslam bilim ve medeniyetine borçludur. Batı'nın, bunu örtme ve bilimini, Eski Yunan'a indirgeme çabaları, İslam'a karşı Batı'nın, tarihsel bilinçaltı düşmanlığının bir yansımasıdır.


             Dün ve bugün olduğu gibi, İslamiyet’le ilgili, gerçekleri saptırma çabaları sonucu, kendi tarihi ve dininden habersiz, genç nesiller, maalesef içerden yapılan yanıltıcı ve yönlendirici propagandalarla, boşluğa yuvarlanmış; Batı'nın, cazibesine kapılarak adeta kaybolmuştur. Kendi mirasına sahip çıkarak, geliştiremeyen; İslam referanslı topluluklar, bu hatalarının bedellerini, ağır bir şekilde ödemiş ve ödemeye devam ediyorlar.


              Nitekim İslam ülkelerinin, toplam nüfusu 1 milyar 680 milyon olan.  Müslüman ülkeleri, teknoloji, eğitim, sağlık, spor ve marka katma değer kategorilerindeki üretimleri Almanya'nın, yarısı bile değil.


           Yani Almanya, 1 milyar 680 milyon nüfusa sahip, 57 Müslüman ülkeden, daha çok katma değer üretiyor.


              Ayrıca ABD Başkanlarından Richard Nixon’un,Müslüman ülkelerde, demokrasi ve laiklik, olmasına izin veremeyiz. Eğitim sisteminin ve ülke idaresinin, din temelleri üzerine kurulması gerekiyor. Başlarındaki çobanı ele geçirince, ülkeyi, biz yönetiriz. Bu doğrultuda tedbirler almak zorundayız. sözleri,  sözde kalmadı. bzı İslam ülkelerini, bu stratejileri sayesinde, istedikleri yöneticiler ile yönettiler.


              O nedenle de Müslüman ülkelerde, demokrasi ve laiklik, devlete, eğitim ve yaşamda, ön planda tutulmalıdır. Ayrıca  Laiklik ve Atatürkçülük, asla dinsizlik değildir. Nitekim Milli Eğitim Bakanlarımızdan, Rahmetli Avni Akyol: “Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız” demiştir. İşin doğrusu da bu değil midir?


              öte yandan yeni müfredatta, Atatürk’ ün, yer almaması da önceden belliydi. Hükümete yakınlığıyla bilinen, Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Senin hazırladığı ’ , raporda, ortaokul ve lise müfredatlarından, inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinin çıkarılması, din ve ahlak eğitiminin, birinci sınıftan itibaren verilmesi ve 15 temmuz darbe girişiminin, eğitim programlarında, yer alması gibi, öneriler vardı.


               Şu bir gerçek ki Atatürk’ ün ve Atatürkçülüğün, müfredatta çıkarılması ile eğitim sistemi, bilimsel olmadığı gibi, bireylerin inançlarını, özgürce yaşaması da mümkün değildir. Gerçek anlamda, laik olmayan, bir eğitim sistemi ile bireyler arasında, eşitlik ve adaleti sağlamak ve temel hak ve özgürlükler alanının, genişletilmesi de söz konusu olamaz.
              Atatürkçülüğün, olmadığı bir eğitim sisteminde, eğitimin, demokratik ve bilimsel olması, bireylerin inançlarını, hiçbir baskı altında kalmadan, gerçek anlamda özgürce yaşaması da mümkün değildir özgür düşünceli, özgür vicdanlı, özgür davranışlı, kuşaklar yetiştirmenin, gerçek demokrasi ve eşit yurttaş, olmanın, tek yolu, laik devlet, Laik eğitim, laik yaşamdır. 


                 Eğitimde, verimliliğin artırılması, sürekli gelişme ve yenileşmenin sağlanması, bilimsel araştırmalara, değerlendirmelere, dayalı olarak, bilgi ve teknoloji üretmek, kültürümüzü geliştirmek, ancak Atatürkçü, laik ve çağdaş, bir müfredatla mümkündür. 

Haberleri