Yeraltı Suları Sorunumuz

İstikbal Gazetesi’nde yer alan haber metni şöyle başlıyor: “Sivrihisar ilçesine bağlı Yeniköy mahallesinde bulunan tarlada oluşan dev obruk, mahallede yaşayan vatandaşları endişelendiriyor. Sivrihisar ilçesine bağlı Yeniköy...

İstikbal Gazetesi’nde yer alan haber metni şöyle başlıyor: “Sivrihisar ilçesine bağlı Yeniköy mahallesinde bulunan tarlada oluşan dev obruk, mahallede yaşayan vatandaşları endişelendiriyor. Sivrihisar ilçesine bağlı Yeniköy Mahallesi Kaldırım Merası mevkiinde oluşan dev çukur, mahallede yaşayan köylüleri tedirgin ediyor. Geçtiğimiz yıllarda çevrede bulunan diğer tarım arazilerinde de görülmeye başlayan dev obrukların sayısı her geçen gün artıyor. Duyarsız vatandaşlar tarafından açılan su kuyuları ve yanlış su tüketimi sonucunda oluştuğu iddia edilen dev çukurlar mahallelileri endişelendiriyor. Göçüklerin oluşması sonucunda tarım arazileri büyük zarar görüyor.


Obruk, içinde su biriken çukur yer veya doğal kuyu anlamında kullanılan bir sözcük. Konya Ovası’nda ilginç örneklerini eskiden beri görmekteyiz. Son zamanlarda ovada sık aralıklarla yeni obruklar oluşmaya başladı. Uzmanlar bunun nedeninin kaçak kuyular ve vahşi sulama olduğunu söylüyorlar. Yer altı suyunun aşırı miktarda kullanılması sonucu, suyun seviyesi düşünce zemin çöküntüleri başladı. Bölgede oturanlar bir anda tarlalarının orta yerinde veya evlerinin hemen yakınında çöküntüyle dev çukurlar oluştuğunu izliyorlar. Şimdilerde bu korku, Sivrihisar yöresinde de kol gezmeye başladı.


Artık iyi biliyoruz ki; dünya ve doğal yaşam ortamları her geçen gün biraz daha ellerimizden kayıp gidiyor. Çevre kirliliği, doğal kaynakların sınır tanımaz, akıl dışı ve ahlaksız kullanımı konusunda uyarıların hâlâ ciddiye alınmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu uyarı haykırışlarını kavramayanlar var. Ayrıca bu uyarıları bir takım okumuş insanların eğlencesi sananların sayısı hiç de az değil. Ama bir gerçek var ki, her geçen gün yeryüzünde yaşam elden gidiyor. Aynen zamanı geri gelmez biçimde yitirdiğimiz gibi, doğal yaşam çevremizi yitirdiğimiz noktada da geriye dönüş olmayacak. Bu, dönüşü olmayan yol… Dönüşsüzlük gerçeği ise ancak yol alındıktan sonra öğrenilebiliyor.


Hem yaşamın doğal dengelerinin korunması, hem de insanların yaşam sürekliliğinin sağlanması için ciddiyetle dikkate alınması gerekenler var. Öncelikle; su ve toprak çeşitliliği ile zenginliğinin korunması, yakın ve uzak ihtiyaçları karşılamak üzere akılcı ve ahlaklı kullanılması gerekiyor. Bugünkü çılgın, sorumsuz, ahlaksız, başıboş ve akıldışı kullanım düzeyinde ısrar edilirse; dünya nüfusu çok yakında içecek su, yiyecek gıda bulamamak tehdidi ile yüzleşebilir.


Eskişehir gibi; yeraltı sularının değişik amaçlarla kullanıldığı yerleşimlerde iki önemli tehdit var. Bunlardan birincisi; tatlı su kaynaklarının aşırı ve bilinçsiz kullanılması sonucu yeraltındaki bu değerli hazinenin hızla tüketilmesidir. İkinci tehdit ise yeraltı su kaynaklarında hızla yaygınlaşan geri dönülmez kirlenme durumudur. Türkiye’nin su ihtiyacının büyük bölümünü karşıladığı yeraltı kayaklarındaki kirlenme düzeyi hakkındaki risk ile ilgili bilgilenme, yavaş da olsa kavranmaya başladı.


Türkiye’de yeraltı suyu konusunda yapılan araştırmalar, bu kaynakların ciddi bir bölümünün yerleşime açık bölgelerde bulunduğu (örneğin kent yerleşimlerinin bulunduğu zeminde yer aldığı) ve bu nedenle kirlenme riskinin her geçen gün arttığını gösteriyor. İçme ve kullanım suyu konusundaki denetimin ise zayıf olduğunu, son zamanlarda ortaya çıkan olaylar nedeniyle biliyoruz. Toplumumuz, suyun içindeki canlı yaşamı için tehlikeli maddelerin mevcudiyetinin henüz farkına vardı.


Göz görmeyince gönül razı olur, derler. Zeminin derinliklerinde yer alan su kaynaklarının durumunun gözle görünmemesi nedeniyle; toplumda yeraltı sularının kirlenmeyeceği gibi çok yanlış bir kanı oluşmuş. Hâlbuki yeraltı suları kirlenmeye karşı en hassas kaynaklar arasında yer alıyor. Bu suların özellikleri nedeniyle kendilerini arındırma ve temizleme yetenekleri son derece düşük. Uzmanlar, kirlenmiş yeraltı suyunun yeniden temizlenmesinin ve önceki kullanılabilir durumuna getirilmesinin neredeyse imkânsız denebilecek zorlukta olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla yerüstü veya yeraltı kaynaklarının temiz ve sürdürülebilir tutulmasına özel önem vermek gerekiyor.


Yeraltı sularının aşırı ve bilinçsiz kullanımının önlenmesi ile bu kaynakların kirlenmesinin önüne geçilmesine yönelik çalışmalarda farkındalık ve bilgilenme yaratmanın çok önemli olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle ilgili yerel kamu birimlerinin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlilik düzeyleri hakkında periyodik açıklamalar ve uyarılar yapmalarını yararlı görürüm. Böylece yurttaşlar, neyin neye mal olduğu konusunda kendi sorumluluklarının da daha fazla farkında ve bilincinde olacaklardır.


 

Haberleri