Hangi ülkenin hangi şehrine giderseniz gidin, miladı dolmuş ve artık ihtiyaca cevap vermeyen binaların müze, sanat galerisi ya da kütüphane olarak değerlendirildiğini görürsünüz.
Yine hangi ülkenin hangi şehrine giderseniz gidin, rehberiniz sizi bu binalara götürür.
Çünkü o binalarda, şehrin hafızası yaşar.
Yıkıp da yerine daha rant sağlayacak bina yapamadıklarından değildir korumacı olmaları.
Şehrin ortak malı olduğu içindir.
Bizde ise...
Eskiyeni, yenisi ile değiştirme, bu değişim sırasında da olaydan pay kapma makbuldür.
Binanın geçmişte üstlendiği rol, kimsenin umurunda değildir.
Önemli olan; yenilenirken elde edilecek olan kişisel ya da kurumsal kazançtır.
Nasıl olsa unutulacaktır geçmişte yaşananlar.
Gelecek kuşakların bunu bilmesine de gerek yoktur aslında.
Yaşanmış bitmiştir.
Binlerce insanın öğrenim görüp, en güzel yılları ve anılarının yaşadığı okullar bu yüzden yıkılır.
Babasının elinden tutarak gittiği ilk maçın heyecanının yaşandığı Stadyumlar işte bu yüzden ranta kurban gider.
Şehrin Kartpostallar üzerinde ki nadide simgelerinden birkaçı olan Gar binası ile porsuk üzerinde ki Hürriyet heykeli işte bu yüzden yok edilir.
Bugün şehir olarak övündüğümüz Anadolu Üniversitesinin hangi şartlarda nasıl bir binada kurulduğunun hiç mi hiç önemi yoktur aslında.
Önemli olan...
Koskoca bir Üniversitenin doğduğu o binanın yerine, 10 katlı başka bir hizmet binası yapmaktır!
Ne diyelim? Biz böyleyiz...
Her ülke, geçmişe tanıklık etmiş yapılarını özenle koruyor.
Hiç olmazsa Tanrı da, bizim yapıları bizden korusun...
Aksi halde...
Ne bulursak yıkıp taş taş üzerinde bırakmayarak, Eskişehir'in geçmişinin resmen içine edeceğiz.
..........
Vatandaş yakınmaktan,
biz yazmaktan
bıktık ama...
Çevre yolu karşılıklı üç şeride çıkartılınca, yol üzerinde ki kavşaklarda da düzenleme yapıldı.
Düzenleme yapılan kavşaklardan birisi de Kartal kavşağıydı.
Önemli bir kavşak özelliği bulunan Kartal kavşağı yeniden düzenlendi ama, yapılan düzenleme bu kavşakta ki sorunun hallolmasına yetmedi.
Zira...
Söz konusu kavşakta büyük bir sıkıntı var.
Sıkıntının kaynağı, kavşakta ışıklandırma sisteminin olmaması.
Bu durum, sürücüleri büyük bu kavşakta her an tehlike ile karşı karşıya bırakıyor.
Dahası.
Sık sık da kazalar meydana geliyor.
O yüzden...
Kartal kavşağına biran önce sinyalizasyon sisteminin kurulması lazım.
Bu yapılır mı yapılmaz mı bilemiyoruz ama...
Buran önce yapılsa iyi olacak.
Çünkü.
Kartal kavşağı ile ilgili yakınmalar her geçen gün artıyor.
Kısacası...
Vatandaş hemen her gün bize yakınmaktan, biz de hemen her gün bu sorunu dile getirmekten bıktık ama...
Ortada hala bir şey yok...
.......
Çakıcıer hiç olmazsa kıvırmadan, sözünün arkasında durduğunu söyleyebiliyor...
CHP li Odunpazarı ilçe Başkanı Erdal Çakıcıer, mahalli seçimlerde Odunpazarı Belediye Başkan adayı falan olmayacağını söyleyip;
-"Biz Erman Gölet ile yola çıktık. Haliyle bugün için çıktığımız yolda herhangi bir değişiklik yok" dedi.
Bir anlamda...
-"Odunpazarı Belediye Başkan adaylığında Erman Gölet'i destekliyorum" açıklaması yaptı.
Bundan bir gün sonra ise, bu kez CHP li Erdal Caferoğlu arayıp;
-"Bu nasıl ilçe Başkanlığı. İlçe Başkanı her adaya aynı mesafede olmalı. Bir tek ismi desteklediğini açıklamamalı. Hatta, Belediye Başkan adayı olmak isteyenlerin sayısını arttıracak tavır sergilemeli" dedi.
Her iki ismin de açıklamaları bu sütunlarda yapıldığı için, her iki ismin yaptığı açıklamalara da değişik tepkiler geldi.
Bazıları Erdal Çakıcıer'i, bazıları da Erdal Caferoğlu'nun açıklamalarını doğru buldu.
Ve en son...
Önceki gün bu değerlendirmelere CHP nin önemli isimlerinden biri olan İsmet Süder de katıldı.
İsmet Süder, bu karşılıklı tartışmada İlçe Başkanı Erdal Çakıcıer'i haklı buluyor.
-"Adam yalan mı söylesin?" diye başlıyor konuşmaya.
Ardından da...
-"Erdal Çakıcıer, ilçe seçimleri öncesinde bir birlikteliğin içinde yer almış. Bu birliktelik Erman Gölet'in Odunpazarı Belediye Başkan adaylığı üzerinde anlaşmış. Çakıcıer de bu işe "Olur" demiş. Ne yani? Şimdi kalkıp "Ben bu işten vaz geçtim" mi desin? Bana göre Çakıcıer doğru bildiğini yapıyor. Yine bana göre doğru olanı yapıyor" diyor.
Son söz olarak da...
-"Çakıcıer hiç olmazsa kıvırmadan ve verdiği sözün arkasında durduğunu söyleyebiliyor. Bugüne kadar pek çoklarının yapmadığını yapıyor" şeklinde olayı değerlendiriyor.
.....
Biraz da gülmek lazım
İki arkadaş, Hamdi ile Mahmut, beraberce bir iş seyahatine çıkmışlar. Hamdi, Mahmut'un her gece yatmadan önce 'Allahım, anamın düşündüğü düşman başına, karımın düşündüğü benim başıma' diye dua ettiğine dikkat etmiş ve sormuş :
"Arkadaş senin anan bu kadar kötü bir kadın mı? Senin karın bir melek mi? Halbuki normal olarak.
İnsanların anaları iyiliklerini ister!"
Hamdi gülümseyerek cevap vermiş:
"Kardeşim şimdi anam oturup düşünüyordur. 'Benim Hamdi'nin başına bir iş mi geldi? Bir kaza mı geçirdi?" diye.
Halbuki karım "Bu herif kim bilir şimdi hangi kadınla eğleniyordur? Neler beceriyordur?" diye düşünür.
Onun için anamın düşündüğü düşman başına, karımın düşündüğü benim başıma der dururum."
Yıkın yıkın. Taş taş üzerinde kalmasın...
Hangi ülkenin hangi şehrine giderseniz gidin, miladı dolmuş ve artık ihtiyaca cevap vermeyen binaların müze, sanat galerisi ya da kütüphane olarak değerlendirildiğini görürsünüz.Yine hangi ülkenin hangi şehrine giderseniz gidin,...