Son günlerde, Türkiye'de yoksullara dağıtılan yardımlar, tartışma konusudur. . Kamuoyunda, bu yardımların, siyasi iktidar tarafından, yerel seçimler dolayısıyla dağıtıldığı kanısı hâkimdir. Nitekim AKP Hükümeti, Mart 2009'daki, mahalli seçim öncesi, yoksullara yönelik yardım stratejisinde, yeni bir adım attı. Hükümet, 973 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı kanalıyla, yoksullara gönderdiği yardımlarda yeni strateji belirledi. Buna göre yoksul vatandaşlara dağıtılmak üzere "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü" kanalıyla, gönderilen rutin yardımların dışında, Daha önce sadece Ramazan ve Kurban Bayramlarında yılda iki kez ödenen yardımlar, bundan böyle belirli periyotlarla yılda dört kez 'prim' şeklinde verilecek. Primin hangi aylarda ödeneceğini, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü belirleyecek. Ancak iki prim dönemi, eskiden olduğu gibi Ramazan ve kurban bayramlarına denk getirilecek.
İlk prim, Ramazan Bayramı için 100 milyon YTL olarak yapıldı. Kurban Bayramı' ndaki yardım ise 130 ila 150 milyon YTL arasında gerçekleşecek.
Elbette Türk toplumunda, sosyal Devlet gereği yoksul vatandaşlarımız yardım yapılacaktır. Ancak istihdama yönelik çözüm bulmak yerine, yoksullara yapılan yardımlar, her yıl artırılarak, adeta kurumsallaştırıldı. Bu durum, ülke ve insanımız açısından hiçte hayra alamet değildir. Aslında yoksullara yardımın artarak devam etmesi, ülkemizi yönetenlerin başarısızlığının tescilidir. İşsizliğe ve tembelliğe de teşviktir.
Nitekim Leo Tolstoy, " NE KADAR ÇOK YARDIM EDİLİRSE, İNSANLAR, KENDİLERİNİ İÇİN O KADAR AZ ÇALIŞACAKLARDIR. VE NE KADAR AZ ÇALIŞIRLARSA, FAKİRLİK O ÖLÇÜDE ARTACAKTIR." demiştir.
Ayrıca sosyolog Pınar Selek' in "bu tür sosyal yardım politikaları, bir yoksul kimliği yaratıyor ve yoksulluğu, hep kalıcı durumuna getiriyor. Bir süre sonra artık yoksulluk kader oluyor. Karşı taraf için de fitre ve zekât vermekle bu iş dengeleniyor; dolayısıyla yoksulluğu sorgulamak, yoksulluk koşullarını değiştirmek de mümkün olmuyor. Bu yardımlar, aslında ağızlara çalınan bir parmak bal. Değil yarını, bugünü bile kurtarmıyor, sadece rahatlatıyor." Tespitlerine katılmamak mümkün mü?
Bu geçeklere rağmen ülkemizde, siyasi iktidarlar, bu tablonun oluşması için adeta yarış halindedir. Özellikle de FAK -FUK-FON' dan, yapılan yardımlar, her yıl arttı. Nitekim Yoksul ve dar gelirli vatandaşlara, 2003-Mart 2007 arasında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan periyodik olarak sağlık, sosyal, proje, yatırım, eğitim, gıda ve giyim yardımı yapıldı. Nakit olarak yapılan bu yardımlar, 2 milyar 975 milyon 318 bin 776 YTL' ye ulaştı. Bu yıl yapılan yardımlarla da 3 milyar YTL' yi aştı.
Elbette yoksulların, koruma altına alınması, onlara yardım edilmesi sadece devletten beklenen sosyal hizmetler olmamalıdır. 'Sivil toplum kuruluşları' ve kişi/kişiler de bu konularda büyük yardımı dokunabilir. Zaten bu Türk toplumunun, gelenek ve göreneklerinin olmazsa olmazları arasındadır.
Ancak son aylardaki, 'Deniz Feneri' olayı, bu umutların da büyük ölçüde yok olmasına neden oldu. Bu olay, gerçekten yardıma muhtaç insanları, bundan sonra daha da zor durumda bırakacaktır. Çünkü Türk toplumu, bu tür olaylarda daha çabuk etkilenen ve kişi/kişilerin birbirine, pek fazla güvenmediği bir toplumdur. Deniz Feneri skandalı, güven duygusunun iyice dibe vurmasına neden olmuştur
Türk toplumu, yoksullukla mücadele etmek, kalıcı bir çözüm de getirmek zorundadır. Çünkü yoksul insanlara yardım ederek, sorun çözümlenmez. Çünkü dünyada yoksulluğun, iki önemli nedeni var. İlki, ülkemizde, üretim kapasitesi düşüktür ve toplumun çok büyük çoğunluğu yoksuldur. Bu tür yoksulluk, ülkemizin genel karakterinden kaynaklanmaktadır. İkincisi ise, yoksulluk, sistemin, insan merkezli olmayışından kaynaklanmaktadır ve tamamen gelir dağılımı bozukluğunun sonucudur. Hangi sebepten olursa olsun, "YOKSULLUK KADER DEĞİLDİR." Mutlaka bir kurtuluş ve çözüm yolu vardır. Yeter ki bu çare/çareler düşünülsün... Ancak " Bana bin balık vereceğine, bir balık tutmasını öğret" Çin atasözü, yoksullukta mücadele de temel felsefeyi özetliyor.
Yoksullukla ve tembellikle mücadelenin, ihmale gelir bir tarafı yoktur. Nitekim Büyük Önder Atatürk' ün, " ÇALIŞMADAN ÖĞENMEDEN, YORULMADAN, RAHAT YAŞAMANIN YOLLARINI ARAMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİREN MİLLETLER, EVVELA HAYSİYETİNİ, SONRA HÜRRİYETLERİNİ VE DAHA SONRA DA İSTİKLALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKÛMLAR" demiştir.
YOKSULLUK KURUMSALLAŞTIRILIYOR
Son günlerde, Türkiyede yoksullara dağıtılan yardımlar, tartışma konusudur. . Kamuoyunda, bu yardımların, siyasi iktidar tarafından, yerel seçimler dolayısıyla dağıtıldığı kanısı hâkimdir. Nitekim AKP Hükümeti, Mart...