Demokrasi’nin en basit tarifi, "Bir insanın, başka bir insanın yaşam alanını kısıtlamaması" olarak yapılır.
-"Halkın kendi kendisini yönetmesi"
-"çoğunluğun, azınlığın da haklarına sahip çıkması"
-"Kimseye ayrıcalık tanınmadığı, herkesin eşit olduğu"
-"İnsanoğlu’nun bulabildiği en iyi yönetim şekli" gibi tanımlamalarla da tarif edilir Demokrasi.
Bütün bu tarifleri bir kenara bırakın.
ülkeyi, şehri, ilçeyi hatta Köyü ve mahalleyi yönetmek için seçilenler, Demokrasi’nin bu tariflerinden çok, Demokrasi’nin "Sorun varsa mutlaka çıkış yolu da vardır" özelliği ile ilgilenirler.
çünkü…
Koltuğa oturanın, bu konumunu devam ettirebilmesi için en önemli Demokrasi özelliği "sorun varsa mutlaka bir çıkış yolu da vardır" özelliğidir.
Belli bir süre sonra, Demokrasi sisteminin sadece bu özelliği işlerine yarar.
Dikkat ederseniz, "Demokrasilerde çare tükenmez" sözü de buradan çıkmıştır.
Ancak…
Demokrasi hiçbir işe yaramıyor ve sadece çıkış yolu olarak kullanılıyorsa, bu son derece kötü sonuçlar doğurur.
Nasıl mı?
Hemen söyleyelim…
Herkesin kafasındaki Demokrasi anlayışı farklı olduğu için, bu durum "Benim dediğim olacak. Başkalarının söylediği beni hiç mi hiç bağlamaz" a gelir iş.
Tıpkı bugün yaşadığımız örnekleri gibi.
Şöyle bir olup bitenlere bakın…
Bu ülke yönetiminde de aynı, Şehir, İlçe, Köy hatta Mahalle yönetiminde de aynı değil mi?
Bu ülkeyi, şehri, ilçeyi ve köyleri yönetenler, Demokrasinin sadece ve sadece "sorun varsa çıkış yolu da vardır" kısmını kullanıyor.
Demokrasinin diğer tanımları umurlarında bile değil.
çünkü işlerine öyle geliyor.
üstelik demokrasinin gerçek tanımını yok etme pahasına yapıyorlar bunu.
.....
“Hayır”cıların birbirine en çok anlattığı fıkra…
Referandum tarihi aşağı yukarı belli oldu.
Referandumda “Evet” ya da “Hayır” oyu verecekler şimdiden bu görüşlerini çeşitli ortamlarda açıklamaya başladı.
Bu arada işin içine espriler de tam anlamıyla girdi.
Evet ya da Hayır diyecek olanlar özellikle sosyal medya üzerinden bu tercihlerini esprili bir dille ya da fıkralar anlatarak ilan etmeye başladı.
İşte onlardan biri de referandumda Hayır oyu kullanacaklarını ilan edenlerin birbirine anlattıkları fıkra:
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler. Bavullarını gösteriyorlar. Bir bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler. Yolcular fena halde şaşırmışlar! Nasıl şaşırmasınlar? Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant.
Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması, tasmanın ucunda bir köpek, Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa.
Günlerden 1 Nisan değil ama ”Şaka herhalde” demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa...
Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Uçak iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar.
Uçak son hıza ulaşmış. Uçak bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 100 metre sonra betonun bitip cimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar:
"HAYIIIIIIIIIIIR!!"
Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış.
Kaptan pilot arkasına yaslanmış derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:
'Biliyor musun? Bir gün çIĞLIK atmakta ve HAYIIIIIIIIIIIR!! diye bağırmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!'
......
Sivrihisar: İstiridye’nin içindeki inci açığa çıkıyor…
Ankara ile Eskişehir arasında önemli bir yerleşim yeri Sivrihisar…
Aslına bakacak olursanız önemli de bir turizm potansiyeline sahip bir ilçe.
Sahip olduğu turizm değerleri bir hayli fazla…
Selçuklulardan kalma önemli tarihi unsurlar barındırıyor ilçe.
Nasrettin Hoca gibi son derece önemli bir kişiliği sahiplenmiş bir ilçe aynı zamanda.
Milli Mücadele yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk kez Ankara dışında toplantı yaptığı Zaimağa Konağı’na sahip örneğin.
Balkanların ve Anadolu’nun en büyük ermeni kilisesi de bu ilçede.
Selçuklular zamanında yapılan Alemşah Kümbeti mesela…
İlçenin hemen her yerinde tarihi en az 150 yılı bulan evleri.
Saat Kulesi, Dökme Sucuğu, Bamya çorbası, Baklavası, hangi birini saysak ki?
Böylesine bir potansiyele sahip olan ilçe, ne yazık ki bu güne kadar içinde barındırdığı cevheri kimselere gösteremedi, anlatamadı.
Ankara’dan Eskişehir tarafına gelenler bir türlü görmekten ve gezmekten keyif alacakları bu ilçede ne yazık ki hiç durmadı.
Sivrihisar, kapakları kapalı olan istiridye’nin içindeki nadide bir inci misali yıllardır kapalı kaldı.
Son yıllarda yapılanlarla açıkça görülüyor ki, istiridye’nin kapakları adeta aralanıyor.
Sivrihisar incisi yavaş yavaş yıllardır kapalı kaldığı yerden gün yüzüne çıkıyor.
Büyük bir değişim yaşanıyor Sivrihisar’da
İlçe merkezinde bulunan tarihi evlerin pek çoğu restore edilmiş.
Birçoğu da restore için sırada.
Zaim ağa konağı onarılarak muhteşem bir müze haline getirilmiş.
Ermeni Kilisesi yapılan restore ile harika bir mekan olmuş.
Kilisenin arkasında bulunan tepelik alana 100’ün üzerinde heykeller serpiştirilmiş.
öyle bir Belediye binası yapılmış ki, içinde bayanların spor yapmasından tutun da her türlü kursların verildiği salonlara kadar ne ararsan var.
Belediye, karşısında bulunan eski bina yenilenerek, kafe haline getirilmiş.
Bir başka tarafta, yine yenilenen bir işyeri harika yöresel yemeklerin yapıldığı kadınlara emanet edtilmiş.
Eskişehir’in en büyük ilçesi, tamamlandığında ilçe yaşamını büyük oranda kolaylaştıracak doğalgaz ve içme suyunu bekler hale gelmiş.
önceki gün gerçekleştirilen “Dökme Sucuk Festivali” ile, ilçenin tanıtımı açısından son derece önemli, son derece iyi düşünülmüş ve son derece doğru da bir adım atılmış.
Tüm bu saydıklarımızın yapılmasında kuşkusuz Sivrihisar’ın genç belediye Başkanı Hamit Yüzügüllü’nün payı ve katkısı var.
Demek ki istenirse oluyormuş…
Demek ki nadide incinin gün yüzüne çıkması için o kapakları açacak ehil bir elin değmesi gerekiyormuş…