Yumurtluyorsan, gıdaklamayı da bileceksin arkadaş...

Ünlü bir iletişim uzmanından dinlemiştik reklam tanımını.Kendi alanında son derece başarılı yabancı bir iletişim uzmanıydı.Verdiği örneği belki tepki ile karşılayacaksınız ama reklamın ne denli önemli olduğunu anlatırken:-“Tanrı...


Ünlü bir iletişim uzmanından dinlemiştik reklam tanımını.
Kendi alanında son derece başarılı yabancı bir iletişim uzmanıydı.
Verdiği örneği belki tepki ile karşılayacaksınız ama reklamın ne denli önemli olduğunu anlatırken:
-"Tanrı bile reklama o kadar önem vermiş ki, kiliselere çan taktırmış, sinagoglara kürsüler kurdurmuş, minareden ezan okutmuş" demişti.
Ardından da...
Reklamın, yapılan işin tamamlayıcı unsuru olduğunu söyleyip "Eğer bir işi başarıyla yapıyorsanız, bunu bir şekilde anlatmanız lazım. Eğer anlatamıyorsanız, yaptığınız işin başarılı olduğunu bir tek siz anlamış olursunuz ki, bu da yaptığınız işin tamamlanmamış bir iş olduğunu açık seçik ortaya koyar" saptamasında bulunmuştu.
İşte o zaman, reklamın yapılan iş kadar önemli olduğunu anlamıştık.
xxx
İsim vermeyeceğiz ama bir tarihte Eskişehir'e yeni bir vali atandı.
Daha önce başka bir ilin valiliğini yapıyordu.
Kararname ile Eskişehir'e atandığını öğrenir öğrenmez o ildeki gazeteci bir meslektaşımızı arayıp, bilgi almak istemiştik.
Öyle ya, Eskişehir'e Vali olan kişi ile ilgili bilgi edinmemiz, edindiğimiz bu bilgiyi okuyucularımız ve kamuoyu ile paylaşmamız gerekiyordu.
Aradığımız gazeteci meslektaşımıza, Eskişehir'e atanan Vali ile ilgili "Nasıl bir yönetici?" diye sorduk.
Üç kelimeyle tarif etti gelen Valiyi.
-"Kısaca tarif edeyim. Reklam-Ekran-İkram. Gerisini sen tahmin et" dedi.
Ne demek istediğini önce anlayamamıştık.
Yeni Vali'nin Eskişehir'e geldiği ilk günden itibaren anladık.
Çünkü...
Ortada yapılan bir şey yoktu ama Vali hemen her gün gazetelerin hem de tüm sayfalarında yer almaya başlamıştı.
Kısa sürede herkes tanıdı yeni valiyi.
Çünkü hangi gazetenin hangi sayfasını açsanız karşınıza çıkıyordu.
İşte o zaman, reklamın yapılan işten de önemli olduğunu anlamıştık.
xxx
Sonuç olarak...
Reklam, hafife alınacak, "Ben yapmayı sevmiyorum" denilecek, "Benim ihtiyacım yok" diye düşünülecek bir duyuru yöntemi değildir.
Aksine, ortada bir başarı yokken bile başarı algısı yaratabilen reklam, yapılan başarılı işlerin de duyulmasını sağlayan önemli ve tamamlayıcı bir unsurdur.
Bakan Nabi Avcı'nın "Biz yapıyoruz başkaları sahipleniyor. Bizim hizmetlerimizin üzerine başkaları etiketlerini yapıştırıyor" sözleri üzerine bu yazıyı yazma ihtiyacı duyduk.
Eğer yaptığınız iş başkasına mal ediliyorsa...
Eğer yaptığımız işi başkası sahiplenebiliyorsa...
Eğer yaptığınız iş başkasına yakıştırılıyorsa...
Kusura bakmayın ama siz yaptığınız işi tamamlayamamışsınız...
İşe alım sınavlarında yazılıdan tam puan alanların tamamı mülakatta sırf torpilleri olmadığı için elenmiyor...
Bazıları da, yaptığını anlatamadığı için eleniyor...
Bilin istedim...
.....
Hatırlatalım istedik!

Yılmaz Sezer 3 yıl boyunca Eskişehirspor kulüp başkanlığı yaptı...
Başkanlık yaptığı yıllarda Eskişehirspor başarıdan başarıya koştu.
Yılmaz Sezer şansını siyasette denemek istedi.
Bağımsız aday oldu.
Çok az bir oy alabildi.
Aydın Begiter 5 yıl Eskişehirspor kulüp başkanlığı yaptı.
Aynı zamanda Kulüpler Birliğinin de ilk başkanlığını yapan isimdi.
Eskişehir'de tanımayan yoktu kendisini.
Şansını siyasette denemek istedi.
Tercih sıralamasında gerilere düştü ve milletvekili olamadı.
Atilla Aytek Eskişehir Emniyet müdürüydü.
Bir yıl Eskişehirspor'a da kulüp başkanlığı yaptı.
Eskişehir'den Milletvekili adayı oldu.
2 nci sıraya koydular kendisini.
MHP 1 Milletvekili çıkartacak oy alabildi, Aytek seçilemedi.
Halil Ünal'ın başkanlığını anlatmaya gerek yok.
Şansını siyasette de denemek istedi.
Demokrat Parti'den aday oldu.
2 nci sırada yer bulabildi.
Parti barajı dahi aşamadı ve Halil Ünal Milletvekili olamadı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Şu sıralarda siyasetin merkezinde Eskişehirspor konuşuluyor ya...
Siyasetçilere sık sık "Çekin elinizi Eskişehirspor'un üzerinden" deniliyor ya.
Biz de hatırlatalım istedik...
Eskişehirspor'un referansı ile siyasette şans denemek tutmuyor...
Eskişehirspor'un başkanlığını yapmak ya da Eskişehirsporluların gönüllerini kazanmak, seçimlerde herhangi bir avantaj sağlamıyor
Sağlıyor olsaydı, yukarıda saydığımız isimlerin tümü Milletvekili seçilirdi.
Eskişehirspor'a en uzak kişi olduğu söylenilen biri de 4 dönem üst üste seçilemezdi...
.....
Piyasanın hali...
Geçtiğimiz Günlerde Eskişehir'in tanınmış bir iş adamına sorduk "İşler nasıl gidiyor?" diye...
Fazla lafa gerek olmadığını söyleyip, bir gözlemini aktardı;
-"Şöyle bir dolaşıyorum şehirde, en kalabalık yerler nereleri biliyor musun? Öncelikle şans oyunları oynanan Ganyan ve İddia bayileri, ardından yine camiler ve meyhaneler" dedi...
Bunun sormuş olduğumuz soru ile ne alakası olduğunu öğrenmek istedik...
-"Hiç olmaz olur mu? Tam da piyasaların nasıl olduğunu ortaya koyuyor bu tablo" diye cevap verdi.
Biraz daha açık konuşmasını söylediğimizde ise...
-"Yahu, kimileri geleceği şansta görüyor, kimileri 'oldu olacağı kadar" deyip, kendisini içkiye vuruyor, çoğu da Allaha havale ediyor" dedi...
Belki ilk etapta alaka kurmak gerçekten zor oluyor ama...
Şöyle bir düşündüğünüzde...
Hiç de yanlış bir tespitmiş gibi gelmiyor insana...
Anlayacağınız...
Piyasanın halinin özeti, galiba bu tablo... 
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel köyünden ayrılıp, zengin olmak için düşmüş yollara. Aradan yıllar geçmiş ve çok zengin olarak dönmüş köyüne. En samimim arkadaşı olan Dursun bu serveti nasıl yaptığını sormuş. Temel hiç kimseye söylememek şartı ile sırrını açıklamış:
- Hacan pen Afrika diye pir yere cittim. Orada Nil nehri dedikleri bir yerden timsah avladım ve zengin oldum.
Deyince Dursun daha çok şaşırmış.
-Ula uşağım ne ettin o timsah denen hayvanları?
Temel:
- Usagum hacan en değerli çantalar timsahlardan cikayi- deyince Dursun tarlayı takkeyi satıp düşmüş yollara. Aradan yıllar geçmiş ama geri dönmemiş. Merak eden Temel atlamış özel uçağına ve Nil nehri kıyılarına gelmiş. Oradaki yerlilere arkadaşı Dursun'u tarif edip nerede olduğu sormuş. Yerini öğrenip yanına gittiğinde Dursun'un elinde bir olta ve yanında dağ gibi yığılı olu timsahları görmüş. Dursun timsahı yakalayıp ağzını açıp içine bakıyor ve söyleniyormuş;
-Tuh be bundan da canta cikmadu da...  

Haberleri