Anahtar Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü Fuat Geçen ve Merkez Disiplin Kurulu Başkanı. Burak Doğan, Genel Sekreter Yardımcısı Fatma Ceren Adıgüzel, Genel Merkez Gençlik Kolları Genel Sekreteri Sedef Engür’den oluşan heyet Anahtar Parti İl Başkanlığını ziyaret etti.
Gerçekleştirilen ziyarette Anahtar Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü Fuat Geçen, ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulundu. Ülke ekonomisine dair eleştirilerde bulunan Geçen, Cumhuriyet döneminde kazanılmış tesislerin tamamına yakının satıldığını ifade ederek, iktidara yüklendi. Geçen, “Okullarımız açıldı, şu anda sekiz milyon öğrencimiz öğretime başladı. Öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz ihtiyaçlarını giderme konusunda artık zorlanma ya da yetersizlik değil, bir çaresizlik ve çözümsüzlüğün tam ortasındalar. Hal böyleyken, sorumluluk sahiplerinin bu süreci yönetmesine halkın yardımcı olması gerekirken, siyasal iktidarın israfını ve para politikasındaki vurdumduymazlığını bir üst evreye taşıdığına geçen hafta şahit olduk. Maliye Bakanımızın, köprülerin de özelleştirme kapsamına alınacağını açıklamasıdır. Takdir edersiniz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı 23. yılını doldurdu. Bu süreçte özelleştirme adı altında cumhuriyet döneminde kazanılmış tesislerimizin tamamına yakını satıldı. Hem de çoğu zaman kıymetinin çok altında, sorunlu prosedürlerle. Cumhuriyet döneminin en büyük kazanımları arasında gördüğümüz, kuruluş felsefemiz açısından önemli yer tutan kurumlarımızın yanı sıra stratejik önemi yüksek kuruluşlarımız da elden çıkarıldı. Hepiniz hatırlarsınız, telekomünikasyon ağımız da özelleştirilmişti. Bir ülkenin haberleşme ağının ve kodlarının satılması, sadece ekonomik değil, güvenlik açısından da büyük bir kayıptır. O günkü nominal bedelinin çok altında satılmıştı, stratejik kurumların değeri zaten parayla ölçülemez. Şimdi Anadolu Parti olarak iktidara sormak istiyoruz: Siz bu noktada ne zaman duracaksınız” ifadelerini kullandı.
“İktidar Kentsel Dönüşümü Sübvanse Etmeli”
Şehirlerde kentsel dönüşüm çalışmaların yapılmasının önemine dikkat çeken Geçen, kentsel dönüşümün iktidar tarafından sübvanse edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Geçen, “Çok büyük bir deprem yaşadık, biliyorsunuz. İki buçuk yıl önce. Kentsel dönüşümün olmamasının bedelini çok ağır ödedik; canımızla, kanımızla, her şeyimizle. Yıkılması gereken binalar yıkılmadı, çünkü ekonomik durumumuz el vermedi. Bu kadar ekonomik zorluk yaşayan, geçim standartları açlık sınırına yaklaşan bir ülkede, kentsel dönüşümde mal sahibine yük bindirilerek bu sürecin ilerlemesi ve başarıya ulaşması mümkün değildir. Dolayısıyla gelinen noktada kentsel dönüşümü hayata geçirirken; içinde yaşayanların istihdamı, yeni yerleşim yerlerine kavuşana kadar rehabilitasyonu ve konaklamaları dahil, tüm sürecin planlanması gerekir. Devletin bunu sübvanse etmediği bir ortamda, sadece adıyla “kentsel dönüşüm” yapılmış olur, ama gerçek anlamda yeterli mesafe kat edilemez. Yeniden aynı noktaya geliyoruz: İyi bir planlama şart. Yürütmenin, yani siyasal iktidarın, gerçekten uygulanabilir bir kentsel dönüşüm projesini sübvanse ederek hayata geçirmediği müddetçe siz bunları bize soracaksınız, biz de görüşümüzü söyleyeceğiz. Fakat maalesef sonuç kalıcı bir mesafe olmayacaktır” şeklinde konuştu.
“Ekolojik Dengeyi Yok Sayılmamalı”
Son günlerde tartışmaların odağında olan maden yasası ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Geçen, madenlerin ekolojik dengeyi bozmadan çıkarılması gerektiğine vurgu yaptı. Geçen, “Türkiye’de yer altı madenlerinin, yerüstü ekolojik dengeyi bozmadan çıkarılması konusunda uzun süredir hassasiyetlerin göz ardı edildiği bir dönemden geçiyoruz. Bu yaklaşık on beş yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Burada siyasal iktidar eş zamanlı olarak iki şeyi başaramadı. Nedir bunlar? Bir iş insanı “Burada maden var, ben çıkaracağım” diyerek ruhsata başvurduğunda, gelişmiş ülkelerde önce şu soruya bakılır, “Ne kadar maden var?” sorusundan önce, “Maden çıkarma süreci doğayı ne kadar tahrip eder? Ekolojik dengeyi nasıl bozar? Yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı nasıl etkiler?” sorularına cevap aranır. Analitik bir rapor öne çıkarılır. Fakat Türkiye’de bu asla böyle olmadı, olmuyor. Ticari kaygılar ön planda tutuldu. Zeytinliklerle ilgili durum ortada, son çıkan yasa ortada. İktidarın Meclis çoğunluğu olduğu için muhalefetin tüm itirazları yok sayılabiliyor. Böylece geleceğimizi, ekolojik dengemizi hiçe sayan yasalar çıkıyor. Ekonomiye katkı sağlayacak diye maden çıkarılmasına karşı değiliz. Bizim itirazımız, bunun gelişmiş ülkelerdeki gibi yapılmamasına. Yani doğayı tahrip eden, belli adreslere çıkar sağlamak için yapılan, usul ve esasları yok sayan uygulamalara. Doğa bizim geleceğimizdir, çocuklarımızın bize emanetidir. Sadece maddi getiriyi öne çıkarıp ekolojiyi hiçe sayan anlayışın karşısındayız. Oysa bir madenin varlığı, her koşulda çıkarılması gerektiği anlamına gelmez. Eğer ekolojik dengeyi yok sayıyorsa, o maden çıkarılmamalıdır” sözlerini kaydetti.