“Amerika’ya peşkeş çekildi”

ABD Başkanı Donald Trump’ın Eskişehir’in Beylikova ilçesinde yer alan Nadir Toprak Elementi rezervini talep ettiği iddiası ortaya atıldı. Ortaya atılan iddia ile ilgili Demokrat Parti İl Başkanı Hüseyin Özcan, değerlendirmelerde bulundu. Özcan, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ABD Başkanı Trump ile görüşmeleri olmuştu. Yaklaşık 2 hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı Amerika ziyaretinde bulundu. Bu ziyarete büyük umutlarla gidildi. Ancak biz “ne alacağız?” diye beklerken, her şeyi verip döndük. 2023 yılında Karadeniz’de 870 milyar metreküp doğalgaz bulduğumuzu açıkladık ama Amerika’dan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satın alıp geldik. Parasını ödediğimiz, yaklaşık 2 milyar dolar değerindeki F-35 projesinde ise hiçbir gelişme yok. Türkiye, toprak bütünlüğü dahil elinden geleni verdi ama karşılığında sadece bir “meşruiyet” aldı gibi görünüyor. Nadir toprak elementlerinin de Amerika’ya verildiğini, hatta tabiri caizse “peşkeş çekildiğini” düşünüyorum. Ancak Türkiye bu ziyaret karşılığında ne elde etti, bunu hâlâ bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE CİDDİ TERÖR EYLEMLERİYLE KARŞILAŞABİLİR”
Terörsüz Türkiye sürecine dair de açıklamalarda bulunan Özcan, DEM Parti sözcüsünün yaptığı açıklamalarda Teröristbaşı Abdullah Öcalan için “Sayın Öcalan” ifadesini kullanmasına tepki gösterdi. Özcan, “Türkiye içeride ve dışarıda çok ilginç gelişmeler yaşıyor. DEM Parti sözcüsünün yaptığı açıklamalar akıl alır gibi değil. Kendisi “Sayın Öcalan” diyor, ama bana göre o bir terörist başı, bebek katili, canidir. PKK bir terör örgütüdür, bunu açıkça söylüyorum. DEM Parti sözcüsü diyor ki: “Barış süreci başlamadan önce bize, İmralı’ya heyet gönderileceği ve TBMM’ye heyet gönderileceği garantisi verildi.” Eğer bazı sözler ve garantiler verildiyse, bu heyet neden 14-16 kere toplandı? Zaten heyetin oluşumu baştan yanlıştı; 52 kişiden oluşuyor. Cumhur İttifakı çoğunluğa sahip olduğundan, istedikleri kararları geçirebiliyorlar. O açıklamalarda, “Öcalan basından şikâyetçi” deniyor. Ama Türkiye’de bağımsız basın neredeyse kalmadı. Onlarca kanal ve gazete içinde sadece birkaç tanesi gerçekten özgür. Kalanı “havuz medyası” diye bilinen yapının elinde. Ayrıca “basın ve yargı üzerinde etkileri var” deniliyor. Bu da tehlikeli bir ifadedir; Türkiye’ye bir yön verme çabasıdır. Biz PKK ile bir savaşa girdik de kaybettik mi? Birkaç yıl önce, dönemin İçişleri Bakanı teröristlerin ayakkabı numarasına kadar bildiğini söylüyordu. Ne oldu da birkaç kırık silah teslim edildi diye “barış süreci” başladı? Bu gidişat PKK’nın istediği gibi devam etmezse Türkiye ciddi terör eylemleriyle karşılaşabilir” diye konuştu.