Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal Eskişehir’de sert konuştu

Demokrat Parti Eskişehir’de 7. Olağan İl Kongresi’ni gerçekleştirdi. Taşbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen kongreye Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal katıldı. Kongrede konuşan Uysal iktidarı sert sözlerle eleştirdi. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra yaşanan sürece dair açıklamalarda bulunan Uysal iktidara tepki gösterdi. Uysal, “Sandıktan çıkamayacaklarını anladıkları anda milletin iradesine darbe vuruyorlar. Darbe sadece apoletlilerin değil, yozlaşmış iktidarların da uygulayabileceği bir şeydir. 6 Mayıs 2019’da İstanbul’da kaybettikleri seçimi iptal ettirdiler. Hepiniz, hepimiz bu siyasi süreçlerin içerisindeyiz. Sandığı biliriz. Sandığa itiraz nedir, hak aramak nedir biliriz. Seçim kurullarını, Yüksek Seçim Kurulu’nu biliriz. Bütün bu kararların nasıl alındığını herkesin bildiği sırdır. Türkiye’de itirazlarımızın odaklandığı bu keyfi rejimin adını koymak zorundayız. Bu antidemokratik rejimin adı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye sınırsız yetki verilen, hiçbir denetim mekanizması olmayan bir yapıdır. Beyler, keyfince ülkenin kaynaklarını yağmalıyor, kendilerine yönelen muhalif sesleri susturuyor, yetmiyor cezaevine atıyor, mallarına el koyuyor, iktidarlarını sürdürüyorlar. Tek bir gayeleri var. Her ne pahasına olursa olsun, kendi varlıklarını ve iktidarlarını sürdürmek. Türkiye diye bir dertleri yok. Emekli, işçi, gençler, kadınlar… Hiçbiri dertleri değil. Tek dertleri, kendi çocuklarının geleceğini teminat altına almak, onların yegane derdidir. Türkiye bir gün hesap sorma noktasına gelir diye, bugün Türk demokrasisini katlediyorlar” diye konuştu.
“Kirli Kaynaklarla Siyaset Yaptılar”
Demokrat Parti’ye çeşitli operasyonların yapıldığını aktaran Uysal, Türk tarihinin böyle bir soygun görmediğini söyledi. Uysal, “ Kurgulanan hukuki operasyonlarla partimizi küstürmeye çalıştılar. Onların dava dedikleri şey, aslında kendi fakirliklerinin rövanşını almaktan ibarettir. Ama ruhları aç olduğu için bugün milyar dolarlara sahip olsalar da hâlâ açlar, hâlâ sefiller. Türk tarihi böyle bir soygun, böyle bir yağma görmedi. Kravatlı bir soygunla karşı karşıyayız. Şair Eşref’in dediği gibi, “Suları haricinde her yerleri akıyor.” Hiç kimse soruşturmanın, kovuşturmanın dışında değildir. Elbette devletin hukuku, yanlış yapanlara bedelini ödetmelidir. Biz onlar gibi “benim hırsızım evlâdır” anlayışında değiliz. Bugün sokaktaki vatandaşa sorsanız, işte Demokrat Parti olarak bizim itirazımız bu düzene. Türkiye’de siyaset yapmak için, 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ele geçirdik dedikleri andan itibaren, bir siyaset modeli koydular. Başbakan, Cumhurbaşkanı olacaksan, üç beş milyar dolar bulacaksın, ama Türk Lirası değil; kamu kaynaklarını yağmalayacaksın. Kirli kaynaklarla siyaset yaptılar. Ve bunu da İslam dinini alet ederek gerçekleştirdiler. Ellerini açtılar, “Allah için ne çaldık?” dediler. Evlerinde para kasaları çıktı. Meğer Bosna’ya yardım ediyorlarmış... Oysa devletin örtülü ödeneği var. Bu devlet meşru işler yapacaksa, meşru yolları kaynakları da vardır” sözlerini kaydetti.
“Fetret Dönemin Sonuna Geliyoruz”
Ülkenin içinde bulunduğu durumu ve gelinen yeri acı bir nokta olarak nitelendiren Uysal, Mevcut iktidarın faaliyetlerini Eski Başbakan ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in faaliyetleri ile karşılaştırdı. Uysal, “Bugün acı bir noktadayız. Dün imkânsızlıklar içinde bu ülke büyük başarılar elde etti. Bu başarıların altında imzamız var. Kendi insanımıza doğduğu topraklarda alın terinin karşılığını verecek bir düzen kurduk. İktidar yönetenler, bu ülkenin tüm imkânlarını kullandıkları hâlde, hâlâ bu büyük geçmişle hesaplaşmaktan vazgeçmediler. Hesaplaşacakları bir şeyleri de yok; çünkü bu ülkeye dair söyleyecek sözleri de yok. Aziz milletimiz, 2002’den bu yana, tam 23 yıl. Dört tane beş yıllık kalkınma planından daha fazla bir zaman. En uzun süre görev yapmış liderlerden biri olan, rahmetle andığımız Süleyman Demirel bile, bu kadar süreyi görememiştir. Yine de 1965–1969 arasında yaptığı hizmetler, herkesçe kabul görmüştür. Bugün ise, 23 yılsonunda hâlâ milletten, basından, dış güçlerden, faiz lobilerinden şikâyet eden bir iktidar var. Yanlış bedelini milyonlar ödüyor. Yoksulluğa mahkûm ediliyor. Suçlu ise bu milletmiş gibi davranıyorlar. Büyük bir çöküş dönemindeyiz. Geçmişte hafızamızda kalan krizleri bile aratır hâlde. Adını koyamadığımız bir buhran dönemi yaşıyoruz. Hem ekonomik, hem siyasi, hem de toplumsal olarak... Velhasıl Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’daki “Fetret Devri”ne benzer bir sürecin içinden geçiyor. Temennimiz odur ki, bu dönemin sonuna yaklaşıyoruzdur” diye konuştu.