Gültekin Uysal Eskişehir’de iktidara yüklendi
Eskişehir’de bir dizi ziyaret gerçekleştiren Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, basın toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantıda iktidarı ekonomi alanıyla ilgili eleştiren Uysal, Türkiye, yanlış politikaların neticesi olarak küresel rekabette rekabet gücünü yitirmenin eşiğine geldiğini savundu. Uysal, “2,5 yıldır TÜİK'in yanlış verileri üzerine kurgulanmış bu programın zaten netice alamayacağı o günden belliydi. Hükûmet, açıklanan enflasyon rakamlarıyla ortaya konulmuş hiçbir hedefi tutturamamıştır. Hükûmet, her vesileyle birtakım revizeler yaparak bu hedefleri tutturacağını iddia etmektedir. Türkiye, yanlış politikaların neticesi olarak küresel rekabette rekabet gücünü yitirmenin eşiğine gelmiştir. Özellikle istihdam yoğun sektörlerin en tepesinde bulunan tekstil sektörü başta olmak üzere, son bir yılda 300 binin üzerinde istihdam kaybı bu sektörde yaşanmıştır. Türkiye'deki reel sektör, hiperenflasyon eşiğine gelmiş ve maliyetlerin peşinden koşamaz hâle gelmiştir. Reel sektör, Türkiye'deki yatırımlarını tasfiye ederek bölgenin diğer ülkelerine, daha ucuz iş gücünün olduğu ülkelere doğru kaymaktadır. Türkiye'de işletmelerin kârlılık sorunu ortadayken, diploma verdiğimiz fakat bu büyük ülkenin üretim dişlileri hâline getiremediğimiz gençlerimiz, büyük bir yabancılaşmayla beraber geleceğini başka diyarlarda aramak mecburiyetinde kalmaktadır. Bir ahbap çavuş düzeninin ve kayırmacılık düzeninin devletten başlayarak ülkede hâkim olmasının maalesef doktorlarımız, mühendislerimiz ve yetişmiş pek çok sahadaki insan gücümüzün ülkeyi terk etmesine neden olduğu görülmektedir. Bir ülke için bundan daha büyük bir felaket yoktur. Türkiye'nin doğru bir istikamete gidebilmesinin yolu, bir iklim değişikliğinden geçmektedir. Bu iklim değişikliğinin temeli ise Türkiye'de siyasi iktidarın değişmesinden geçmektedir. Dünyanın yeni gelişmelere kapı araladığı noktada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne iktisadi alandan başlayarak yeni roller tanımlamak zorunludur. Demokrat Parti olarak, dünkü gibi, orta direğin yok edildiği ve dolayısıyla demokrasinin yok edildiği bu zemini yeniden kuvvetlendirmek adına, insanımızın kendi doğduğu topraklarda geleceğini arayabileceği bir Türkiye hayalini paylaşıyoruz” sözlerini kaydetti.
“Türkiye İçin Bir Büyük Tehlike Olarak Görüyoruz”
Terörsüz Türkiye sürecine dair değerlendirmelerde bulunan Uysal, Hükûmet Sistemi’nin ortaya çıkardığı yüzde 50 artı 1 dengesinin AK Parti, MHP’yi terörist başı Öcalan üzerinden ittifak kurmaya mecbur bıraktığını savundu. Uysal, “2023 seçimleri öncesi Altılı Masa’nın altında HDP’yi, PKK’yı arayanlar bugün hiçbir utanma duygusu içermeden, siyasi saiklerle, kısa vadeli şahsi önceliklerle bir işbirliği yolunda bir süreci işletmekten de imtina etmediklerini görüyoruz. Maalesef Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ortaya çıkardığı yüzde 50 artı 1 dengesi bugün iktidarı, Cumhur İttifakı’nı, Sayın Erdoğan’ı ve Sayın Bahçeli’yi Öcalan üzerinden, terörist başı Öcalan üzerinden ittifak kurmaya mecburiyetinde bırakmıştır. Bu da bir nevi Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin bir başka olumsuz sonucudur. Türkiye’de yaşadığımız bunca yıkım mühendisliği projesinin 23 yıldır uygulanmış olmasına, neredeyse 5 tane 5 yıllık kalkınma planı uygulanabilecek Türk milletinin kendilerine zaman tanımış olmasına rağmen iktidarın hâlâ başarısızlıklarını perdelemek, bunu muhalefetin üzerine yıkabilme becerisini zaman zaman göstermişlerdir. Ama bugün özellikle ifade ettim, altını çizdim, bu keyfi düzenin maalesef Türkiye’nin tarihi ıskalamasına da vesile olduğunu görüyoruz. Türkiye’de küresel rekabette insanımızın bu rekabet içerisinde donanımlı hâle getirecek eğitim sisteminden başlayarak, Türkiye’de işleyen bir demokrasi, işleyen bir hukuk düzenini kurmamız gerekirken, maalesef adeta ikili bir hukuk düzenine geçirilerek, iktidara karşı, iktidarı değiştirecek imkan, kapasite ortaya koyan siyasetçi, aktör, siyasi partilerden başlayarak bugün operasyonlara da muhatap oluyoruz. Kademe kademe demokratik rekabet sahasının yok edilmeye çalışılmasını Türkiye için bir büyük tehlike olarak görüyoruz. Bu açıdan baktığımızda, özellikle bölgemizde değişen şartlar, Türkiye dahil olmak üzere bölgeyi yöneten ülkelerin öngörü eksikliği olması, kendi kudret kapasitesini aşan birtakım teşebbüslerle, Suriye başta olmak üzere iktidar değişikliğine gitmek adına bu bölgelere müdahaleler yapılmış olması, maalesef Ortadoğu’da, Suriye üzerinden Ortadoğu’nun bel kemiğinin kırılmasına vesile olmuştur. Orada çıkan iktidar boşluğu neticesinde ABD gözetiminde PKK’nın uzantısı PYD’nin bir özerk alanı ele geçirmesine de AKP iktidarının siyaseti en nihayetinde vesile olmuştur. Şimdi Türkiye’ye bir anlatıyla beraber, Suriye’den Türkiye’ye yönelik, milli egemenliğimize, güvenliğimize yönelik birtakım tehditler oluşmakta. Bu tehditleri bertaraf etmek için böyle bir süreç başlattığını iddia eden karşımızda bir Cumhur İttifakı var. Sağdaki gerçekliğe baktığınızda ne PKK’nın ne de diğer unsurların göstermelik birkaç silah bırakma görüntüsüyle beraber fiiliyata baktığınızda çok uzun süredir stratejik odaklanmasını Suriye’ye çevirdiğini görüyoruz. Bugün Türkiye’de yürütüldüğü iddia edilen bu İmralı sürecinin bağlı olduğu değişken, Suriye’de PKK’nın neyi koparıp neyi koparamayacağıyla ilgilidir. Türkiye'de etnik bölücü siyasetin egemenlik sahasından Doğu ve Güneydoğu'daki Türk kökenli vatandaşlarımızı çıkarmamız gerekirken, PKK'yı ve PKK'nın lideri terörist başı Öcalan'ı Kürt vatandaşlarımızın tek ve meşru temsilcisi hâline getirmeyi çok büyük bir yanlış olarak değerlendiriyoruz. Türkiye'de karşımızdaki sorunun adı sadece terör değildir. Sorun, terörü araç hâline getirmiş etnik bölücü siyasettir ve etnik bölücü siyasetin nihai programı hiçbir şekilde değişmez. Türk milletinin vatandaşları olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi vatandaşlarını ne Kandil, ne Erbil, ne İmralı ne de Avrupa başkentleri üzerinden değil, işleyen bir demokrasiyle ve işleyen bir hukuk düzeni içerisinde eşit vatandaşlık hukukunu sağlamasını, sadece Cumhuriyet'in değil, İmparatorluk'tan kalma bir miras olarak aldığımız bir referans olarak değerlendiriyoruz. Bugün bölgeye ve coğrafyaya adeta bir deli gömleği giydirilirken, Türkiye'yi yönetenlerin, dış politikasını adeta AKP iktidarının şahsi ilişkileri noktasına indirgemiş olmasının da bedellerini ödemekteyiz” diye konuştu.