Eskişehir Zafer Partisi'nden çarpıcı iddia: Tesadüf mü?

Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde çıkan orman yangınını söndürme çalışmaları sırasında alevlerin arasında kalan 10 orman görevlisi ve sivil toplum gönüllüsü şehit oldu. Tüm Türkiye’yi yasa boğan olay ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir, iktidar ile ilgili eleştiriler gerçekleştirdi.
Demir, “Mevcut hükümetin geçmişteki bu konudaki karnesi ortadadır. Türk Hava Kurumu’na ait uçakların kullanılamaması ve birçok alanda aktif bir faaliyetin yürütülememesi gibi durumlar bizleri ister istemez tedirgin etmiştir. 2 bin 700 kilometrekarelik Eskişehir’de, kuş uçuşu yaklaşık 17 kilometre uzaklıkta ve aynı ilçe müdahale ekibi sınırları içerisinde yakın zamanda iki ayrı yangının çıkması tesadüf müdür? Şahsen benim tesadüflerle işim yok, hele ki söz konusu vatan olunca. Bunun tesadüf olmadığını net olarak görüyoruz. Ancak yine de sorumuzu yetkililere soralım. Bugün dahi cevabını en yetkili kişilerin bile bilmediği bir başka soruyla devam edelim. Koordinasyonun yetkilisi kimdir? Alana gittik, bir telaş, bir hengâme var. Kimse kimin ne yaptığını bilmiyor. Bu yetki kavramı ne şekilde tanzim edilmektedir? AFAD mı yetkilidir? Orman Genel Müdürlüğü mü? Belediyedeki mevcut idari yapı mı? Bu konuda büyük sıkıntılar yaşandığını alanda bizzat görerek hissettik. Eğer koordinasyon tek bir birimin üzerinde ise ve çalışmaların uyum içinde yürüdüğü iddia ediliyorsa, diğer soruya geçelim. Yaptığımız görüşmeler ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, iki yangın arasında sıkışma ihtimali görüldüğü anda Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Birimi, yangının yön değiştirmesi tespiti üzerine alandan çekiliyor. Seyitgazi Belediye Başkanı’yla görüştüğümüzde, yangının yön değiştirdiğini ve ekiplerini alandan çektiklerini belirtti. Ancak maalesef biz o yangında 10 vatan evladını toprağa verdik. Bu büyük bir çelişkidir. Altyapıya indiğimizde, Orman Genel Müdürlüğü’nün yangın işçilerini yeterli eğitimden geçirmediğine dair bilgiler çeşitli kaynaklardan tarafımıza ulaştı. Örneğin, Tolunay kardeşimiz sadece 1 aylık bir işçiyken, yangına hiçbir hazırlığı olmadan sürüklenmiş. Bu personel eksikliği midir? Envanter yetersizliği midir? Yoksa koordinasyon eksikliği midir? Bunun tahlilini mevcut yapıdan, Türk kamuoyunu aydınlatmak adına talep ediyoruz. AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Barış Altan Doğan, 2 gün önce şu açıklamayı yaptı: “Yangının olduğu alanda telsiz ve telefon iletişimi mümkün değil. Röle kurmamıza rağmen telsizden haberleşemedik. Şu anda haber alamadığımız arkadaşlarımız var. Onlarla ilgili Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere, bakanlıklar tarafından çalışmalar başlatıldı” diye konuştu.
“Türk Toplumunu Derinden Endişelendirmektedir”
Bürokrasideki eksiklikler nedeniyle müdahale süreçlerin yavaş işlediğine dikkat çeken Demir, söz konusu durumun hayati sonuçlar doğurduğunu kaydetti. Demir, “Yangın sırasında iletişim sağlanamıyorsa, bu müdahale koordinasyon açısından sınıfta kalmış demektir. İletişim eksikliği, alandaki kişilerin konumlandırılmasında doğrudan etkili olmaktadır. Ertesi gün siyasilerin ve bürokratların bölgeye gelişiyle birlikte, baz istasyonlarının kurulduğunu ve iletişim altyapısında çalışmalar yapıldığını gördük. Yangın sırasında yapılmayan çalışmalar, siyasiler gelince alelacele yapılmıştır. Basına yansıyan iki kişinin gözaltına alındığı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı bilgisi var. Bu kişilerin akıbeti nedir? Son dönemlerde kendilerini “Ateşin Çocukları” olarak lanse eden bazı yapıların bu işin içinde olup olmadığı da araştırılmalıdır. Bu sorunun da devletin ilgili birimlerince net bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Elbette bu soruların yanıtlarını Cumhuriyet Başsavcılığı araştıracaktır. İnanıyoruz ki ilgili makamlar kamuoyunu bilgilendirecektir. Son haftalarda yaşanan yüzlerce orman yangını ve bu yangınlarda alınması gereken tedbirlerin yetersizliği, Türk toplumunu derinden endişelendirmektedir. 2025 yılında 10 şehit veriyoruz. Katıldığım iki cenazede, o evlerdeki feryatları iliklerime kadar hissettim. Türk milleti de aynı acıyı hissetti. Bu bize reva görülecek bir tablo değildir. 2025 yılında, teknolojinin bu denli geliştiği bir çağda, insanlarımızı bu şekilde kaybetmek zorunda değiliz. Buradan hükümete ve Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz. Biz toplum olarak şatafat istemiyoruz, güven içinde ve koordinasyon içinde yaşamak istiyoruz. Bu nedenle, yangınların nasıl çıktığı, kimlerin sorumlu olduğu ivedilikle araştırılmalı, suçlulara gereken cezalar verilmelidir. Ayrıca toplum bu konuda eksiksiz bir şekilde bilgilendirilmelidir. Bugün görüyoruz ki, cumhuriyet değerleri sadece ormanlar değil, birçok alanda tahrip edilmektedir. Türk milleti, kendi doğasını, kendi çocuğunu, kendi kadını korumak zorunda bırakılmaktadır. Son olarak, hafızaları tazelemek adına birkaç örneğe değinmek istiyorum. 2014’te Soma’da yaşanan maden faciasında 301 insanımızı kaybettik. 2018’de Çorlu tren kazasında 25 vatandaşımızı toprağa verdik. Daha dün Bolu’da 78 vatan evladımız metan gazı zehirlenmesinden etkilendi. 12 askerimiz şehit oldu. Ve son olarak bu yangın faciasında 10 vatan evladını kaybettik” sözlerini kaydetti.