Arkadaş olmak üzerine

Bir kavram ya da sözcüğü konu alan bir yazı yazmak istediğimde öne onun anlamını araştırmakla başlarım. Sosyal yaşam çoğu zaman sözcüklerin anlamını yanlış bellememize neden olabiliyor. Bilgimizi yenileme ve doğrulama adına bu tür bir kuşkuculuğun her zaman yararlı olduğunu düşünürüm. Arkadaşlık üzerine yazmak söz konusu olduğunda da Türk Dil Kurumu (TDK) ile başladım. TDK sözcüğü arkadaş konusunda şöyle bir tanım veriyor: “Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri”. İkinci anlam olarak “Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri” şeklinde bir ekleme yapsa da ilk tanım benim açımdan daha önde duruyor.

Bazen hızlı kimi zaman yavaş gibi açıp giden yaşamıma geri dönüp baktığımda; okuduğum kitapların önemli yeri olduğunu görüyorum. El verdiğince gezip gördüklerimin de değerli katkıları oldu yaşamıma. Ama hayatımın büyük dönüm noktalarında ve ciddi dönüm noktalarında arkadaşlarımın söz ve öğütleri var. Bana öyle işaretler vermişler ki; o zamana kadar özenle kavramaya çalıştığım gerçekleri ancak onların gözleri ile görebilmişim. Ya da duyup görememişim. İşte; bu nedenden dolayı arkadaşımın ne dediği önemlidir. Bu dünyada ‘cenneti de, cehennemi de’ arkadaş sözü ve işareti ile yaşamak mümkündür.

Yaşı ne olursa olsun, arkadaşın sözleri ve öğütleri önemlidir ama en az bunlar kadar bizim tarafımızdan söylenenin duyulması, algılanması ve anlaşılması da önemlidir. Çoğu söz, bir kulağımızdan giren diğerinden çıkar. Eleştirilmeye tahammülsüzlük, arkadaşımızın önerilerini ciddiye almamamızı getirdiği gibi ilişkilerimizin zedelenmesi sonucuna da yol açabilir. Demek ki; arkadaşı hissetmek için saygı ve empati özelliklerine ihtiyaç var.

19’uncu yüzyılda yaşamış olan tanınmış Fransız şairi Alfred de Musset, “Dünyadaki en büyük yoksulluk, arkadaşsız kalmaktır” der. Bu cümleyi, arkadaşsızlık kadar önerisiz, teşviksiz, denetimsiz ve eleştiriden yoksun kalma olarak da anlamak gerekir. İnsanın, yaşamı karşılaştırmalarla öğrendiğini düşünürsek, kişinin kendisini düzenlemesinde iyi arkadaşların ne kadar önemli olduğunu kolayca kavrarız.

Arkadaş bir aynadır. Ama ayna yüzeyindeki bozukluklar, görüntünün doğru algılanmamasına neden olabilir. Bu duruma Mevlana Celaleddin Rumi şöyle işaret eder: “Elden geldiğince kaç kötü arkadaştan / Kötü ahbap kötüdür en zehirli yılandan / Yılan zehir akıtıp insanı candan eder / Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.

11’inci yüzyılda yaşamış olan Türkçenin en önemli şair ve düşünürlerinden olan Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig isimli dev eserinden birkaç satır aktarmak isterim: “Kendine denk olan kimseyi ahbap edin. İnsan, ancak kendine denk olan ile hemrenk (eş renkli) olabilir.” Gerçekten uzun soluklu bir arkadaşlık için tüm konularda olmasa bile, bireyler arasında belli oranda denklik ve benzerlik gerekiyor. Denklik olmadığında arkadaşlık belirgin ve sabit bir konu üzerine oturuyor ve bu ortak nokta kaybolduğunda ortaklıkta sona eriyor.

Ünlü şair Yusuf Has Hacip’i birkaç cümle ile geçiştirmek olmaz. Ona bir kez daha kulak verelim: “Uçan kuş bile eşini bilir ve sürüsünü bulur. Sen insansın, içine karışacağın adamları iyi seç.” Burada arkadaşlığın ister istemez sosyal bir çevre ile ilintili olduğuna dair bir öğüt alıyoruz. Çevre ve yaşam koşullarına aykırı arkadaşlıkların uzun soluklu olma şansı daha düşük oluyor.

Pek çok kişi, arkadaşlık fikrini sözde bırakır. “Arkadaşım” ifadesi, heyecanla veya kayıtsızlıkla söylenmiş bir sözcük olarak kalır çoğu zaman. Hâlbuki arkadaşlık, gerçek yerini fiili yaşamda bulur. Eğer arkadaşlık uygulamalarla doğrulanırsa, süreklilik kazanır.

Arkadaşlık için bazı ön koşullar veya gereklilikler öne sürmek, her zaman doğru değildir. Yaşanan pek çok örnek, arkadaşlık için saygının vazgeçilmez ama sevgi veya sempatinin zorunlu olmadığını işaret eder. Arkadaşlık; birbirini benimsemiş ve karşılıklı yaşam tarzlarını kabullenmiş ama tahammüllü bir yol arkadaşlığıdır. Kalanı yolda belli olur.

Çoğu zaman arkadaşlığın, bizim onu anlamamız, kavramamız veya zihnimizdeki ile çakıştırmamız olarak tanımlıyoruz. Kafamızda bir arkadaş profili var; buna uyanları arkadaş kabul ediyoruz. İşte; genelde arkadaş konusunda yanılmada bu noktada oluyor. Gerçek bir arkadaşlığın mevcudiyeti için iki tarafın profillerinin çakışması veya bu eşleştirme için emek harcanması, gerçek arkadaşlığın inşası için önemli… Bir tanışıklığı arkadaşlıkla eş tutmak doğru olmaz. Arkadaşlık, bir yaşam gibidir. Zihnen, ruhen ve maddeten beslenmesi gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi