Arkadaşlık Hukuku

    Arkadaşlığın başlamasında ortak ilgi alanı önemli role oynar. Karşılıklı sevgi ve paylaşım ile birlikte arkadaşlık gelişir. İlerleyen zaman arkadaşlığa zamanı, mekânı ve imkânı paylaşmak –buna yaşamı paylaşmak da diyebiliriz– yeni bir boyut getirir.

    Hepimiz hayatı farklı roller, statüler ve kalıplarla yaşıyoruz. İş yaşamında, okulda, İnternette veya eğlence ortamında sergilediğimiz kimlik bu haliyle benliğimizin ancak bir parçası olabiliyor. Hatta en iyi örneğini sosyal medyada ‘başardığımız’ gibi pek çok iletişim ortamında kendimizi bir başka profille (farklı bir sanal benlikle) kamufle ediyoruz. Gene yaşamın sadece bir bölümünün paylaşıldığı bu izole ortamlarda arkadaşımızın beğenilen bir davranışını abartarak, onun –gerçekte tümünü bilmediğimiz– yaşamının tamamına şümullendirme eğilimi içine giriyoruz. Buna karşılık hatalı veya beğenmediğimiz bir davranışı ise ‘arkadaşlığın bekası’ adına görmezden gelebiliyoruz. Bu abartılar veya görmezden gelmeler arkadaşlığın ilerleyen aşamalarında olumsuzluklar olarak karşımıza çıkabiliyor.

    Bir arkadaşlığın kalite düzeyi açık ve anlaşılır biçimde ortaya çıkması ‘arkadaşlık bağlamında yaşamın paylaşılması’ ile ortaya çıkar. Örneğin bir ilişkinin tarafları iyi ve kötü zamanda öz olarak eşdeğer tutum ve davranış sergiler. Bir başka örnek ise arkadaşın diğer insanlara karşı sergilediği yaklaşımdır. Astını ezen amirin, karşı cinse düşmanca davranan aktivistin, hayvanlardan nefret eden bir sanatçının, farklı düşüncelere tahammülü olmayan bir siyasetçinin veya kendinden başkasını sevmeyen bir entelektüelin ‘iyi’ arkadaşınız olmasını bekleyebilir misiniz?

    Saygı, hoşgörü, empati, iyi niyet, nezaket, duyarlılık, ayrımcılık yapmama, sorumluluk, güven duyma ve verme gibi bir ilişkiyi doğrudan etkileyen özellikler yaşamın tüm alanlarında geçerlidir. Örneğin iş arkadaşına çalışma ortamında iyi davranan bir kişinin başka yerlerde arkadaşı hakkında dedikodu yapmasını beklemeyiz. Bir kişi arkadaşı ile ilişkisini iş yeri ile sınırlasa bile başka ortamlarda işteki olumluluğu koruması ve oradaki hukuka bağlı kalması gerekir. Arkadaşlığın –fiilen birlikte yaşanmasa bile– her alanda hukukun korunarak varlığının sürdürülmesine ‘arkadaşlıkta yaşamı paylaşmak’ diyebiliriz. Birlikte yaşandığında ise bir adım daha ileri gidilmiş olur.

    Bir insanı tanımak için birlikte zaman geçirmek, eğlenmek, spor yapmak, aynı ortamda çalışmak ya da aynı sınıfta eğitim görmek yeterli olmaz. Çok ideal görünen bir aşk ilişkisi de mutlu bir evlilik yaratmayabilir. Çünkü bir ilişki ortak yaşamın tamamına yayıldığında o zamana kadar fark edilmemiş pek çok olumsuzluk ortaya çıkar. Örneğin aynı evde barış, huzur ve uyum içinde yaşama becerisi başlı başına üstün bir niteliktir. Arkadaşlığı yaşamın olabildiğince çok alanında yaygınlaştırmayı başarmak, bu ilişkinin kalıcı ve sürdürülebilir olacağı konusunda çok önemli bir veridir.

    Arkadaşlık, iki farklı kişiyi bir ‘hukuk’ çerçevesinde bir araya getiren bir ilişkidir. Bu hukukun gereklerinden biri arkadaşlığı kalıcı ve sürdürülebilir kılmaya, geliştirmeye dair olmak üzere tarafların karşılıklı yükümlü olmalarıdır. Bu durum, özgürce kabul edilmiş, bir gönüllü yükümlülük halidir.

    Karşılıklı yükümlülük tanımında yer alan ‘özgürlük’ kavramı, arkadaşların bu ilişkiyi geliştirmede herhangi bir baskı altında kalmadan davrandıkları anlamına gelir. ‘Gönüllülük’ ise herhangi bir fırsatla karşılaştıklarında bunu arkadaşlığı geliştirmek adına bu fırsatı kullanma istekliliklerini vurgular. Yükümlü hissetme hali, karşı tarafın beklentilerinden dolayı değil, her arkadaşın kendi sorumluluk anlayışından kaynaklanır. Bu sorumluluğun gerekleri ciddiyetle yerine getirilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi