Ayrımcılık ve Yurttaşlık


 


Covid-19 salgınında olduğu gibi bazı hastalıkların olumsuz sonuçları kolayca görünür. Diğer yandan ayrımcılık gibi bireysel ve toplumsal hastalıklar ise toplumu içinden ve derinden kemirir, yavaşça bir bütün olarak öldürür.


 


Farklı olabilen ırk, etnik köken, inanç, dil, cinsiyet, yaş veya bedensel durum özelliklerimize rağmen bizi aynı çatı altında toplayan ‘yurttaşlık’ nedir? Yurttaşlığın çağımızda dayandığı ana fikir hangisidir? Bizi bir ülkenin vatandaşları olarak aynı hak ve özgürlüklerle eşdeğer sorumluluklara tabi tutan kurallar manzumesi ne olabilir?


 


Yurttaşlık olgusu, bir sosyal sözleşme temelinde şekillenir. Müslümanlığın Hz. Muhammed dönemi ile birlikte anılan Medine Vesikası, 1215’te İngiltere’de yazılan bir özgürlükler dokümanı olan Magna Carta, insanlar arasında bir arada yaşama kurallarını düzenleyen örnek belgelerdir. Antik çağlardan başlayarak günümüze kadar yurttaşlık fikrinin temellenmesine ve gelişmesine neden olan pek çok uzlaşma çerçevesi sayabiliriz.


 


Bugün bu çerçeve; her toplumun kendi anayasası olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasaya bağlı olarak daha alt konularla ilgili yasalar ise bu sosyal çerçeveyi eksiksiz kılmaya çalışır. Yasal mevzuata uygun biçimde bir sivil toplum derneğinin tüzüğü gibi insanlar arası sözleşmeler ile firmalar ve/veya bireyler arasındaki anlaşma metinleri bu çerçevenin diğer unsurlarıdır. Gene; yasal olarak zorunlu olmamakla birlikte aynı amaca hizmet etmek isteyen kişilerin, bu ilişkinin sürdürülebilirliği açısından kendi aralarında yaptıkları sözleşmeler de yurttaşlık fikrini destekleyen belgelerdir.


 


Yurttaşlık nedir?” sorusunun cevabı; öncelikle bizi toplum olarak bir arada tutanın, geçmişten geleceğe doğru ilerleyen bir uzlaşma fikri olduğudur. Dolayısıyla yurttaş olmak demek, yukarıda bazı unsurlarını saydığım anayasal çerçevenin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmek ve yine bu sözleşmede yazılı olan hak ve özgürlükleri kullanabilmek demektir.


 


Bir birey, anayasal çerçevede kendisine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiği ve toplumda üretilen mal ve hizmetlerden yararlanmak için gerekli şartlara yasal olarak sahip olduğu halde; bunlardan mahrum bırakılıyorsa buna ‘ayrımcılık’ denir. Bir kişi veya grubun hak ve özgürlüklerini kullanmasına engel olana ise kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ‘ayrımcı’ adı verilir. Bugün genel anlamda uluslararası sözleşmelerden ulusal yasal mevzuata kadar tüm çerçevelerde ayrımcılığın bir suç olduğu ve ayrımcının yasal kovuşturmaya uğraması gerektiği kabul edilmiştir.


 


İşim uygun ama ben işyerimde kadın çalıştırmak istemiyorum”, “Tüm şartları yerine getiriyor ama ben devlette dindar olmayanların çalışmasına razı değilim”, “Bizim derneğin tüzüğünde kadınların üye olmasını engelleyen bir madde yok ama yönetim kurulunda bu tür kişilerin üyelik taleplerinin reddedilmesinden yanayım”, “Farklı yaşam tercihi olan insanların bizim sivil platformda katılımcı olmalarına bir engel yok ama dini ve sosyal görüşlerim nedeniyle bu ortamda bulunmalarına karşıyım”, “Engelliler ile aynı haklara sahip olmayı uygun ve doğru bulmuyorum”, “Farklı etnik veya dini kimliğe sahip birisi ile bu sosyal ortamda bulunmak istemiyorum, çünkü onları memleket için zararlı buluyorum”… İşte; ayrımcılık, bunlardan (veya benzer örneklerden) biri veya birkaçıdır. Bunlardan herhangi birisi duygu ve düşüncelerimizle çakışıyorsa, o zaman ayrımcılık yapıyor olduğumuzdan ciddi biçimde kuşkulanmamız ve bunu sorgulamamız gerekir.


 


Eğer geçmişi önemseyerek yaşama bakıyorsanız şunu görebilirsiniz. Bir ‘milletler sistemi’ kurmuş olan Osmanlı’nın doğup büyüdüğü topraklarda yaşıyoruz. O dönemde gerçekten etnik köken ve dini inanç açılarından hoşgörünün ve uzlaşmanın güzel örnekleri var. Ama bugün Osmanlının kurulduğu dönemden yedi yüz küsur ve imparatorluğun dağıldığı dönemden ise doksan küsur yıl uzaktayız. Ayrıca artık sosyal sözleşmeleri sadece iç dinamikler değil; dış dünya koşulları da belirliyor. Sadece son yüzyılda değişenin haddi hesabı yok. Bu nedenle uzlaşma ve ayrımcılık, dünde olduğundan çok farklı bir içeriğe sahip. Yaşadığımız dünyanın farkında olmak gerek.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi