İnsan, Allah'ın yarattığı birçok özeliklerle donattığı kendi ruhundan bir nefha verdiği (Sure Hicr, ayet 29) büyük bir emaneti yüklediği (Ahzap suresi Ayet 72) yeryüzüne halife kıldığı (Bakara 30) şerefli bir varlıktır. (İsra 20) insanca (Adem'e) meleklerin secde etmesini Allah Teala'ın emretmiş olması da onun için başka bir üstünlük emaresidir.
"Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen "

Şeyh Galip (Ö.1799) bu dizelerinde "Ey insanoğlu kendini iyi tanı alıcı göze bak göreceksin ki sen alemin özüsün. Sen kainatın göz bebeği olan insansın. Bunun kıymetini bil ve onunn şanına uygun hayat sür" manasında insanın değerine atıfta bulunmaktadır.İnsan,bu dünyada sürekli olmadığı bilinciyle sonsuzluğa adaydır. Ancak bu gerçeği insana fısıldayan DİN dir.
"Din" ise insanın erdeme ulaşmasının kurallarını yöntemlerini ortaya koyar. Kur'anda "O hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir. Çok bağışlayandır." (Mülk Suseri Ayet :2, Sh:561)
İslama göre din, Allah'ın insanlara peygamberler aracılığı ile gönderdiği bir sistemdir. İlahi kanunlardır. Bu sistem akıl sahiplerin kendi istekleriyle dünyada huzura, ahirette ebedi mutluluğa ulaştırır. Din duygusu, insanın fıtratında özünde mevcut bir duygudur.İnsan her zaman her erde yüce, kudretli bir varlığa sığınma ve ondan yardım isteme ihtiyacı hissetmiştir. Bu ihtiyaç din ile karşılanır. Kur'an-ı Kerim'de bu husus şöyle ifade ediliyor; "Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah'ın kulları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah'ın (c.c.) yaratmasında hiçbir değişme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi Ayet 30 saife 406)
Bu Ayet-i Celile'de Allah'ın yarattığı fıtratı değiştirmeye, bozmaya çalışmanın asla doğru ve sağlıklı olmayacağı böylesi tutum ve davranışların acı sonuçlar doğuracağı bildiriliyor. Din, ferdin ve toplumun ihtiyacı olan bir kurumdur. Tarih boyunca dinsiz toplumlara rastlanmamıştır. Çünkü din, insanların düşünce ve davranışlarını yönlendirir.
İnsanın bedeni ihtiyaçlarını gidermek, nasıl sağlığı için gerekliyse ruhi ihtiyaçlarını da gidermesi ruh sağlığı için aynı derecede gereklidir. İnançsızlık, mutlak yalnızlık ve huzursuzluk getirir. Batı'daki imtihanların temelinde dinsizlik yatar.
Dinimiz İslam bu manada eşsiz prensipler vaz etmiştir. Asırlarca bu değerlere bağlı kalan müslümanların insanların hayran kaldığı İslam medeniyetini kurmuşlardır. İslama göre insanlık, farklı özelliklere sahip bir aile gibidir. Kur'ın-ı Kerim'de; Göklerin ve yerin yaratılması dillerinizin ve renklerinizin de farklı olması onun (Allah'ın varlığının ve kuvvetinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır" buyuruluyor. (Rum Suresi, A:22)
İmam-ı Tirmizi'nin "hasen-sahih" dediği Ebu Musa el Eşari (r.a)'nin şöyle rivayet ettiği, bir hadiste; "Allah, Adem'i yeryüzünün hepsini avuçladığı bir avuç (toprak) tan yarattı. Bunun için Ademoğulları yeryüzünün (renkleri ve tabiatları) kadar (değişik şekillerde) geldiler. Onlardan kimi kızıl, kimi beyaz, kimi siyah, kimi bunların karışımı, kimi yumuşak, kimi sert, kimi kötü, kimi de iyi geldi" (Sünen-i Tirmizi, Kitabu Tefsir'il Kur'an, 3/2955)
Yukarıdaki Ayet ve Hadis-i Şerifte ifade edildği gibi, insanlığın farklı ırk, renk, düşünce ve karakter sahibi olması Yüce Rabbimizin azametinin, sonsuz ilim ve kudret sahibi olduğuna delalet etmektedir.
Aksine insanlığın bu farklılığını görmemek veya bu yönünü yok farz etmek yaratılışa müdaheleye yeltenmek olur. Farklılık eşyanın tabiatında vardır.
Dinimiz herkesi allah'ın kulu olarak görür. Kişilerin ırkı, rengi, cinsiyeti, zengin veya fakir olması ve benzeri konularda eleştirilmesi ve ayrımcılık yapılması toplumsal barışa zarar verir. Dünya insanlarının dil, ırk ve karakter farklılığı, hakka ve hakikate inandıkları müddetçe bizleri "İslam kardeşliğinde" birleştirmiştir. Bu kardeşlik zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı en büyük bir güçtür. Koca Yunus'un bir deyişiyle konuyu bitiriyorum.
Cümle yaratılmışlara bir göz ile bakmayan
Halka müderris olsa hakikatle asidir.
İslam inancı gereği bütün "Müslümanlar kardeştir" (Hucurat 10) Bu, nesebi bir kardeşlik olmayıp, ortak inançtan gelen bir kardeşliktir. Bu kardeşlikte birleşelim....
Hoşçakalınız.