Covid-19'un Hatırlattığı Sağlık Sektörü

Covid-19 salgını, kendi kişisel rahatsızlıklarımız veya yakınlarımızın yaşadıkları dışında pek de farkında olmadığımız sağlık sektörünü gündemimize taşıdı. Daha önce okuyup yorumlamadığımız, üzerinde düşünmediğimiz pek çok konuyu değerlendirme fırsatı yarattı.


Sağlık konusu, insanlığın yeme-içme, barınma ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarından birisi… Bunlar yeteri ölçüde karşılanmadığında diğer ihtiyaçların tatmini öncelik almıyor. Diğer yandan tüm dünyada bir çılgınlık halini almaya başlayan tüketim eğilimini sağlığı da kapsamak üzere her alanda gözlüyoruz. Geçmişte dayanıklı tüketim malları arasında sayılan emtia bile artık modaya ve hızlı tüketime konu oldu. Diğer yandan; gıda tüketimindeki aşırılıklar, küresel ölçekte bir başka aşırılığa vesile oldu. Dünyanın ciddi bir bölümü açlık ve yoksullukla savaşırken, başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere dengesiz tüketime bağlı aşırı şişmanlık yeni bir hastalık olarak yükseliyor. 


Dünya ekonomik sistemi, sadece mal ve hizmetleri yeniden üretmekle kalmıyor. Tüketim eğilimlerini canlı tutabilmek için bir yandan da sürekli yeni ihtiyaçlar yaratmaya çalışıyor. Bunlar arasında insan bedenine olumsuz etkiler yapabilen genetik olarak değiştirilmiş gıdalar ile doğallıktan koparılarak sentetik olarak üretilmiş yiyeceklerin önemli bir yeri var.


Amaç daha çok satmak ve daha fazla kâr elde etmek olunca, hangi sektörlerin bu beklentilere hizmet edeceğinin önemi kalmıyor. Örneğin insan ve toplum sağlığı da kâr elde edilmesi gereken sektörlerden birisi olarak gündeme geliyor. Bu nedenle özellikle az ve orta derecede gelişmiş ülkelerde sağlığın bir piyasa olarak serbestleştirilmesi sağlanmaya çalışılıyor.


Bu arada ilaç sektörü de, insan ve toplum sağlığına hizmet eden ve etik kuralları olan iyileştirici - koruyucu bir sektör olmaktan çıkarak, her an daha fazla tüketim ve kâr odaklı olmaya başlıyor. Bu süreçte daha fazla satış ve kâr beklentisi olan küresel ilaç üretim endüstrisinin etkisi var. Bu anlamda ilaç endüstrisinin dev şirketleri, ürettikleri ilaç ve malzemeleri pazarlayabilmek için hepimizin hasta olduğuna veya her an olabileceğine bize inandırmak istiyorlar. Bir sürekli hastalık halinin varlığına ikna olmaya zorlanıyoruz. İlaç firmaları, ürettikleri malları hasta olmayan insanlara da pazarlayabilmek için biteviye yeni yol ve teknikler bulmaya çalışıyorlar.


Özellikle son yıllarda; yüksek tansiyon, depresyon, sosyal anksiyete, stres, cinsel işlev bozuklukları, menopoz, östropoz, obezite ve benzerleri gibi hastalıklar öne sürülerek ilaç tüketiminin artırılması yönünde ciddi girişimler var. Bu hastalık isimlerinin her biri, daha fazla ilaç kullanmak için bir reklam ve manipülasyon aracı olmaya başladı. Dünyada yapılan araştırmalar, başta yukarıda saydıklarımda olmak üzere bir tür ilaç bağımlılığı yaratmak üzere küresel ilaç firmalarının her yolu denediklerini ortaya koyuyor. İlaç konusundaki bilinç düzeyi yüksek olmayan toplumlarda firmaların manipülasyon politikalarını başarılı kılmaları çok daha kolay oluyor.


Önemli olan daha fazla ilaç satmak olunca, topluma kullanması yönünde önerilen ilaçların yan etkileri de gözden kaçıyor. Birçok ilacın uzun süreli kullanımın başka sorunlara yol açtığına dikkat edilmiyor. Temel fikir, bireyi hasta olduğuna inandırmak ve bu yolla ilaca karşı bir bireysel miyopi veya körlük sağlayarak daha fazla ilaç tüketimini sağlamak.


Hiç kuşkusuz; gerçek bir hastalıktan kurtulabilmek için tıp uzmanların tavsiyelerine uyarak ilaç kullanmak gerekebilir. Ama böyle bir gerçek uzmanlık süreci içinde değilsek, kendimize o ilacı neden kullandığımızı sormak zorundayız. Belki birileri bizim için hastalık ihtiyaçları üretmeye çalışıyor ve biz de buna alet oluyor olabiliriz.


Sağlık insan açısından yüksek önemde bir alan… Diğer yandan bu sektörün dünya ekonomisi içindeki yeri giderek büyüyor. Önümüzde uzanan gelecekte de en değerli sektörlerden birisi olmaya devam edecek. Sonuçta sağlık hizmetlerinden ilaca, evde bakımdan sınai üretime kadar tüm ilgili sektörlerde biteviye yeni katma değer fırsatları oluşuyor. İşin odak noktası ise sağlığın bedelinin kimin tarafından (ve tabii ki, nasıl) ödeneceğinde düğümleniyor. Terazinin bir kefesinde sağlık, diğerinde para olacaksa (ki öyle görünüyor) zor bir problem karşımızda duruyor.


Zaman; hastalıklardan ve hasta edenlerden uzak durma ve gerekli önlemleri alma zamanı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi