Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

En değerli hazinemiz, sağlığımız…

Hayattaki en değerli hazinemiz, sağlığımız. Değeri parayla, pulla, maddiyatla asla ölçülemez. Ama ne yazıkki pek çoğumuz zamanında kıymetini bilmiyoruz sağlığımızın ve iş işten geçince, kaybedince anlıyoruz sağlığımızın değerini. Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor. Her şey sağlıklıyken anlam kazanıyor. Çünkü sağlığımız her şeyimizi etkiliyor, gerek başarımızı, gerek moralimizi, gerek yaşama kalitemizi... Çok paramız olmuş, varlık içinde yüzmüşüz, iyi bir aile yaşantımız var ama sağlıklı değiliz. O zaman bu neye yarar ki?

Toplum olarak pek çoğumuz biraz kaderciyiz aslında galiba. Kaderimizde varsa, alnımıza yazılmışsa olur deyip geçiyoruz her şeye. Anca hastalandığımızda, tabiri caizse yumurta kapıya dayandığında doktora yada hastaneye gidiyoruz. Oysa artık teknoloji o kadar ilerledi ki, en azından hiçbir şeyimiz olmasa bile altı ayda bir hastaneye gidip, check-up yaptırmayı kendimize çok görüyoruz. Erken teşhisin önemini pek çoğumuz görmezden geliyoruz galiba.

Dediğim gibi teknoloji günden güne ilerliyor, yeni cihazlar çıkıyor, kaliteli doktorlar yetişiyor, sağlıkta yeni buluşlar oluyor, pek çok hastalığa çözümler üretiliyor. Sağlık sektörü de eskiye nazaran çok çok iyi durumda günümüzde artık. Hastanelerimize baktığımızda hepsi birbirinden güzel, iyi doktorlara sahip, pırıl pırıl ortamlarda hizmet sunuyorlar. Ama son zamanlarda hastaneler konusundaki tek sıkıntı aradığımız bazı branşlara randevu bulunamaması yada çok geç tarihlere gün verilmesi. Bir diğer sıkıntı da ilaçlar konusunda yaşanıyor. İnsanlar ellerinde reçete ile eczane eczane geziyor ama aradıkları ilaçların birini bulurlarsa bir diğerini bulanıyorlar. Eczanelerde fark da epey fazla çıkıyor. Çoğu ilaç devletin ödeme kapsamından çıkarıldığı için vatandaş da almakta zorlanıyor.

Hep deriz ya, Allah hastanelere muhtaçta etmesin, eksikliğini de göstermesin. Sağlık çok önemli, o olmadan hiç bir şey olmuyor. Güzel giysilerin var giyemiyorsun, karnın aç, canın neler yemek istiyor ama yiyemiyorsun. Kapıda araban var binemiyorsun. Belki yatağa bağlısın, belki hareket etmek için birine muhtaçsın. Kimbilir belki günlerce, aylarca yada senelerce bir sonda ile yaşamak zorundasın, belki dışkını bir torbaya yapıp yanında gezdirmek zorundasın. Belki ateşler içinde yanıyorsun, gözünü bile açamıyorsun, bir yudum uykuyu bile özlüyorsun. Eski halini düşünüyorsun, şuan içinde bulunduğun durumu kabullenemiyorsun çok üzülüyorsun. Zor, çok zor… Hani derler ya kendi başına gelmeden kimsenin derdini, rahatsızlığını, ne acılar çekip ne zor günler geçirdiğini anlamıyorsun.

İnsan hastalandıktan sonra tekrar sağlığına kavuşunca yeniden doğmuş gibi oluyor. Tabi şanslıysa... Dua edelim ki hepimiz o şanslı kesimden olalım. Allah çaresiz dertler ve hastalıklar vermesin hiç birimize. O zaman yazımızı büyük devlet adamı Kanûnî Sultan Süleyman’ın şiirindeki bir dörtlük ile noktalayalım; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.” Sağlıklı, huzurlu günler. Allah ağzınızın tadını bozmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Seda Kağıtcı Arşivi