Cumhuriyetin önemi ve değeri

Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri, bir milletin kaderini değiştiren önemli bir dönemeç olan 29 Ekim 1923'te atıldı. Bu tarih, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından, Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki bir grup vizyoner liderin öncülüğünde, modern ve demokratik bir ulus devletinin doğuşuna tanıklık etti. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu, müttefiklerle yapılan Mondros Mütarekesi ile çökmüş ve işgal altına girmişti. Ancak Türk milleti, işgallere karşı direnişe geçti ve 1919'da Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki kurtuluş mücadelesi başladı. Bu mücadele, tarihin en zorlu savaşlarından biri olan Kurtuluş Savaşı'na dönüştü. Mustafa Kemal Paşa, 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurarak ulusal bir hükümet oluşturdu. Bu, işgalcilere karşı bir direniş merkezi olarak işlev gördü. 1923'e gelindiğinde, Lozan Antlaşması ile Türkiye'nin bağımsızlığı ve sınırları tanındı.

Ancak, bu zafer sadece bir devletin doğuşu için ilk adımdı. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni ilan etmek için büyük bir adım atmaya karar verdi. Bu karar, 29 Ekim 1923'te halka duyuruldu. Bu tarih, artık Türk milletinin kendi kaderini tayin edebilecek, demokratik ilkelerle yönetilen bağımsız bir devlete sahip olduğu gün olarak kayıtlara geçti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, sadece siyasi bir değişim değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir dönüşümü de beraberinde getirdi. Atatürk, laiklik ilkesini benimseyerek devleti dini etkilerden arındırdı. Ayrıca, eğitim reformları, hukuki değişiklikler ve ekonomik yenilikler gibi bir dizi radikal adım atarak Türkiye'yi modern bir ulus devleti haline getirmeyi amaçladı.

29 Ekim 1923, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, ulusal bağımsızlığın kazanılmasının ötesinde, bir ulusun kendi kaderini çizme ve modern bir devletin temellerini atmada önemli bir dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal Atatürk ve onun önderlik ettiği kadroların vizyonerliği, Türkiye'nin bugünkü çağdaş yapısının temelini oluşturan değerlere ışık tutmuştur. Bu tarih, bir milletin özgürlüğe, demokrasiye ve ileriye doğru attığı cesur bir adımın sembolü olarak her yıl coşkuyla kutlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması, ülkeye bir dizi önemli kazanç getirdi ve toplum üzerinde derin etkiler bıraktı. Cumhuriyetin kurulması, ulusal bağımsızlığın kazanılması anlamına gelmiştir. Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması sonrasında gelen işgallerin ardından Türkiye, Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazanmış ve egemen bir devlet olmuştur. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, laiklik ilkesini benimseyerek devleti dini etkilerden arındırdı. Aynı zamanda demokratik ilkeleri benimseyerek Türkiye'yi çok partili siyasi sisteme geçiş sürecine yönlendirdi.

Bu adımlar, Türkiye'nin demokratik bir toplum ve devlet yapısına kavuşmasına katkı sağladı. Atatürk döneminde gerçekleşen eğitim reformları, Türkiye'nin eğitim sisteminin temelini oluşturdu. Okuma yazma oranlarının artırılması, eğitimin laikleştirilmesi ve bilimin önemine vurgu yapılması, ülkede genel bir bilinç ve kültür seviyesinin yükselmesine katkıda bulundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, hukuki sistemin modernleşmesini sağlayan önemli adımları içerir. İslam hukukundan seküler hukuka geçiş ve vatandaşların eşit haklara sahip olmaları gibi reformlar, ülkede adalet ve insan hakları konusunda önemli gelişmelere yol açtı.

Cumhuriyet döneminde ekonomik alanda da önemli reformlar yapıldı. Sanayileşmeye yönelik adımlar, tarımın modernleştirilmesi, altyapı yatırımları ve dışa açılma politikaları, Türkiye'nin ekonomik kalkınma sürecine ivme kazandırdı. Atatürk'ün kültürel devrimleri, Türkiye'nin geleneksel yapısını modern bir çerçeveye uyarlamayı amaçladı. Türk alfabesinin Latin harf sistemine geçirilmesi, kıyafet reformları, aile hukuku ve kadın hakları konusundaki yenilikler, toplumsal yapıda önemli değişikliklere neden oldu. Lozan Antlaşması ile Türkiye'nin sınırları tanındı ve ülke uluslararası alanda saygın bir konuma yükseldi. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde etkin bir aktör haline gelmesine olanak tanıdı.

Muhtemeldir ki; yüzüncü yılda 29 Ekim 2023 Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle bir kez daha değişim ile yıkım arasındaki kafa karıştırmasının ve siyasal manipülasyonun bir başka örneğini yaşayacağız. Cumhuriyet tarihinin askersel–bürokratik kısmına işaret edilerek tamamının millet yerine ümmet kafasıyla yok edilmesi adına bilinen gerekçeler, çok boyutlu olarak tekrar edilecek. Konunun özüne bakarsak; Cumhuriyet halkın, egemenliği doğrudan doğruya veya seçtiği temsilciler aracılığı ile kullandığı yönetim ve devlet biçimidir. Cumhuriyet Bayramı ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutlamak üzere yasayla kabul edilmiş olan bir resmi bayramdır.

20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde bu toprakları talan etmek isteyen Batılı ülkelere karşı Kurtuluş Savaşı’nı başardık. Cumhuriyet, zorlu kurtuluş mücadelesinin sonuçlarından biridir. Ama ne yazık ki, halk olarak sosyal belleğimiz de, tüketim toplumu anlayışına ayak uydurdu. Cumhuriyet’in anlam ve değerleri de hızla erozyona uğruyor. Bu konuda hepimize düşen görevler var. Giderek nitelik kaybeden eğitim sistemimize rağmen, belleğimizi değerlerimiz konusunda yenilemekte girişken ve direngen olmak zorundayız.

Cumhuriyet’i var eden temel değerlerden biri halkın kanla, canla, alın teriyle yoğrulmuş ortak emeğidir. Bugün ise hızla yitirmeye devam ettiklerimizden biri emeğin değeridir. Kişisel ve ortak emeğe değer veren bir toplum olmaktan, tüm elde etmek istediklerimizi zahmetsiz almaya çalışan bir insan topluluğuna dönüşmeye başladık. Başarılı olmak için çalışmak ve emek vermek, giderek ayarı düşen bir değere dönüştü. Ucuzculuk, kolaycılık, ortak olana karşı duyarsızlık ve kayıtsızlık, genetik bir sosyal özellik haline geldi.

Cumhuriyet’in arka planındaki sosyal değerler arasında beraberlik ve dayanışmayı da saymamız gerekir. Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyet’e giden yolda –düşmanın işbirlikçileri dışında– takdir edilmesi gereken bir beraberlik ve dayanışma ruhu gözlenmişti. Bu süreçte etnik, kültürel ve inanca dayalı ayrılıklar aşılmış; ülkenin düşmanlardan arındırılması için gerekli sosyal birliktelik oluşmuştu.

Mevcut duruma baktığımızda ise Kurtuluş ruhuna aykırı bir durumun hızla yükselmekte olduğunu gözlüyoruz. Bir ülkede farklı siyasal ve sosyal düşünceleri benimsemiş kişi ve toplulukların olması olağan bir durumdur. Ama bu ayrışma, ortak emekle oluşturulmuş bir çatıyı tehdit eder noktaya gelmişse, bunun üzerinde durup düşünmek gerekir. Hele Türkiye üzerinde beklentileri olduğu bilinen bazı devletlerin, ülkemizi bir ‘böl–yönet talim alanı’ gibi kullandıklarını dikkate alınca, konunun üzerine hassasiyetle gitme gerçeği bir kez daha ortaya çıkıyor.

Bugün Cumhuriyet’i var eden değerleri, ayırımcılık yönünde kullanmaya ısrarla devam edenler var. Ülkede siyasal rüzgârları sertçe estirip geleceği dinin kurallarına göre despotik şekillendirmek isteyenler mevcut. Bir feodal yönetim kurabilmenin histerisi ile nöbet geçirenlerin varlığından hiç kimsenin kuşku duymaması gerekir. Yine bu ülkede kendi laiklik ve etnisite söylemlerini, toplumu ‘bizden olanlar’ ve ‘bizden olmayanlar’ diye bölecek biçimde kullananlar var. Toplumu birleştirmeye çalışmak ve barış içinde uzlaşma kültürünü oluşturmak yerine, toplumu belli kriterler üzerinden bölmeye çalışmanın hangi ortak değere ve amaca yararı olabilir ki...

Ülkeyi bölmenin eksenlerinden bir diğeri ise şoven akımların oluşturduğu ana hattır. Bu şoven kanadı, ısrarla ve bilinçle yurtseverlikten ayırt etmek gerekir. Halka; etnik, dini, mezhepsel, bölgesel temelde ya da ‘bizimkiler-ötekiler’ diye bölerek bakan bir anlayışı, Cumhuriyetin temel değerlerini koruyup geliştirecek kesimler arasında saymak mümkün değil. Aksine; bu tür anlayışlar, bölünmeyi körükleyen bir sürece hizmet etmekte.

Zincir, en çürük halkası kadar sağlamdır. Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan halkın ortak emeğinin ürünüdür. Korunup geliştirilmesinde de benzer ortak emek verilmeli; bu Cumhuriyeti var eden dayanışma ve beraberlik ruhu korunup geliştirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi