Demokrasi nerede öğrenilecek?

Bir zamanlar çok sükse yapan, 1967 yapımı, Türkiye’de “Sevgili Öğretmenim” adıyla oynayan filmi hatırlıyor musunuz? Orijinal ismi “To Sir With Love” olan filmin başrollerini Sidney Poitier, Christian Roberts, Judy Geeson, Suzy Kendall ve ünlü İngiliz şarkıcı Lulu oynamıştı. Bir mühendis olan ama iş bulamadığı için bir kenar mahalle okulunda öğretmenlik yapmayı denemek zorunda olan Mark Thackeray (S. Poitier)’ın hikâyesidir bu. Çocukların yaramazlıkları nedeniyle bir türlü öğretmen dayandırılamayan okulda Thackeray, normal müfredata uygun biçimde başarılı olamayınca, öğrencilerle –günlük ev işleri gibi günlük yaşam üzerine temellendirilmiş arkadaşlık kurmaya çalışır.

Ne zaman; eğitimin neye yaradığı gibi bir soruya takılsam aklıma bu film gelir. Örneğin üniversite sınavına ulaşabilmek için 12 yıl eğitim görmek zorundayız. 12 yıllık bu sürece, belki de ‘eğitim’ yerine ‘öğretim’ demek daha doğru… Endüstri 4.0 Çağı’nda ise eğitim-öğretim kavramına işaret etmek üzere öğrenme terimi kullanılıyor.

Çocukken başlayıp genç bir insan olana dek okula gidip gelen bir insanı gözünüzün önüne getirin. Yıllar boyunca muhtemelen bir daha asla hatırlamayacağı bilgileri kafasına doldurmaya çalışıyoruz. Okul bittiğinde de bu bilgiler, dolduruldukları yerden uçup gidiyor. Bir eğitim sisteminin başarması gereken davranış değişikliği ve yeni bir kültür oluşturma fonksiyonu ise nadiren gerçekleşebiliyor. Öğrencinin yaşamını etkilemeyeceği baştan belli olan bir müfredatı ‘iyi’ öğrenmediği –daha doğrusu ‘iyi’ bellemediği için bu sonuçtan öğrencileri sorumlu tutabilir miyiz?

Bazı anne-babalar, çocuklarının günlük yaşama ilişkin işleri öğrenmeleri konusunda ilgili ve özenlidirler. Zaman ayırarak çocuklarının alışverişten yemek yapmaya, ortalığı toplamaktan düzenli olmaya kadar bazı alışkanlıkları edinmelerine özen gösterirler. Ama anne ve babanın tüm gün dışarıda çalıştığı durumlarda bu amaca yönelik olarak çocuğa zaman ayırmak pek mümkün değildir. Bu durumda çocuğun alışkanlık ve yaşam kültürü edinebileceği yegâne ortam okul olarak kalır.

Bugünün okuluna baktığımızda ise ne yazık ki, bu öğretim modeli ile çocuklar ne kendi giysilerini ütülemeyi, ne sofra için salata yapmayı, ne de ev için gerekli küçük alışverişlerde başarılı olmayı öğreniyorlar. Bu öğrencilerin pek çoğu doğa ile haşır neşir olmamış; bir hayvan bakmamış; evinde bir bitki ile ilgilenmemiş. Çünkü tek eğitim mekanizması olan okul, onlarda bu yönlendirmeyi yapmıyor, yapamıyor. Sonuçta; giderek yaşamdan daha fazla uzaklaşmış bir kuşak oluşuyor. Daralan yaşam çevrelerine televizyonun ve bilgisayarın oyun dünyasının etkileri de eklenince sosyal olmayan veya sokağın ya da sosyal medyanın kültürüyle yetişen bir kuşağın oluşması kaçınılmaz hale geliyor.

Yaşam, sadece pantolon ütülemekten, salata yapmaktan veya pazara gitmekten ibaret değil. Tüm boyutlarıyla bir toplum içinde yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Demokrasi, bir toplum içinde barış içinde ve birlikte yaşama kültürü olduğuna göre; eğitim aldığımız ortamlarda öğrenmemiz gereken konulardan biri de demokrasi olmak durumunda…

Bir insan olduğumuz için insan haklarını, bir ülkenin vatandaşı olduğumuz için yurttaşlık haklarımızı öğrenmek zorundayız. Uğradığımız bir kötü muamele karşısında nasıl davranacağımızı bilmek durumundayız. Seçimlerde oy kullanma ve verdiğimiz oyun arkasını takip etme bilincini geliştirmemiz gerekiyor. Küreselleşen dünyada kendi yakın çevremizle ilgilenmemiz de yeterli değil. Ülkede ve dünyada yaşayıp baskıya, haksızlığa uğrayan birey ve toplulukların durumu karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Çünkü insan, canlılardan oluşan doğal çevreyle, bizi saran sosyal, ekonomik ve hukuksal kurumlarla ve tüm diğer insanlarla birlikte insan oluyor.

Ütü yapmayı, alışverişe gitmeyi, evimizi temiz ve düzenli tutmayı okulda öğrenemiyoruz. Peki; demokrasiyi, insan haklarını ve yurttaşlığı nerede öğreneceğiz?

Mail adresi: gbanger@bizobiz.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi