Eskişehir, Ekonomi ve Nüfus

 


 


 


 


Ortada sıkışıp kalmış kent merkezinin ne denli kalabalık olduğunu görüp bilmeyen kalmadı. öyle ki, yaya trafiği bile zorlanıyor. Yaşı 40-50’nin üzerinde olan hemşehriler, kendi çocuklukları ile kıyasladıklarında Eskişehir’in ne kadar değişmiş olduğunu daha iyi kavrıyorlar. önceki yıllarda Eskişehir’i görmüş olan ziyaretçiler, bu sıralarda yaptıkları ziyaretlerde kentin çok farklı bir görünüm arz ettiğini ifade ediyorlar. Bu yaklaşımları, bebekliğini bildiğimiz bir çocuk irisi hakkındaki yaptığımız yorumlara benzetiyorum: “Maşallah, ne kadar da büyümüş! Kırk bir kere maşallah…”


 


 


 


Eskişehir’in şekil ve fonksiyon olarak bir değişim ve büyüme sürecinde olduğuna itiraz etmek mümkün değil. Kent, dünün geleneksel taşra kenti kimliğinden, –sağlıklı olup olmadığının tartışılması gereken– bir büyük kent (metropol) görünümüne doğru evrimleşiyor. Bu nedenle; kaçınılmaz biçimde büyüyen kentlerin yeni sorunlarına da aday görünüyor.


 


 


 


Bir kentin büyümesini iki açıdan ele alabiliriz. Birincisi; bir kent büyürken sanayi ve ticaret de genişleyeceğinden mal ve hizmet fiyatları düşecek, kentsel yaşam koşullarında iyileşmeler olacaktır. İkincisi; kentin aşırı büyümesi ise kentte kişi ve aile yaşamının zorlaşması, altyapı yetersizlikleri, kira fiyatlarının artması, enerji sağlanmasının güçleşmesi, yerel yönetim hizmeti maliyetlerinin artması gibi olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Belediye hizmetlerinin zaten pahalı olduğu Eskişehir’de bireylerin ulaşım giderlerindeki artışlara dikkat edildiğinde; kentsel büyümenin olumsuz etkilerinden birisi yakalanmış olur. Artan kullanım ve içme suyu fiyatlarını, ilan-reklâm vergilerini, ruhsat harçlarını, ulaşım ücretlerini aklıma geliveren bazı olumsuz örnekler olarak hatırlatabilirim. Türkiye’de olduğu kadar sıkışarak büyüyen Eskişehir’de yaşamanın giderek daha pahalı hale geldiğine kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.


 


 


 


Avrupa’nın bazı kentlerinde bulundum, bazılarını ise görsel medyada izledim. Beğeni ile anılan pek çok Avrupa kentinin özellikle nüfus olarak pek de büyük olmadığını görmek ilginç bir tespit oluyor. İnsan, ister istemez “Bir kentin ‘çağdaş’ olması için ille büyük mü olması –daha doğrusu kalabalık mı olması– gerekir?” sorusunu hatırlıyor. Dünyada pek çok kentte tartışılan “Kent ne kadar ve nasıl büyümeli?” sorusunun Eskişehir’de de gündeme alınma zamanı için geç kalındığını düşünüyorum. Ne yazık ki; teoride ‘optimal (en uygun) kent büyüklüğü’ konusunda bir genel-geçer model geliştirilebilmiş değil. Ama bu olgu, kent büyüklüklerinin bölgesel ve yerel düzeylerde irdelenmeyeceği anlamına da gelmez.


 


 


 


Optimal (en uygun) kent büyüklüğünün belirlenebilmesi için birkaç sayısal ölçütün kullanılmasından söz edebiliriz. örneğin kentte yaşayan ‘kişi başına düşen kentsel hizmet maliyeti’ bu konuda iyi bir gösterge olacaktır. Söz konusu birim maliyet değerlerini ulaşım, sağlık, enerji, gıda, konaklama ve benzerleri gibi kalemler için ayrı ayrı ele alabileceğimiz gibi, tüm maliyet kalemlerini içeren tek bir ‘kentsel hizmet birim maliyeti’ değeri de hesaplayabiliriz. Kolay anlaşılması açısından kentsel hizmet birim maliyetini, “kentli yurttaş olmanın birim maliyeti (yani fiyatı)” olarak düşünebilirsiniz.


 


 


 


Bu paragrafta söyleyeceklerim, matematiksel iktisatla ilgisi olmayanlara veya bu bilim dalından hoşlanmayanlara biraz teknik ve karmaşık gelebilir. Ama akla not olması anlamında kısaca ifade etmek istiyorum. Kentsel hizmet maliyetine ilişkin sayısal değerin iki ayrı türde hesaplanması öğretici olabilir. örneğin her yıl için ‘ortalama kentsel hizmet birim maliyeti’ yanında, ‘kentsel hizmet marjinal maliyetini’ de hesaplamalıyız. Marjinal maliyeti, kente eklenen her yeni kişinin kente getirdiği ek maliyet yükü olarak düşünebiliriz. Bu değerlerin her yıl yeniden hesaplanması, kentin nasıl bir değişim ve dönüşüm sürecinde olduğu konusunda ciddi işaretler verecektir.


 


 


 


Bugüne kadar yapılan kent araştırmaları, kentsel hizmet birim maliyetinin büyümeyle birlikte önce düştüğünü, daha sonra arttığını göstermektedir. Eskişehir’de gözlenen de kentsel yaşamdaki ve yerel yönetim maliyetlerindeki artışın içeriğinde de buna benzer unsurlar vardır. Ekonomik olarak gelişen bir kent, doğal olarak iç ve dış gözlerle nüfusu da oraya çekebilir. Ama ekonomi olduğu yerde sayarken artan nüfus ve sıkışıklık varsa bunu sorgulamak gerekir. Ayrıca doğru kentsel planlama ile ekonomi ve nüfus göstergeleri dengede tutulabilir.


 


 


 


Kent sadece ‘tek bir bileşen’ üzerinden yönetilebilecek bir sistem değildir. Belli bir unsura fazlaca yatırım yaptığınızda ‘çuval başka bir noktadan patlar’. Kenti kazandığından daha fazla tüketen hale getiren her girişim, eninde sonunda kentin zararına yol açar. Anlayana…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi