1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bağış mı yapacaksınız? Hayat karartanlara değil, hayat kurtaranlara yapın!

 


Turgay Tanülkü tiyatro sanatçısı.


18 yaşında cezaevine giriyor.


8 yıl boyunca kaldığı cezaevinden çıkarken kendi kendine 2 söz veriyor.


1-Ben bu cezaevlerine yeniden döneceğim.


2-Cezaevinde kalan mahkûmların çocuklarına sahip çıkabildiğim kadar çıkacağım.


Her iki sözünü de tutuyor.


ömrünü cezaevlerinde kalan mahkumları tiyatroyla buluşmaya adayarak ilk sözünü yerine getiriyor.


Mahkûmların çocuklarını da evlat edinerek, onların tüm eğitim ve ihtiyaçlarını karşılayıp, ikinci sözünü yerine getiriyor.


Evlat edindiği mahkum çocukları arasında doktor ve savcı olmuşlar var.


Mesleğini eline alanların yerine yeni çocuklar geliyor sürekli.


Dahası…


Mesleğini eline alanlar, kardeşlerine de sahip çıkıyor.


çocuklar, gerçek babaları olmasa da  “Turgay baba” diyor ona…


Hayat hikayesini okuduğumuzda çok etkilenmiş, çok duygulanmıştık.


xxx


Halbuki ülkede buna benzer öyle başarı hikayeleri var ki yayınlanmamış, kimsenin haberi olmayan…


Hayırsever kişi ve kurumlar tarafından küçük yaşta ellerinden tutulmuş, kol kanat gerilmiş, tüm ihtiyaçları karşılanmış ve sonucunda önemli okulları bitirerek, önemli makamlara gelmiş nice insanlar yaşıyor aramızda.


İmkânsızlıklar içindeyken, çaresizliği dibe vurmuşken, yaşadıklarını kadere bağlayıp kabullenmişten, birden ortaya çıkıveren o güzel insanlar ve kuruluşlar çıkıvermiş karşılarına…


Tutmuş ellerinden…


Tam da toplum içinde kaybolup gidecekken, her şeyi üstlenmiş,  okutmuş, meslek sahibi yapmış.


Kim mi bu insanlar?


İşte Turgay Tanülkü gibi insanlar…


Kim mi bu kurumlar?


Türkiye Eğitim Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Kızılay, çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Lösev ve benzeri gibi takdir edilesi, eli öpülesi kuruluşlar.


Amaçları “eğitmek, yaşatmak ve çare” olabilmek olan kuruluşlar.


xxx


 


Kurban bayramı yaklaşıyor.


Kurban bayramıyla birlikte bağış yarışı da başladı.


Kesilen kurbanların derilerinin bir hayli talibi var.


Derilere göz diken çok sayıda da talipli mevcut…


Diyeceğimiz o ki, eğer kurban kesecekseniz ve derilerini de yardım amacıyla birilerine vermeyi düşünüyorsanız, bence yukarıda saydığımız, amacı hayat kurtarmak olan dernek ve kurumları seçin.


Eğer kurban kesmeyip, kurban parasını bir yerlere yardım amacıyla bağışlamak istiyorsanız, tercihiniz yine bu hayat kurtaran dernek ve kurumlar olmalı.


Olmalı ki, geçmişte aldıkları deriler ve bağışlar sayesinde hayatımızı bir hayli karartanlar bir daha olmasın…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Rakibin kerametsizliğinden keramet çıkartmamak lazım…


 


Adam AK parti’yi sevmiyor.


Partiye hakim olan düşünceyi, yapılanları, yönetim anlayışını beğenmiyor.


Bu yüzden oy vermiyor…


Aynı şekilde başka biri CHP’yi sevmiyor.


Partinin savunduğu düşünceleri beğenmiyor.


Bu yüzden o da gidip oy vermiyor.


Bu durum haliyle, bir partiyi sevmeyip, diğerine mecburen oy veren seçmenin, oy verdiği partiyi sevdiği ve onayladığı anlamına gelmiyor.


çünkü:


-” Kötünün iyisi” diye oy veriyor…


-“O gelmesin de kim gelirse gelsin” diye oy veriyor…


-“Lanet olsun” diyerek oy veriyor…


O yüzden…


Hiç kimse çıkıp “Biz bu kadar oy alıyoruz” diye böbürlenmesin.


Kimse çıkıp “Karşı cenah bile bize oy verdi” diye havalara girmesin.


Hiç kimse çıkıp “Oyları biz topladık”  diye rüya görmesin…


Alınan oyların çoğu alternatifsizlik yüzünden…


Alınan oyların çoğu, diğerinin kötü olması yüzünden…


Alınan oyların çoğu, beterin de beteri olduğu için…


O yüzden…


Keramet oyu alan partide değil ne yazık ki…


Diğer partinin daha fazla olan kerametsizliğinde…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bunu söylemek istediğimiz o kadar çok insan var ki!


 


Adamın biri, bir psikiyatra gitmiş:
-“Doktor”, demiş;  galiba bende aşağılık kompleksi var. Yolda insanları çevirip çevirip:
‘Ben kimim biliyor musun?’, diye bağırıyor; arkasından da ya emekli bir general ya eski bir bakan olduğumu söyledikten sonra; azarlamaya başlıyorum. Tanımadığım insanları; ‘siz bu kafayla asla adam olamazsınız’, diye azarlıyorum.... Bazen de tanıdıklarımdan borç alıyor, borçlarını geri istediklerinde, analarına avratlarına sövüyorum. Bir de hangi kadını beğensem, onunla yattığımı başlıyorum yaymaya... Artık iş çığırından çıkmaya başladı; acaba beni tedavi edebilir de, şu aşağılık kompleksinden kurtarabilir misiniz?
Psikiyatr, 1 hafta kadar ilgilenmiş adamla, sonra da:
-“Sizde”, demiş; kompleks falan yok.
-Ya ne var?
-Siz sadece aşağılıksınız, hepsi o kadar…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


80 liraya tereyağı mı olur?


 


Dün yolda çevirdi vatandaş.


-“Sen gazeteci değil misin?” diye sordu.


“Evet” cevabı alır almaz “Şu hayat pahalılığını niye yazmazsınız ki?” diye başladı çıkışmaya.


Daha biz “Yazmaz olur muyuz! Hemen her gün yazıyoruz” demeye kalmadan devam etti çıkışmasına:


-“Yahu kardeşim! Tereyağı 80 lira olmuş. Bildiğimiz tereyağı. 80 lira tereyağına verilir mi? verilmesine verilir ama maaşın 5-6 bin lira olursa verilir. Benim aldığım emekli maaşım 1900 lira. Yazın bunları kardeşim!”


-“Tamam. Onu da yazalım” dediğimizde, oldukça sinirli bir halde arkasını dönüp yanımızdan ayrılmıştı bile.


Şimdi söz verdik ya “Yazalım” diye.


Bir anlamda sözümüzü tutuyoruz.


Olur ya yarın yine karşılaşırız aynı vatandaşla, hükümetten çıkartamadığı hırsını bizden çıkartır maazallah!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
çevresinde katı kurallarıyla tanınan bir aile, 30 yaşına gelmiş oğullarını evlendirmek için bir çöpçatanla anlaşır. Ondan oğullarına iyi bir eş bulmasını isterler.öyleki çöpçatana istedikleri gelinden beklentileri konusunda uzunca bir liste bile verirler.
İki hafta geçmeden çöpçatan, aileye çok iyi bir kız bulduğunu müjdeler:
— Tam oğlunuza göre… Mutlu bir yuva kurar, duaların çoğunu ezbere okur, harika yemek yapar, çocukları çok sever, çok çocuk sahibi olmak ister ve en iyisi de gerçekten bir içim su yani çok güzel !! vs. vs…
Bunları duyan aile çok memnun olur. Hemen tatlı bir telaş başlar, düğün dernek hazırlıklarını dahi kararlaştırırlar. çok kısa sürede ilerleyen bu gelişmelerden kuşkulanan, duraksayan damat adayı, çöpçatanın kulağına doğru eğilir:
— Peki, yatakta nasıl acaba?
— Valla! Kimisi iyi diyooor, kimisi kötü!


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi