6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

FAL VE TEFE'ÜL

Geleceği bilme isteği pek çok insanı fala itmiştir. Evlerde bakılan fincan falından, gazetelerin "yıldızınız diyor ki" köşelerine kadar falın pek çok türü kullanılmaktadır. Bunların hiç birinin sağlam bir temeli yoktur. Bir takım zan ve tahminlere, söz oyunlarına dayanır. Mesela, kahve falına bakan birisi, muhatabına şöyle ifadeler kullanır:
"Bu günlerde bir şeye canım sıkılmış, seni üzen, bir şey olmuş, sana iki nasip görülüyor. Bir de yol görülüyor, bir yere gideceksin..."
Dikkat edilirse bunlar hemen herkese uygulanabilecek ifadelerdir. Falı reddeden İslamiyet tefe'ülü kabul eder.
Tefe'ül, bir şeyi hayra yormaktır. Mesela; Hz. Peygamberimiz (a.s.) Hudeybiye seferinde barış görüşmeleri için Mekkelilerin Süheyl b. Amri gönderdiklerini görünce onun ismiyle tefe'ül ederek "işiniz kolaylaştı" diye eshabına haber gönderdi.
Önemli bir işi takip eden birisi, zihninde bu işle meşgul iken arkadaşı Murat'a rastlarsa "inşallah muradıma ereceğim" tefe'ülde bulunabilir. Bir esnafın günün ilk saatinde ilk satışını "muhterem bir zata" yapması sebebiyle, "İnşallah bugün işleri iyi gidecek" demesi de birer tefe'üldür.
Kitap ve sünnette yeni olmayan, akıl ve ilimle de açıklanamayan şeylere "Hurafe" diyoruz. İslamiyet, geldiği günden beri hurafelerle mücadele etmiştir. "Kehanet" ve falcılık da İslam dininin mücadele ettiği hurafelerdendir.
Kehanet, gayb'den haber verme işidir. Bu işi yapana yani gaybden haber verene de "kahin" denir.
Meşhur bilginlerden ibnül-Esin (H:544-606- M: 1149-1210) "Kahin" gelecekte kainatta meydana gelecek olaylardan haber veren ve gizli olan şeyleri bildiğini iddia eden kimsedir" demiştir. (en Nihaye Mısır, 1322 c. 4 Sh. 43)
Falcılık ve kehanet gibi gelecekten haber verme yöntemlerinden birisidir. Falcı bu yöntemi kullanarak gelecekten bilgi verdiğini iddia eden kimsedir. Bu konuda bir başka isim de "Arraf"tür. Arraf, çalınmış olan eşyayı veya yitiğin yerini bildiğini iddia eden kimsedir.
Bunlar bu yolla çıkar sağlamakta, halk da bunlardan yitik ve çalıntı malları hakkında medet ummaktadır. İşte cehalet devri insanın anlayışı.
Şimdi bunlarla ilgili dinimizin görüşünü ortaya koyalım.
Gaybı yalnız Hz. Allah (c.c) bilir. İnsanlar gaybı bilemezler. Kur'anımızda iki Ayeti celile şu anlamdadır.
"Gaybın anahtarları O'nun katındadır. Onları, O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düzmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir "taneyi" dahi bilir... "En'am Suresi A: 59, Sh: 133)
"(Habibim) deki, göklerde ve yerde Hz. Allah'tan başka gaybı kimse bilmez." (Nahl Suresi A: 77, Sh: 274 ve Neml Suresi A: 65, Sh: 382)
Ay ve güneşin doğuş ve batış zamanları ile bunların tutulmalarını önceden bilip haber vermek gaybı bilmek değil midir? Gibi bir soru akla gelebilir. Evet ay ve güneşle ilgili bu bilgiler gayb bilgileri değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz C.C. (mealen) "Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir." buyurur. Bu hesabı astronomi ilmi çözmektedir.
Bazı falcı ve arraflar biz bu gizli bilgileri "cin" taifesinden alıyoruz diyerek bilgilerini desteklemek istiyorlar. Yalan, çünkü gaybı cinler de bilemezler. Kur'an-ı Kerim'inde Hz. Allah C.C. buyuruyor ki, "Hz. Süleyman peygamberin ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini (bastonunu) yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Sonunda Hz. Süleyman yere yıkılınca (ölmüş olduğu) anlaşıldı. Ki cinler gaybı bilselerdi o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı." (Sebe suresi A:14, Sh: 428)
İzahı: Hz. Süleyman (a.s.) irtihal edince, naaşının uzun süre asasına dayanarak ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Cinler için "küçük düşürücü azap" tabiri güç işlerde çalıştıkları için kullanılmıştır. Cinler, Hz. Süleyman'ın ölümünü anlamadıkları için hayatında olduğu gibi, yorucu işlere ölümünden sonra da bir süre daha devam etmişlerdi. Buradan cinlerin gaybı bilmediği anlaşılmaktadır.
Mümin ve müslüman toplumuna düşen görev, falcılara, kahinlere ve arraflara inanmamaktır.
Bir Hadisi Şerifte Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Kim bir kahine veya arrafa (yitiğin veya çalınan malın yerini haber verdiğine inanılan kimse) veya sihirbazın gider ve onun söylediğine inanırsa, o kimse Hz. Muhammed (a.s.)'e indirileni (Kur'an'ı) inkar etmiş olur." (Bezzar ibn-i Mesuddan. Mecmeu'z Zevaid, C.5, Sh: 118)
İman esaslarını, iptale sebep olacak söz, davranış ve batıl inanışlardan uzak durmak, uyanık olmak gerekir. Kur'anı, hatta bir ayeti inkar küfre sebep olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi