Kendimi görmek ya da hiza önderi

Bunlar arasında nasihatnameler özel bir yer tutar. Nasihatnamenin öğüdünü yönelttiği hedefinde öncelikle insan var. Bu nedenle nasihatname kişilere doğruluk, erdem, bilgi ve saygı ile sevgi konularında şiir ya da düzyazı diliyle öğütler verir. Bir diğer yönüyle de devrin yöneticilerine halk ve hak adına yönetmenin nasıl yapılması gerektiği konusunda –kimi zaman bir bilmece tadında– ipuçları sunar.

Feridüddin Attar’ın Pendname’si, Nabi’nin Hayrâbâd ve Hayriye’yi bu türün örnekleridir. Marifetname sınıfına sokulmasa da örneğin Şirazlı Sadi’nin eserlerini de öğüt verenler arasında sayabiliriz. Bilgelik üzerine kurgulanmış daha pek çok geleneksel eser örneği saymak mümkün. Eğer kolay örnekler bulmak isterseniz, atasözlerimizin sıralandığı kitaplardan birine göz atmayı deneyebilirsiniz.

Günlük yaşamımıza yakından baktığımızda; bilgelik –ki, kimi zaman bu yanlış olarak yaşlılıkla eş tutulur– eksenli başka yaşam tarzları da gözlenir. Örneğin bir uzmana danışman yerine deneyimli bulduğumuz kişilere veya yaşça büyük insanlara danışmayı uygun buluruz. Gerçek bilgi kaynaklarını araştırmak yerine bilgili kabul ettiğimiz insanları tercih ve davranışlarımız konusunda ‘hiza önderi’ yapıvermek kolayımıza gelir.

Hiza önderi, bir yönüyle ‘benden daha yüksekte olan’ demektir. Hâlbuki öğüt almak için kendisine danıştığımız kişi, muhtemelen ‘bizden daha yüksekte’ olmayabilir. Biraz da “Şeyh uçmazsa müritler uçurur” misali, o kişiyi ya da onun deneyimini yücelten biz –kendimiz– olabiliriz. Çünkü içinde yaşadığımız kültür, araştırıp soruşturmak yerine büyüğe danışmayı, onun sözünden çıkmamayı ve asla hizayı bozmamayı ‘tavsiye ediyor’.

Deneyim, modaya benzer. Eğer zamanın ruhu ağır hareket ediyorsa, günün modası uzun süre değişmez. Ama şimdilerde pek öyle değil. Dünya sanki daha hızlı dönüyor. Çok daha gelişmiş olan bilgi makineleri olanca hızıyla çalışıp biteviye farklı ve artan miktarda yeni bilgi kümeleri üretiyor. Bu nedenle her geçen an deneyim, daha fazla demode olmaya başladı. Kuşkusuz, deneyime hâlâ saygı duyuyoruz. Ama günümüzde deneyim, bugün ve yarından daha fazla biçimde dünü temsil ediyor. Hâlbuki yaşamın ivmesini yakalamak anlamında ayakta kalıp sürdürülebilir olmayı başarmak için biteviye yeniyi arayıp bulmak ve yaşamımıza uyumlulaştırmak gerekiyor.

Deneyime dayalı öğüt sistemi, referansını geçmişe yapar. Bugün ise en yakın referansın bugünde olması, hatta yaşanan zaman olarak bu anın az ötesine işaret etmesi gerekiyor. Yaşadığımız zaman diliminde düne dönerek geleceği yakalamak mümkün görülmüyor. Ulaştığımız her noktanın sonrasını kurgulamak ve donanımımızı buna göre düzenlemek zorundayız.

Kişinin yüzünü geleceğe dönmesinden söz ederken, gelenek ile kültürün anlam ve değerini yok sayıyor değilim. Kimi zaman yazı ve konuşmalarımda bir tür restorasyondan, kimi durumlarda ise inovasyondan (yenilikçilikten) söz ediyorum. Çünkü her konuda düne başvurarak çözümler arayan bir bilgelik ve deneyim anlayışı ile önümüzde uzanan yaşamda değerli olan anlamları yakalamak mümkün değil.

Bir izlenimimi paylaşmak isterim. Kişi, ilk kez bilgiye erişmeye başladığında dünyasının bir anda aydınlandığını hissediyor. Eğer o ana kadar öğrendikleri ile yetinir ve kendini geliştirmeye gayret etmezse, bu aydınlık yanılsaması ile öylece kalakalıyor. Ama öğrenmeye devam eder ve bilgi ile davranış zenginliğini geliştirmeye devam ederse, yaşamın ilk anda sandığı kadar aydınlık olmadığını fark ediyor. Dolayısıyla öğrenme ve kendini geliştirme, giderek karanlık ve aydınlık arasında bir yarışa dönüşüyor. Günümüzde geleneğin ve kültürün doğru yerini, işte bu yarışta arayıp bulmak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi