Kent, Kentleşme ve Gençlik

 


Küresel çağın önemli özelliklerinden birisi, her düzeyde ilişkilerin karmaşıklaşması oldu. Dolayısıyla sosyal ve ekonomik yaşamı oluşturan unsurların karşılıklı etkileşimleri ve bağımlılıkları çok daha yoğun hale geldi. Bu yeni görünüm, sosyal sorumluluk denen yeni bir anlayışa da yol verdi. Sosyal sorumluluk, içinde bulunulan ortamın korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi konusunda bireylere, kurumlara ve kuruluşlara düşen yükümlülükleri ifade ediyor.


 


Bu bakış açısıyla baktığımızda; kentte yaşayanlar açısından yeni yaklaşımlar gündeme geliyor. örneğin toplumun ve kent yerleşiminin birbirine yabancılaşmış kesim ve bölgeleri olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Kentteki unsurların bir bölümünün dışlanmasının veya yoksulluk nedeniyle kent yaşamından uzaklaşmasının olumsuz etkilerinin, kentin tamamına yansıdığını fark etmeye başladık.


 


Yeni çağda geleneksel tanımların pek çoğuna yeni tanımlamalar geldi. örneğin kentte yoksulu tanımlarken, sadece ekonomik ölçülerle bakmıyoruz. Şehirde yaşayan bazı insanlar, gelir yoksunlukları nedeniyle ortalama kentsel yaşam standardını sağlayamıyorlar ve kent yaşamına entegre olamıyorlarsa, onları kentsel anlamda yoksul sayıyoruz. Kentsel yoksulluk, duruma göre değişik görüntüler verebiliyor. Kimi zaman düşük gelir veya işsizlik olabilirken, bazen sağlık imkânlarına ulaşamama, bazen de kentsel kolaylıkları kullanamama olarak yansıyor.


 


Kentsel yoksulluk, kendi başına bir olgu değildir. Başka unsurlarla birlikte yaşar. örneğin yoksulluğun en belirgin sonuçlarından birisi, bireyin veya ailenin şehir yaşamından dışlanmasıdır. Böyle bir olguya kentsel sosyal dışlanma diyoruz. Kentsel sosyal dışlanma, kentte yaşayan vatandaşların yoksulluk, yoksunluk, zafiyet veya ayırımcılık gibi nedenlerle toplum dışına itilmeleridir. Bu çerçevede yoksul vatandaşların kent yaşamına katılımları engellenmiş olur. Eğer bir vatandaşın kendi semtinden şehir merkezine gelmesi için harcaması gereken para, onun bütçesi için önemli bir oran oluşturuyorsa; bu kişi, kent yaşamından dışlanıyor demektir. Kent merkezine gelemediği için burada sunulan kentsel imkânları da kullanamaz.


 


Kentsel yoksulluk ve sosyal dışlanma, şehirdeki sosyal risk ve tehdit olgularını oluşturan ve artıran önemli faktörler arasındadır. Bir ekonomik, sosyal ve kültürel çevre olarak şehir, değişik kişi, kurum veya kuruluşları ile farklı kesimler için yeni fırsatlar veya tehditler oluşturur. örneğin sosyal destek mekanizmalarının zafiyeti nedeniyle sokakta yaşayanların sayısının artması, şehir açısından yeni bir tehdit unsurunun oluşmaya başlaması anlamına gelir. Yine bu bağlamda soksak çocuklarının, bağımlılık yapan madde kullananları veya gasp ve hırsızlık olaylarını sayabiliriz.


 


Diğer yandan bir kent için fırsatlar yaratabilecek kişi, kurum ve kuruluşlar da mevcuttur. Bir kentteki üniversite, o yerleşim için en önemli ve ciddi fırsat üreteçlerinden birisidir. örneğin iki üniversiteli Eskişehir’i gözlediğimizde iyi biliyoruz ki; üniversiteler bulundukları şehirler için yepyeni kentsel kâr modelleri oluşturmaktalar. Bu kaynaktan ekonomik getiri dışında, yeni fırsatlar anlamında başka amaçlarla yararlanılıp yararlanılmadığı ise ciddi bir başka soru olarak duruyor.


 


üniversite gençliği, değişik toplum kesimlerinden gelmesi ve nitelikli eğitim alıyor olması nedeniyle bir şehir için önemli yenilikçilik potansiyeline sahip bir zenginliktir. ülkemizde pek çok kenti yakından izlediğimizde; kent toplumlarının, bu üstün özelliklerini yeterince kullanamadığını gözlüyoruz. Bu durumu, gençlerin duyarsızlığını bağlamak, kentteki sosyal aktörlerin beceriksizliklerini saklamaya çalışmalarından başka bir şey olmaz.


 


Şehri oluşturan kullanıcı gruplarından birisi olarak üniversite gençliğinin, ortak değerler ve birlikte yaşam anlayışı çerçevesinde kentsel yaşama geri kazandırması gerekmektedir. Bu konuda da kentin hiza önderlerinden olan sivil toplum kuruluşlarına ciddi görevler düşmektedir. Ama bu zor işin, eski kafalarla başarılması da mümkün değildir.


 


Bir de; henüz yeterince sorulup sorgulanmayan bir ‘gençlik konusu’ var. Kentlerde bir okulda okumayan, (belli düzeyde eğitim alsa da) bir işi olmayan, hatta bir işte çalışmamayı ‘yaşam tarzı’ haline getirmiş genç nüfus oranı hızla büyüyor. Bu kesimlerle ilgili çözüme yönelik girişimler gerçekleşmezse, yeni ve hayli ciddi sorunlarımız olacak demektir.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi