KEŞKE KUR'AN KURSLARI, KUR'AN'IN İSTEDİĞİ GİBİ İKİYE AYRILSA

NOT: Son iki haftadır işlediğim "Kurban etme" konusunu tekrar vurgulamam gerekti. Kurban etme veya kesme, "Hac-27-28-29, 34, 37-38 ve Bakara-196 ncı ayetler birlikte okununca sadece Hac için farzdır. Hac dışında ise bazı görüşe göre Vacip, bazısına göre sünnet, bazısına göre de yardımdır. Ben ise Hac dışını geleneksel görüyor ve Kurban Bayramını bir başkasını sevindirmeyi et vererek, varsa borcunu, kirasını ödeyerek veya çocuğunun giyecek veya okul ihtiyacını gidererek YARDIM BAYRAMI şeklinde yapalım diye ve hiç kimsenin görüşüne hakaret etmeyip saygı göstererek düşünüyorum. Doğruyu tabi Allah bilir.
Yıllardır ülkemizde uygulanan ve az bir kısmı devletin düzenleyip kontrol edebildiği, çoğu ise farklı cemaat gruplarının düzenlediği, fakat yeterli bir devlet kontrolünün sağlanamadığı ve Kur'an Kursları ismi altında olan yerler daima beni huzursuz etmiş ve sık sık çareler düşünmüşümdür. Çünkü bu konu asırlardır birkaç yönden istismar edilmiş ve bu hali ile artık gelenekselleşmiş, dolayısıyla da kemikleşmiş gibi zor bir aşamaya gelmiş durumda. Konuyu sıra ile tartışmaya başlayayım:
Asırlardır insanlara Kur'an'ın ancak Arapça okunacağı ve ancak böyle bir okuma ile sevap elde edileceği tartışılmaz ve vazgeçilmez bir şart olarak işlenmiş ve ön yargıya sokulmuşlardır. Halbuki bir kelimeyi değerli kılan onun yüklenmiş olduğu manası, anlamı ve bunun enerjisidir. Okunduğu zaman kelimenin tam anlamı verilince, bu anlam enerjisi beyinde bir düşünce enerjisinin oluşmasına neden olur ve oluşan bu düşünce enerjisi ancak beyin tarafından eksiksiz algılanır, diğer bir ifade ile beyni çalıştırır ve kişinin bu anlamı benimsemesi, yerine göre de kişiliğine, karakterine ve davranışlarına yansıma ile sonuçlanır. Buna karşılık anlaşılmayan bir dilde okunan bir kelime, örneğin Arapça bilmeyen ve anlamayan bir kişinin Arapça harfler ile de olsa Kur'an okuması sırasında beyne sadece anlamı olmayan kelimenin sesi ve varsa nağmesi ulaşınca, beynin sadece işitme ve /veya görme ile ilgili beyin merkezlerindeki sinir hücreleri uyarılır. Bu sırada ayrı merkezler olan anlama ve düşünme merkezlerindeki sinir hücreleri ise uyarılmayacakları için devreye girmezler. Dolayısıyla okunan kelime ve cümleler, o kişi için bir anlam oluşturmazlar ve düşündürmezler, ancak sadece duygusal bir etkilenme oluşur, o kadar. Halbuki okunan ve /veya işitilen kelime ve cümleler anlaşılır bir dilde ise, hemen işiten beyin merkezlerindeki sinir hücreleri, anlama ve görme ile algıladıkları kelimeleri anlama merkezlerine iletirler ve böylece okunan veya işitilen kelime ve cümleler kişide bir düşünce enerjisi oluştururlar. Bu sırada akıl kapasitesi ve muhakeme ile benimseme veya red etme kararı ortaya çıkar. Kişi de bu karara göre yaşamını düzenleme konumuna kavuşur.
Bu bilgiye uygun ve pekiştirici ayet olan Furkan-73 ncü ayette Kur'an'ı anlamadan okuyan ve dinleyen için kör ve sağır tanımlaması yapılmıştır (Furkan-73. Rablerinin vahiy kitapları ile bildirdiği ayetlerine kör ve sağırlar gibi anlamadan ve hızlı bir şekilde değil, anlayıp düşünerek yaklaşırlar).
Bu açıklamalarım, özellikle yaklaşık son 30 yıldır iyice artan beyin araştırmalarında belirlenmiş bilimsel gerçeklerdir. Ve bu gerçekler ışığında diyebiliyoruz ki, Kur'an'ın anlaşılarak okunması veya dinlenmesi şartı ile İslâm dini diye tanımlanan evrensel ve zaman üstü özellikli muhkem /kesin ana hükümler anlaşılacak, öğrenilebilecek, düşünülebilecek ve insanın yaşamına yansıyabilecektir. (Müddessir-54. Hâlbuki bu Kur'an, öğüt veren ve anlaşıldığında düşündüren bir yol göstericidir. 55. Arzu eden /içten istekli olan, O'nu anlayarak okur, üzerinde düşünür ve doğru yolu bulmak üzere O'ndan öğüt alır /yararlanır. Meryem-97. Ya Muhammed! İşte Biz, bu Kur'an'ı, okuyacak olanlar anlayıp düşünsünler ve benimsesinler diye kendi ana dilinizde gönderdik. Ayrıca takva sahiplerine, buyruklarımıza olacak uygunluklarına karşılık olarak ne ödüller verileceğini müjdelemen ve şirk koşup, bildirdiklerimizi inkâr ederek küfre sapmış olanları da, verilecek azaplar konusunda kendi ana dilleri olan Arapça ile uyarman için böyle yaptı. Taha-113. Ya Muhammed! Halkının ana dili Arapça olduğu için Biz bu Kur'an'ı Sana Arapça olarak indirdik ve Kur'an'daki tehditleri, uyarıları tekrar tekrar anlattık ki tebliğ ettiğin insanlar O'nu okurlar, anlayıp öğrenirler ve benimseyip belki doğru yola yönelirler).
İşte bu nedenle de her vahiy kitabı, onu tebliğ edecek Peygamberin bulunduğu toplumun ana dili ile indirilmiştir (Şuara-193-195. Ruh-ul Emin /en güvenilir bilgi olarak vahyettiğimiz Kur'an'ı, Senin kalbine, ana dilin olan Arapça ile indirdik ki, dili Arapça olan halkını anlayacakları dilleri ile uyarasın diye. 196. Gerçek şu ki, bu bilgiler Senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı ve o elçilerin kalbine de vahyi kendi ana dilleriyle indirmiştik).
Halen günümüzde "Kur'an Kursları" ismi altında devam ettirilmekte olan kurslar, sadece Arap Harfleri ile Arapça olan Kur'an'ın okunması ile sınırlı olup, bu eğitim şekli ile Arap Harfleri ile bilinmeyen bir dilin anlaşılmaksızın okunması demek olmaktadır. Bu şekildeki okunuş ise Kur'an'ın sadece Arapça okunmasını sağlarken, Kur'an'ın anlaşılmasına herhangi bir katkı sağlamamaktadır. Örneğin İran'da Arap Harfleri ile ana dilleri olan Fars'ça okunmakta, fakat bizdeki kurslarda olduğu gibi yine Kur'an anlaşılmamaktadır. Veya Cumhuriyet'ten önce olduğu gibi yine Türkçe ve Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinin karışımı demek olan ve Bürokratların konuşup yazdığı Osmanlıca Arap Harfleri ile yazılmakta, Kur'an da Arapça hali ile okunmakta, fakat bu durumun Kur'an'ın anlaşılmasına en ufak bir faydası olmamaktadır. Bu durum ise, Müslüman insanların dinlerinin ana kurallarını kendi dinlerinin anayasa kitabı demek olan Kur'an'dan doğrudan öğrenememeleri ile sonuçlanmış ve halen de, Kur'an'ı mutlaka Arapça okuma ısrarında olan kesimler tarafından maalesef yine öyle sonuçlanmaktadır.
Benim önerim, keşke uygulanmakta olan kurslar, devletin kontrolünde olmak şartı ile 1) Arapça dilini öğrenme kursu (Okunuş ve Arapça konuşma ile Arapça yazma ve anlama), 2) Kur'an'ı Türkçe'ye tercüme edilmiş olan birkaç kitabı bir arada inceleyip, Kur'an'daki İslam'ın ruhuna uygun anlamlandırma ve öğrenme kursları diye ikiye ayrılmalı olacaktır. Arapça dilini öğrenme aşamasına ulaşanlar da isterlerse Kur'an'ı bu defa anlayabilecekleri Arapça'sından okusunlar. Yeter ki Kur'an anlamak üzere okunsun.
Hayal bile olsa, İndigo gençler dediğimiz, sorgulayıcı, özgür iradeli ve eleştirel akıllı olan yeni insan nesli tarafından bu önerim göz önünde bulundurulur ve Kur'an'ı anlayıp şekilci olmayan ve ahlâkî kuralları önemseyip buna göre yaşayan bir topluma ulaşırız. İnşallah!....
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da ve "OKU! KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ" kitaplarında bulabilirsiniz.
NOT-2: 21 Eylül 2016 Çarşamba günü saat 17.30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "KUR'AN SOHBETİ" ne inşallah devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi