Kriz Ekonomisi Neler Öğretiyor?

Son on yılların bize –bir kez daha acıtarak– öğrettiği konu, artık yönetim yaklaşımlarının uzun süreli olamayacağını gösterdi. Ekonominin çok faktörlü hale gelmesiyle birlikte –öngörü alanındaki tüm çalışmalara rağmen– iş dünyasının basit kurallar ve basit politikalar ile yönetilemeyeceği ortaya çıktı. Dar bir bölgede iş yapmak için bile ondan çok daha büyük bir ufka bakmak gerekiyor.


 


Ne yazık ki; bu süreçte iş dünyamızın ve onu etkileyen aktörlerin gerekli dinamizmi gösteremediğini görüyoruz. Krizden etkilenen gelişmiş ülkelerde krize karşı makro ve mikro ölçeklerde –ulusal ekonomi düzeyinde ve firmalar ölçeğinde– pek çok önlem alınmasına ve yaklaşım geliştirilmesine rağmen bizim sığlığımız ve kısır halimiz sürüyor. İş dünyasının uzmanı sayılabilecek kesimlerden ilgili sektörlerin önünü aydınlatabilecek çok fazla politika önerisi gelmiyor.


 


Zamanın yavaş aktığı dönemlerde işletme politikalarını üretmek kolaydı; çünkü çok önceden üretilmiş ve yavaş gelişimin bir sonucu olarak değişmeyen politikalarımız vardı. Aslına bakarsanız; krizlere de alışıktık. Ekonomimizin ve özellikle finans dünyamızın sığlığı nedeniyle dış krizlerden çok fazla etkilenmeyebiliyorduk. Bu nedenlerle krizlere yönelik yeni araçlar ve yöntemler geliştirme ihtiyacını da hissetmedik.


 


Ekonominin ve işletme politikalarının entelektüelleri, gelişmiş ülkelerde üretilmiş iş dünyası araç, teknik, yöntem ve felsefelerini bire bir aktarmakla yetindiler. Kriz karşısında yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde iş politikalarını etkileyebilecek sivil, yarı–kamu ve meslek örgütlerinin bir bölümü de ‘geleneksel sessizliklerini korumaya’ devam ettiler. Hâlâ da öyleler… Bunlara kolaycılık ve tembellik de eklenince, ne yapacağını bilmekte zorlanan bir iş dünyası ile karşı karşıya kaldık.


 


Bu hoş olmayan manzara, yeni döneme ilişkin almamız gereken bazı önlemlere işaret ediyor. Ekonominin hemen her alanında iş modelimizi değiştirmek gerekiyor. İşletmelerimize yön gösterecek yeni mekanizmalar oluşturmak vazgeçilmez oldu. Bugünün iş dünyasında büyüklerimizin ilkeleri ve çalışma usulleri ile kalıcı olmak, büyümek ve geleceğe uzanmak mümkün değil. Firma ölçeğinde uğradığımız erozyon bu gerçeğin en belirgin kanıtı olarak karşımızda duruyor.


 


Krizden herkesin kendi adına çıkarması gereken dersler var. öncelikle, “Ne idik, ne olduk? Sıfırdan bu noktaya geldik” gibi geçmişle yaşamaktan vazgeçmeli; gelecekte nasıl ayakta kalıp büyüyebileceklerinin hesabını yapmalılar. Akademisyenler, iş dünyasına entegre olmanın yeni yol ve yordamlarını düşünmeliler.


 


İş dünyasının sivil kuruluşları ile meslek odaları üyelerine katkı vermek için yeni araç ve mekanizmalar geliştirmeliler. İş alanlarına yönelik fikri çalışma üreten entelektüeller bu dünya ile daha fazla iç içe olmalılar. Yerel ve yaygın medya ekonominin daha fazla farkında ve bilincinde olmalı. Böyle bir süreç, gelecekteki çalkalanmalardan daha az etkilenmemizi sağlayabilir.


 


Unutmamalıyız ki; yükseldiğinde yukarı kaldıran sular, alçaldığında hepimizi aynı anda aşağı indiriyor. Kriz ekonomisi can yakmaya devam ediyor. öğreniyor muyuz; orası hâlâ kuşkulu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi